Türk ordusu eşi benzeri görülmemiş bir sınır ötesi operasyona hazırlanıyor. Altı aydır devlet birimleri de PKK da son hazırlıklarını tamamlıyorlar. PKK’nın öncelikli hedefi bu operasyonun olmasını engellemek. Son aylarda Irak’taki Türk askeri üslerine yaptığı saldırıları bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. PKK’nın amacı, gücünün yettiği kadar askerimizi şehit ederek askeri üslerin varlığını tartışmaya açmak ve başarabilirse üslerin kapatılmasını sağlamaktı. (Lütfen menfur saldırılardan sonra ileriye sürülen ‘’Bu üsler gereksiz.’’, ‘’Askerlerimizin bu güvensiz üslerde ne işi var?’’ iddialarını ve tartışmaları hatırlayın.) Bunu sağlayamazsa yani operasyonu engelleyemezse mümkün olan en az zararla atlatmak ve varlığını sürdürmeye devam etmek. PKK uzun süredir kapana kısılmış durumda.
2015 yılının haziran ayında PKK zirvedeydi. Hedeflerine ulaşmaya çok yakındı. PKK’nın siyasi kolu olarak faaliyet gösteren HDP genel seçimlerde %13 oy alarak 80 milletvekili çıkarmıştı. Çok sayıda belediye kontrolündeydi. Suriye’nin kuzeyinde, çok geniş toprakları ele geçirmişti. Akdeniz’e ulaşmasına yani dünya ile direk irtibat kurma imkanına sahip olmasına ramak kalmıştı. Irak’ın kuzeyinde, Kandil ve Gara bölgelerine hakimdi. DEAŞ’ın ortaya çıkması herkesten çok PKK’nın işine geldi. PKK’ya inanılmaz bir hareket alanı sağladı. Zira ABD’nin DEAŞ ile mücadele edecek bir taşerona ihtiyacı vardı. Bu görevi önce Barzani ve Talabani’ye teklif ettiler ama her iki liderde kabul etmedi. Hem o kadar güçlü değillerdi hem zayiat vermek istemiyorlardı hem de DEAŞ, bu grupların kontrol ettiği Erbil, Süleymaniye ve Kerkük gibi kentlerde terör eylemleri yapabilirdi. O an itibariyle kontrolü altında yerleşim merkezi olmayan PKK, taşeronluğu üstlendi. ABD ve müttefikleri açısından terör örgütü olarak kabul edilen PKK bu görevi kendi adıyla üstlenemeyeceğinden PYD-YPG kuruldu. PYD kurulduğu andan itibaren Batıdan büyük maddi destek aldı. Her türlü faaliyetine göz yumuldu. DEAŞ’ a karşı başarı kazandıkça popülaritesi arttı. PYD militanları, Batılıların gözünde insanların kafasını kesen terör örgütüne karşı mücadele eden kahramanlardı. Kadın taburları özellikle Batı medyasının gözdesiydi. Vatanları için mücadele eden laik, modern kadınlar batılıları çok etkiliyordu. PKK, DEAŞ’ a karşı üstlendiği taşeronluk sayesinde Suriye’nin %40’ını ele geçirdi. DEAŞ’ ın Musul’u ele geçirmesi ve bu işgal üzerine Barzani ve Talabani gruplarının Kerkük’ü savaşmadan boşaltarak çekilmeleri PKK’nın Kandil ve Gara’da tam hakimiyet kurmasını sağladı. DEAŞ’ın yenilgiye uğratılması Sincar’ın da PKK kontrolüne girmesini sağladı ki bu çok stratejik bir hamleydi. Zira Sincar, PKK’nın kontrolündeki Irak ve Suriye toprakları arasında koridordur. Yani İran sınırındaki Kandilden, Akdeniz’e bitişik Afrin’e kadar olan geniş ve bütünleşmiş coğrafyaya artık PKK hakimdi. Vaziyet buyken HDP’ nin 2015 yılının haziran ayından yapılan seçimlerden zaferle çıkması, terör örgütünde özgüven patlamasına yol açtı. PKK bu galibiyetin ardından Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki bazı kentlerde ve ilçelerde özyönetim ilan ederek çukur-hendek savaşlarını başlattı. Hedef Suriye’de yaptıklarını yapmak yani devlete şeklen ve sözde bağlı kantonlar oluşturmaktı. Terör örgütünün yöneticileri, çözüm sürecini devletin zafiyeti olarak algılamıştı.
