17. yüzyıl ortalarından itibaren devlet mali istikrarı sağlayamaz hale gelmiş gittikçe artan sayıda köylerin şehirlere göçü başlamış ve bu yüzyıldaki uzun süren savaşlar sonrası şehirlerin yıkılmasıyla pazarların cazibesini kaybetmesiyle devletin şehirlerdeki küçük sanayi üzerindeki denetimi neredeyse kalmamıştı.
Böylece loncaların etkinliği azalmış başkentin gevşekliğinden faydalanan yerel yönetimler kaynaklara el koyarak zenginleşmeye başlamışlardı
Özellikle sınır bölgelerinde mal ve hizmetlerin dolaşımı tamamen devlet kontrolünden çıkmıştı
Osmanlının bu zafiyetleri dönemlerinde önce ilk sömürgeci zenginler Portekiz ve İspanyollar Amerika yerlilerinden altın gümüş gasp edip şeker ve kahve taşıyarak zenginleşmişler daha sonra güçlü donanması ile 17. yüzyılın ekonomik lideri merkantilist politikalar izleyen Hint ve Atlantik sömürgeleri ve ticaret yolları hakimi Hollanda olmuştu
17. Yüzyılın Amsterdam’ı 19. yüzyılın Londra’sı 20. Yüzyılın New York’u gibiydi.
18. yüzyılın ortalarında güçlü donanması ve finansı ile dünya hakimi artık İngiltere idi ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde bu sıfatı ABD ye devredene kadar dünyayı dizayn etmeye devam etti.
Bizim durumumuz gittikçe kötüleşiyor modernleşmemek için direnen ve sürekli yenilen ordu giderleri, yolsuzlukların sebep olduğu dev bütçe açıkları ekonomi ve alt yapı yatırımlarına engel oluyor parasızlığa ağır vergiler ve fonlar da yetmeyince kolay çare esham”hazine bonosu” ihracıyla iç borçlanma yoluna gidiliyordu.
Esham uygulamasındaki aksaklıklar sistemi bunaltıyor ve çözüm için dış borç aranırken kâfirden borç almamak için Fas Sultanlığından borç alınıyordu.
Müslüman ülkelerden para gelmeyince mecburen kâfir(!) Avrupa'ya başvuruluyordu.
Paraların altın ve gümüş oranı azaltılıyor amaç enflâsyon aracılığı ile zoraki vergi elde etmek oluyordu
Bu arada bazı aydınlar düzenin ıslahı için raporlar hazırlıyorlardı
Özellikle Süleyman Penah efendinin bu gün için bile çok doğru sayılabilecek önerileri oluyordu.
“Düzenin ıslahında esas olan bilim ve tekniktir" Devlet ekonomik ve sosyal hayatı adil bir şekilde düzenlemeli devlet adamları namuslu olmalı kendi çıkarlarını değil halkın ve devletin çıkarlarını gözetlemelidir diyor ve ilâve ediyordu
KALKINMANIN YOLU GEREK TARIMSAL GEREK SINAİ ALANDA ÜRETİM ARTIŞINDAN GEÇMEKTEDİR
1791-1839 yeni ekonomik politikalar dönemi idi.
Tekli hazine döneminden çoklu hazine dönemine geçiş gerçekleştirildi.
Tek bir merkezi hazine”hazine i amire” de toplanan devlet gelirleri ile gerekli masraflar görülürdü.
1793 te İrad ı cedit hazinesinin kurulmasıyla tek hazine tek defterdar dönemi bitiyor çoklu hazine ve defterdarlıklar ihdas ediliyordu.
Esham satışlarını durdurma çalışmaları ile devletin faiz giderlerinin azaltılması, İrad ı cedit, tersane ve zahire hazineleri ile reformist 3. Selim döneminde önemli tasarruflar sağlanmıştı.
19. yüzyıl başlarında yüzyılların getirdiği tüm olumsuzluklara rağmen Osmanlı ekonomisi kendi kendine yeterliydi. Tarım ve tarım dışı üretim faaliyetlerinde kapitalizm öncesi üretim ilişkileri geçerliydi. Merkezi devletin gücünün gerilemesine rağmen Osmanlı toplum yapısı henüz çözülmemişti. Taşradaki eşraf,ayan ekonomik güçlerini, üretim güçlerini üretimi yeniden örgütleyerek üretim ilişkilerini değiştirerek değil devletin kurduğu artığa el koyarak devlet adına vergi toplayarak sağlıyordu.
