Sn. R.T. Erdoğan, M. Ali Şahin, A. Davutoğlu, B. Arınç, A. Babacan, N. Kurtulmuş, A. Gül ve diğerleri çok idealist idiler. Ülkenin içinde bulunduğu sosyal, ekonomik, eğitim, sağlık, çalışma ve hukuk gibi alanlarından dertli idiler. Bir araya gelerek bu durumu düzeltmek istiyorlardı.
Durumu düzeltmek için iktidar, iktidarda da muktedir olmak gerekiyordu. Şans kapılarını çaldı. 12 Eylül’ün savurduğu Türkiye, onlara bu olasılığı sundu. 2001 de kurdukları Adalet ve Kalkınma Partisi, 2002 de ezici bir çoğunlukla, Anayasayı bile değiştirecek sayıda milletvekilliği ile iktidar oldular.
Bu idealist insanlar, Türk halkının özlediği “3Y” Y olsuzlukla,Y oksullukla, Y asaklarla mücadele edeceğiz diyorlardı. İktidarlarının ilk yedi yılında Yoksullukla, Yolsuzlukla mücadele yapamadılar ama YASAKLARLA mücadele ettiler. Ülkeyi bir süre rahatlattılar.
Yoksulluğun resmini, yakıt, elektrik parasını ödeyemeyenler, tarlasını terk edenler, üç kuruş fazla promosyon alabilmek için banka banka gezen emekliler çizmekte.
Yolsuzluk iddiaları her gün siyasetin dilinde!. Özelleştirmeler, yüksek katlı binalar, AVM’ler, Ali dibolar, Man Adası suçlamaları, KPSS sınavlarında, Hâkim-savcı sınavlarında, General terfilerinde yapılan yolsuzluklar sosyal medyanın gündeminde. Bazıları da yargıda!.
Toplumun ve ülkenin en büyük derdi; adalete olan güven yitimi.
Dünya’nın pek çok kuruluşu, Türkiye’nin bu alandaki karnesini iyi görmüyor.
Hâkim bağımsızlığında da, adaletin tarafsız ve yansız olduğunda da, basının tek ses ve yandaş hale getirilmesinde de iyi not vermiyorlar. Toplum korkuyla konuşamaz halde.
Ne oldu da ülke bu hale geldi?
Bu idealist insanlar, neden dediklerinin tam tersini yapmakla itham ediliyorlar, ülke neden yargı ve yargı kararlarından endişeli? Oysa ne diyorlardı:” Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü olacak”
Bunun sebebi nedir? Yönetenlerin iktidar kaybetme ve kazanımlarının ellerinden uçup gitme kaygısı olabilir mi?
Yargıdaki bu kaygı ve endişelerden değerli yargıçlarımızda rahatsızlar ki bu kaygıya Yargıtay Başkanı Sn. İ. Rüştü Cirit’de katıldı ve ilginç bir açıklamada bulundu, "Toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanamaz" dedi. Tam isabet kutluyorum. Soru: Yargıyı bu duruma kim getirdi?
Siyasilerin istek ve arzularına hayır diyemeyen ve devletin memuru değil de şu ya da bu kuruluş ve cemaatin memuru gibi davranmak değil mi? Görevini yasalara göre yapan yargıç ve savcılarımızı tenzih ederim. Onlara başarılar dilerim.
Ne olacak, yargıya güven nasıl sağlanacak? Bu asil millet, yeniden: “Adaletin kestiği parmak acımaz.” Güvenine nasıl kavuşacak?
Belki biraz abes kaçacak ama Atasözümüz: "Yiğit, yıkıldığı yerden kalkar" demiyor mu? Yargıda güven, bu kutsal meslekte görev yapan değerli Hâkim ve savcılarımızın onurlu, omurgalı ve dik duruşlarıyla olmayacak mı? Bu güveni yine yargı sağlamalı değil mi? Lütfen akla ve hukuka ziyan kararlara imza atmayın. Siyasilerin isteklerine hukuk adına hayır deyin. Maaşını aldığınız T. Cumhuriyeti devletinin ve asil Türk milletinin yargıçları olun YETER.