Cumhurbaşkan Erdoğan, “Bizim Allahımız var” deyince aklıma 3. Mustafa Han geldi. Cihângîr mahlasıyla şiir yazan 3. Mustafa Han, derdini şiire döküp, “İşimüz kaldı bizüm merhamet-i Lem-yezel’e” demişti.

26. Osmanlı pâdişâhı 3.Mustafa Han, Sadrâzam Koca Râgıp Paşa ile elele vererek askerî ve mâlî düzenlemeler yaptı. Yolsuzlukların üzerine gittiyse de başarılı olamadı. Orduda topçu sınıfını düzeltmek için Baron de Tott'a "Sürat Topçuları" adında askerî bir birlik kurdurdu. Rusların 1770'de Çeşme'de Osmanlı donanmasını yakmaları üzerine yeni bir donanma hazırlanmasına çalıştı. Saltanatının son dönemi, 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı ile geçti. Savaşı bitirmek için girişimlerde bulundu. Ancak, başarılı olamadı. Pazarcık’taki Rus katliâmını haber alınca inme indi ve vefât etti (1774). Türbesi, kendi yaptırdığı Lâleli Câmisi’nin hazîresindedir.

Şiir, sözün bittiği yerde başlar. Askerî ve içtimâî gerilemenin devâm ettiği, adâletsizlik ve liyâkatsizliğin hüküm sürdüğü; rüşvet, iltimâs, vergiler, kıtlık ve eşkıyâlığın halkı bezdirdiği bir dönemde başa geçen Sultan, saltanatının ilk yıllarında bir hayli ümitsizliğe kapılmış olmalı ki şiire sığındı. Yapmak istediği ıslâhâtlar için liyâkatli adam bulamamanın sancısıyla ilk mısrâı neredeyse darb-ı mesel olmuş şu kıt’ayı söyledi:

Yıkılubdur bu cihân sanma ki bizde düzele

Devleti çerh-i denî virdi kamu mübtezele

Şimdi erbâb-ı sa‘âdetde gezen hep hazele

İşimüz kaldı bizüm merhamet-i Lem-yezel’e

(Dünya yıkılıp gitmekte, bizim elimizde de düzeleceği yok. Kahpe felek, devleti tamâmen aşağılık kimselere verdi. Şimdi dünyâdan kâm alanlar, hep kalleş ve nâmertler. Artık, işimiz Allah’ın merhametine kaldı.)

Sultan’ın şiirine, devlet adamlarından nazire yazanlar oldu. Dîvân şiirinde, bir şâirin şiirine başka bir şâir tarafından, aynı şekil, vezin, kâfiye ve redifle yazılan şiire nazîre denir. Dîvân şiirinin vazgeçilmez bir geleneğidir. Aynı konuda farklı fikirlerin ifâde edilmesine hizmet eder.

Sultan 3. Mustafa’ya yazılan nazirelerden nazîrelerden, günümüz meseleleri için de reçeteler çıkarmak mümkün.

...

KOCA RÂGIB PAŞA’NIN TESELLÎSİ

18. yüzyılda birçok idârî görev ve vezirliğin yanında, en uzun sadrazamlık süresine sâhip olan gün görmüş Sadrâzam Koca Râgıb Paşa (1698-1762), pâdişâhın kıt‘asına nezâketle ve bilgece yaklaştı.

Nîceler almada kâmın bu cihânda tîz ele

Feleğin devri mutâbık yine bezm-i ezele

Sanma ey dil ki sa‘âdet bula bir dem hazele

Virdi Hallâk-ı cihân mübtezeli mübtezele

(Evet, görünürde çoğu kimse, dünyâdan çabucak kâm almada. Felek ezel bezmine uygun dönüyor. Ey gönül! Alçakların bir an bile mutluluk göreceklerini zannetme. Çünkü Yaradan, aşağılık kimseleri yine aşağılık kimselere denk düşürür.)

...

İSÂMEDDİN EFENDİ’NİN (ö.1788) GAYRET ÇAĞRISI

Nakşibendî tarikine bağlı olup devrin önemli ve erdemli kadılarından olan Üsküdarlı İsameddin Efendi de Koca Râgıb Paşa gibi meseleye kaza-kader olarak yaklaşır. Ondan ayrılan yönü, ne olursa olsun meydanın mübtezellere bırakılmamasıdır. Bu bakımdan İsameddîn Efendi, daha ümitli bir yaklşım sergiler. Alçaklardan bir hayır gelmeyeceğini, yine hamiyet ehlinin işe el atması gerektiğini, nizâmın tekrâr te’sisi mümkün olacaksa saâdet ehlinin çabasıyla gerçekleşeceğini şöyle ifâde etti:

Devr-i ‘âlem bu siyâk üzre muvâfık ezele

Bu sipihre işini uyduramaz bir hazele

Mübtezellere kalursa işimüz gelmez ele

Yine erbâb-ı sa‘âdetle meger kim düzele

(Dünyânın hâli, ezel bezmine uygundur. Bu felek, hiçbir alçağın dileğine göre dönmez. Aşağılık kimselerden kim bir hayır görmüş? Nizâm olacaksa yine ehil kimselerin eliyle olacaktır.)