Osmanlı ekonomisinin dünya kapitalizmine açılma sürecine 1850'lerden sonra çok önemli bir diğer unsur eklenmişti.
Dış borçlanma ve dolaysız yatırımlar yoluyla Yabancı sermaye girişi.
Modern dünyayı çok geç fark eden bir ekonomi yönetimi ile yanlış adımlar devam ediyor ve Osmanlı imparatorluğu 1815-1876 yıllarında kapitalist dünya ekonomisine girme sürecini acı tecrübelerle yaşıyordu
Osmanlının dışa açılmasında Yakın Doğuda emperyalist İngiliz siyaseti rol oynuyordu.
İngilizlerin 19. yüzyıl başlarında Osmanlı imparatorluğuna yaklaşımlarında iki ana politikaları vardı.
Siyasi olarak Rus yayılmacılığını önlemek için Osmanlının toprak bütünlüğünü korumak ve ikinci olarak ekonomik amaçlı İngiliz mallarının serbestçe dolaşımı için ve ucuz hammadde temini için pamuk,tütün, ilaç hammaddesi,ipek , yün, mısır,kenevir,donyağı, için sağlanan kambiyo kolaylıkları ile diğer ülkelerden çok ucuza mal temini ve özel imtiyazlarla İngiliz mallarının Osmanlı topraklarında serbestçe dolaşımı
İngilizler için kârlı bir ilişki Osmanlı için çöküşün başlangıcı olacak bir ilişkiye dönüşüyordu.
İngiltere dış işleri bakanı Lord Palmestone’ye sunulan raporu yazan İngiltere İstanbul büyükelçilik 1. kâtibi Devid Urkuart’tı ve ilişkiler böyle başladı daha sonra peş peşe İngiltere ve diğer Avrupa ülkeleriyle imzalanan ekonomik anlaşmalar serbest liman ve ticarette Osmanlıyı dünyanın en liberal ülkesi haline getirirken yerli küçük sanayi ve tezgâhlar bir bir kapanarak üretim neredeyse sıfırlandı.
İngilizlerle 1838 Baltalimanı , Fransızlarla ayni yıl ve 1839 da Hansa Alman birliği, Birleşik devletler, Sardunya 1840 ta İsveç, Norveç, Belçika, Hollanda,Prusya 1841 Danimarka, Toscana ile yapılan anlaşmalarla Osmanlı toprakları batı için ucuz ve kârlı bir ticaret cenneti olurken bizi sanayimizi sıfırlamaya yalnız toprağa bağlı bir tarım ülkesi haline getiriyordu.
Avrupalı tüccarlardan aldıkları kredilerle iç kısımlardan köylünün tarımsal memulunu ucuza kapatan tefecilik faizcilik yapan bir tüccar sınıfta oluşmuştu
Avrupalıların limanlarda anlaşma imtiyazıyla ödemedikleri %8'lik rüsumu yerli tüccar ödemek zorundaydı ve artık yerli küçük sanayicinin yok oluşu gibi yerli tüccar da yok oluyor tüm sahalar yabancılara kalıyordu
Sanayi devrimini buhar devrimini kaçırdığımız için adeta bir sömürge pazarına dönüştük
Ahşap kadırga ve kalyonlardan oluşan donanma Haliç'te çürümeye terk edildi ve dış borç döneminin sonu çok hazin bitti.
Bu serinin 3. bölümü çöküşün ana unsurlarını birebir isim ve belgelerle ele alacağımız bizlere kahraman olarak anlatılan hain işbirlikçileri tek tek anlatacağım hazin bir bölüm olacaktır.
Ama ne yapalım anlatmak zorundayız ders almak için tarihin tekerrür etmemesi için bilmek paylaşmak zorundayız.
Birçoğunuzun bu dönemi okudukça ne kadar da benziyor deyip endişelendiğini de biliyorum.
Ama dedim ya ders çıkarmak için anlatıyor ve yazıyoruz.