İslam zalimin ve zalimliğin karşısındadır ve mazlumu savunur. Bu açıdan hakiki Müslümanlar, “Mazlumun dini yoktur” ilkesini geliştirmiş ve mazlum hangi din, ırk, mezhep, parti vs’den olursa olsun mazlumun yanında yer almışlardır.
“Sakın zulmedenlere meyletmeyin, sempati duymayın. Yoksa size ateş dokunur. Sonra yardım da göremezsiniz.” (Hud, 113)
Hakiki Müslüman asla zulme meyletmez, razı olmaz, zulüm yapmaz. Çünkü bilir ki, zulüm asla devam etmez, edemez. Âdil-i Mutlak olan Allah (cc) zalimlere mühlet verir ama asla ihmal etmez. Bunun için atalarımız, “Zulüm ile abad olanın sonu berbat olur.” gibi çok güzel bir atasözü geliştirmişlerdir.
Her Müslümanın görevi nerde bir zulüm varsa ona elinden geldiği kadar engel olmaya çalışmalıdır. Elinden bir şey gelmiyorsa bile kalbiyle o zalimliğe buğz etmelidir.
Kur’an’da zalimliğe kayan ve aşırı giden İsrail Oğulları üzerinden bütün insanlık ikaz edilir:
"İsrail Oğullarından kâfir olanlar Davud‘un ve Meryem‘in oğlu İsa‘nın diliyle lânetlenmişlerdir. Bunun sebebi, başkaldırmaları ve aşırı gitmeleriydi. Birbirlerinin yaptıkları fenalıklara mâni olmuyorlardı. Yapmakta oldukları ne kötü idi." (Maide, 77)
Zulmü gördüğü halde engel olmayan ve imanın en zayıf noktası olarak sayılan buğz etmeyenin durumunu ayet çok açık ortaya koymaktadır. Zaten Resulullah (sav), bu âyeti okuyunca ardındanşöyle dediği bildirilmektedir:
"Allah‘a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülükten uzaklaştırır, zalimin elini tutup zulmüne mâni olur, onu Hakk‘a döndürür ve hak üzerinde tutarsınız; ya da Allah kalplerinizi birbirine benzetir, sonra da İsrailoğullarına lanet ettiği gibi size de lânet eder."
Hz. Ali’ye nispet edilen şöyle bir vecize vardır:
“Bu dünyada, zalimin ömrünün gölgesi kısadır.”
Evet, iman ediyoruz ki, zalimlerin ömrü kısadır, zulüm asla devam etmez. Allah (cc), hikmeti gereği zalime mühlet üstüne mühlet verir ama sonunda zalimin zulmünün Gayretullah’a dokunacak seviyeye geldi mi Kahhar elini dokundurarak zalime hak ettiği dersi de verir.
“Halkı zalim olan ülkeleri cezaya çarptırdığı zaman Rabbinin çarpması işte böyle olur! Şüphesiz ki O’nun azapla çarpması pek acı, pek çetindir!” (Hûd, 102)
Bugün maalesef dünya ağzına kadar zulümlerle dolu. Zalimler zalimliğin en şiddetlisini işliyor. Mazlumlar ise çaresiz, savunmamız.
Ozan Dertli Divani, günümüzde türkü olarak da söylenen bir şiirinde bu geldiğimiz durumu şöyle özetler:
“Yaşanılası dünyanın ne tadı ne tuzu kaldı.
Ömür denen şu zamanın çoğu gitti azı kaldı.
Çalışmadan yiyenlerin, Derimizi giyenlerin.
Nice benim diyenlerin, Ne izi ne tozu kaldı.”
Tarih nice zalimlerin zulümleriyle dolu ama hiçbir zalim cezasız kalmamış. Burada cezasını çekmeyen zalimlerin de ahirette en büyük cezaya çarptırılacaklarına imanımız tamdır.
bugün dünya da zalimin zalimliğini giderecek bir sistem yok. Zulmü ortadan kaldıracak tek sistem olan İslam ise hiçbir ülkede hâkim değil. Halkı Müslüman olan ülkelerin başındaki zalimler ise İslam maskesi takarak, insanları Allah (cc) ile aldatarak zulümlerine devam ediyor. Binlerce Müslümanı gözünü kırpmadan katleden günümüz Firavunları Kâbe’yi ziyaret ederek temizleneceğini zannediyor.