...

ALÇAKLARA DEVLET KAPISINI KAPAT; EHİL OLMAYANA İŞ VERME!

1758’de vefât eden Defterhâne Mektubcusu Kilisli Mehmed Hâkî Efendi, meseleye, daha cesur ve hâkim bir edâyla yaklaştı. Çözüm belliydi. Ehil olmayana iş tevdî edilmemeliydi.

Bende ol sıdk u muhabbetle Hakîm-i ezele

Olamaz mazhar-ı tevfík-i ‘inâyet hazele

Sakınub devlete basdırma ayak mübtezele

Sözümü tut anun üstine kapuyı rezele

(Ezel sultânı Allah’a muhabbet ve sadâkatle kul ol. Çünkü alçak kimseler, Allah’ın yardımına mazhar olamaz. Bu yüzden onların devlet kapısına ayak basmalarına izin verme. Sözümü tut kapıyı üzerlerine kilitle.)

...

BOŞVER, DÜNYÂYI SEN Mİ KURTARACAKSIN?

Süleyman Dâniş Efendi (ö.1774-75), Enderun’da yetişmiş ve orada hocalık yaptı. Çeşitli kâtiplik görevlerinde bulundu; kalyon kâtibi iken 1774-75‘te vefât etti. Diğer nazîreler içinde belki de en teslimiyetçi yaklaşım Dâniş Efendi’de görülmektedir. “Kaderde olan başa gelir; kader hükmünü icrâ eder; bundan kaçış yoktur. Bu yüzden kendine bak, gönlüne bak ve Allah’ın hükmüne boyun eğ.” demektedir. Dîvân sâhibi bir şâirdir. Nazîresi şöyledir:

Dil virüp şevk ile dört kaşlı bir âfet güzele

Geh rubâ‘i diyelüm gâhî bakalum gazele

Re’y-i tedbîr idemez levh-i kazâyı tagyîr

Rabt-ı kalb eyle hemân hükm-i Hakîm-i ezele

(Şevk ile dört kaşlı bir güzele gönül verelim. Ardından, ba’zen rubâi bazen gazel söyleyelim. Tedbir alsan da kazayı engelleyemezsin. O hâlde gönlünü hemen Allah’ın hükmüne bağlamalısın.)

...

ALLAH’A DUÂ ET; PÂDİŞÂHIN ADÂLETİNE GÜVEN!

Hakkında sâdece Diyarbakırlı olduğu ve Yuşa Tepesi’ndeki câmi için bir târih söylediği rivâyet edilen Hıfzızâde Hâfız Mehmed Efendi (ö.1775), daha mutedil bir yol izler. Allah’a duâ etmeli, pâdişâha güvenmeli, dünyada elde edilen gelip geçici mevkilere itibâr etmemelidir. İkinci mısrâda, pâdişâha, adâlet ve gayret îmâsı yapmaktadır.

Herkesin ed‘ayesi Hazret-i Hayy-ı ezele

Himmet-i dâver-i mümtâz ile ‘âlem düzele

Hazele nâ’il olur devleti_alur tîz ele

Bu fenâ mansıbıdur ki virilür mübtezele

(Herkesin duâsı ebedî olan Allah’adır. Adâletli pâdişâhımızın himmetiyle âlem düzelsin. Alçaklar, devleti ele geçirmekte acelecidir. Ne de olsa gelip geçici olan makamlar değersiz kişilere verilir.)

.....

Bilmem şiirleri beğendiniz mi? Ben özellikle şu beyitin meftûnuyum:

Sakınub devlete basdırma ayak mübtezele

Sözümü tut anun üstine kapuyı rezele

Dilerim, Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu şiirleri okur ve dilerim bütün liyâkatsiz adamları toplayıp Külliye’nin en ücrâ köşesindeki odaya doldurur. Çıkmasınlar diye de kapıyı üzerlerine kilitler. Çünkü böyle adamlar yüzünden Allah’ın yardımına ve merhametine mazhar olamama tehlikesi var.

Allah, yardımcımız olsun. Uçaktan bize nanik yapan yalı kazığı peli-kancıklar, “aynı gemideyiz” diye ağladıklarına göre durum gerçekten çok ciddi.