Özyönetim ilanı PKK açısından sonun başlangıcı oldu. Ordu önce özyönetim ilan edilen tüm beldelerde emniyeti tesis etti. PKK militanları imha edildi. 2015 yılının kasım ayında yapılan genel seçimlerde HDP %10,7 nispetinde oy alabildi. Dört ay önce HDP’ ye oy veren bir milyon kadar vatandaş, bu seçimlerde Ak Partiyi tercih etti. Ardından arka arkaya düzenlenen dört sınır ötesi harekatla PYD hem Akdeniz’den uzaklaştırıldı hem de Türk sınırının uzunca bir kısmında sınırdan güneye itildi. PYD, Türk ordusuna kaybettiği toprakların yanında, Türk ordusunun kontrolüne geçmesini istemediği bazı yerleri Suriye ordusuna ve Rus güçlerine terk etmek zorunda kaldı. Suriye’ye düzenlenen sınır ötesi operasyonları, Irak’a düzenlenenler takip etti. Bu operasyonlar öncekilerden farklıydı. Önceki operasyonlarda ordu hedefleri vuruyor sonra çekiliyordu. Son operasyonlarda Türk ordusu her seferinde yeni coğrafyalara yerleşti. Öyle ki Irak’ın kuzeyinde beş yüzden fazla askeri üs, otuz binden fazla Türk askeri var. Türkiye askeri harekatlarla eşzamanlı olarak hem Kuzey Irak Bölgesel Yönetimiyle hem de Irak’la özellikle ekonomik ilişkileri her yıl katlayarak arttırdı. Barzaniler bu süreçte tamamen Türkiye’yle paralel hareket eden bir çizgiye getirildi. https://www.habererk.com/kalkinma-koridoru yazımızda ele aldığımız, Türkiye’nin öncülük ettiği kalkınma koridorunun yapılmasının PKK’nın bitirilmesine bağlı olması, hem bölgesel hem de merkezi yönetimi Ankara’yla daha sıkı iş birliği yapmaya teşvik ediyor.
Türkiye’nin sistematik çalışmalar yaptığı diğer bir alan PKK’nın para ve insan kaynaklarını zayıflatmak oldu. PKK’nın en önemli gelir kaynakları belediyeler, gayrimeşru işler, vergi adıyla aldığı haraçlar ve destekçi ülkelerden aldığı yardımlardır. Kayyum uygulamasıyla belediyelerden elde ettiği gelirler sonlandırıldı. Ülke topraklarındaki terör örgütü mensuplarının sayısının azaltılması haraçları marjinal hale getirdi. PKK’nın gelir elde ettiği başlıca iş, uyuşturucu ticaretiydi. Afganistan’dan Avrupa’ya giden başlıca güzergahlardan birisi PKK’nın kontrolündeydi. PKK majör uyuşturucu üreticilerindendi. Son on yılda Avrupa piyasasını Latin Amerikalıların ele geçirmesi PKK’nın gelirlerini dramatik olarak düşürdü. Güvenlik birimleri de bu alanda daha radikal hamleler yaptılar. PYD’ nin gelir kaynakları zaten azalma sürecindeydi. Yapılan hamlelerle daha da azaltıldı. PYD’nin DEAŞ ile savaştığı yıllarda Avrupalı devletlerin gönderdiği fonların yanında düzenlenen kampanyalara, etkinliklere sade vatandaşlarda destek oluyordu. Savaş bitince fonlar her yıl biraz daha azaldı. Kampanya gelirleri sıfırlandı.