Zalim zalimliğiyle bu dünyadan göçüp gidiyor. Mazlum da mazlumluğuyla gidiyor. Hakiki adalet buna asla rıza göstermez. Bu dünyadan zalim zalimliğiyle mazlum mazlumluğuyla hesap vermeden gidiyorsa Sair Nursi’nin değimiyle, “Demek ki bir Mahkeme-i Kübra var.” Ve herkes orada Malik-i yevmiddin gününün yegane hakimi olan Allah(cc)’a hesap verecek. Biz buna bir iman esası olarak inanıyoruz.
Aşık Mahsuni Şerif bunu türkü haline getirilen bir şiirinde ne güzel ifade eder:
“Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah’ı var.
Ahım seni kül eder, Vallahi Billahi yar.”
Zalimlerle ilgili söylenecek çok şey var. Zalimlerin zulümlerini ise anlatmaya ne makaleler yeter ne de kitaplar. Bunun için geçmişte zalimlerin yaptıklarından dolayı nasıl cezalandırıldıklarını anlatan bir hikayeyi burada aktarmak istiyorum:
Zalim padişahın biri gezerken bir kadına rastlar ve ona gönlü akar. Sorup soruşturur. Kadın kendi halinde işinde gücünde bir demirci ustasının hanımıdır. Zalim padişah kadına sahip olmak için çareler arar. Yalaka vezirlerden biri şöyle bir akıl verir:
“Sultanım! Bu adam demirci. Haber yollayalım bir günde bin mıh yapsın. Yapamaz zaten, sende kellesini alırsın kadın sana kalır.”
Zalim padişah demirci ustasına haber yollar ve sabaha kadar bin mıh yapmadığı takdirde kellesini alacağını söyler.
Demirci bunun imkânsız olduğunu bilir. Çaresiz bir şekilde evine gelir. Üzültülü hali hanımının dikkatinden kaçmaz. Demirci ustası olanı biteni hanımına anlatır. Namuslu ve mazlum kadın şöyle der: “Beyim mütevekkil ol, üzülme. Allah (cc) bir kolaylık kapısı açar.”
Adam ve hanımı yatarlar. Sabah kapı gürültüyle vurulmaya başlar. Adam hanımına “hakkını helal et, buraya kadarmış” der. Hanımı tevekkül ile “Dur bakalım bey hele bekle” der ve kapıyı açar.
Gelen adam, “Padişah öldü. Ustaya söyle sandukası için 30 mıh almaya geldik” der.
Hanımı sevinçle beyine der ki: “Bak bey ben sana demiştim. Mazlumun sahibi vardır, kederlenme tevekkül et. Bu dünyada herkes bir hesap kitap, plan yapar. Lakin bütün plancıların üstünde bir hesap ve plan sahibi olan Allah (cc) var.”.
Allah(cc)’a hakkıyla inananlar zalimin zulmünden korkmaz, mazlumun ahının dağları yıkacağını bilir. Hakiki Müslüman nerde bir zulüm görse onu eliyle, diliyle ortadan kaldırmaya çalışır. Bunları da yapamazsa hiç olmazsa kalbiyle zalimlere ve zalimliğe buğz eder. Kimseye de minnet eylemez. Çünkü rızk Allah(cc)’ın elindedir.
Minnet deyince aklıma Nesimi’nin “Minnet eylemem” şiiri geldi. Yazımı bu çok sevdiğim şiirle sonlandırmak istiyorum:
“Har içinde biten gonca güle minnet eylemem.
Harabi, Farisiyi bilmem, dile minnet eylemem.
Sırat-ı Müstakim üzere gözetirim Rahimi.
İblisin talim ettiği yola minnet eylemem.
Bir acayip derde düştüm herkes gider kârına.
Bugün buldum bugün yerim, Hak kerimdir yarına.
Zerrece tamahım yoktur şu dünya varına.
Rızkımı veren Hüda’dır kula minnet eylemem.
Ey Nesimi Can Nesimi ol gani mihman iken.
Yarın şefaatkârım Ahmed-i Muhtar iken.
Cümlelerin rızkını veren ol gani serdar iken.
Yeryüzünün halifesi hünkâra minnet eylemem.
NOT: Bir bayramı daha idrak ettik. Bugün Müslümanlar olarak bütün dünyada zulümlere maruz kalıyoruz. Bu bayramın bu zulümlerin gitmesine vesile olmasını Rabbimden diliyorum. Böyle bir ortamda bayram kutlamak caizse hepinizin bayramını tebrik ediyor. Rabbim bizi zalime karşı baş kaldıran ve mazlumun hakkını savunanlardan eylesin.