22 yıl sonra Firari Sevdam kitabımda mahlas ismini kullandığım bir kişiyle Cuma akşamı bir resepsiyonda karşılaştım. Sol görüşlü, gözü pek ekmek kavgası içinde üzerine çevrilen namludan korkmayan üzerine atılan ve hala karnında kurşun taşıyan bir vatandaşımız.
Hal hatır sorduktan sonra kırmızı bülten ile arananlar listesine alınan ve arandığını öğrenince polise teslim olan bu vatandaşımız özel uçakla Türkiye’ye gönderiliyor. Türkiye’ye gitmeden önce avukatıyla görüşüyor ve kırmızı bültenlik bir durumun olmadığını bir yanlışlık olabileceğini söylüyor.
Vatandaş Türkiye’ye gidiyor cezaevine atılıyor birkaç cezaevi gezdikten sonra 15 Temmuz’da bir ilimizde mahkum olarak yatarken teferruatını hazırlamakta olduğum kitapta anlatacağım olaylar başlıyor cezaevi basılıyor ve birileri tarafından mahkumlara silah dağıtılıyor. “İhtilal oluyor vatan meselesi vs.” diye bunlar kullanılmaya çalışılıyor tabi zindanda kalmak kolay değil, katılanlar çok. İşin ilginç yanı ise, bu vatandaşımız kendisine verilen silahı savcıya teslim ediyor. Hemen mahkeme kurulmuş, eski bir savcı ve hukuk fakültesi öğrencisi (Hukuk Fakültesini bitirmiş te olabilir. Anlatılanı aktarıyorum). Vatandaş Avrupa ülkelerini karış karış dolaşmış, hukukun ne olduğunu iyi bilenlerden. Savcı ile hakim konumundaki hukuk öğrencisi ve mahkum arasında kısa görüşmelerden sonra savcı mahkuma: “Seni serbest bırakıyoruz, fakat Ankara’da bir dosyan daha var.” Diyor. Bunun üzerine mahkum: “Ben yurt dışında yaşıyorum, ailem orada burada sosyal güvencem yok. Yurt dışı yasağımı kaldırın.” Diyor ve tekrar tutuklanmasını isteyen savcıya öğrenci itiraz ediyor ve hemen orada işlem yaptırıyor. Mahkeme gündüz değil.
Genç hukuk öğrencisinin isteğiyle yurt dışı engeli kaldırılan vatandaş oradan ayrılıyor. 15 Temmuz tiyatrosuna şehir meydanında katılmıyor ve sessizce acil olarak hazırlığını yapıyor ve soluğu yurt dışında alıyor.
Burada hukuk fakültesi öğrencisi olamaz dediğimde, mezunda olmuş olabilir çok gençti oradaki diğer görevliler tarafından ifade edildi, dediğinde şaşırmamak elde değil.
Silahlar konusuna gelince zamanla AKP liler tarafından bazı kişilere silah dağıtıldığını basından öğrenmiştik.
Akp yöneticilerinin, militanlarının hemen görevden alınan savcı ve hakimlerin yerine geçirildiğini de dünya alem bilmektedir.
15 Temmuz da yapılan ilk cunta girişimini merakla izlemiştik. Zamanla bunun tiyatro olduğunu ihtilal tecrübesi olanlar da anlatmışlar ve sonradan ortaya çıkan senaryolarla ve görüntüler ile açıklamaların çelişkileri, tutarsızlıkları, mecliste 15 Temmuz soruşturmasının adil olarak yapılmaması ve sonucunun net olarak açıklanmamasına şahit olduğumuzdan araştırmalarla elde edilen bilgiler ve iktidarın cunta tiyatrosu sonrasında öncesinde ve zamanındaki verileri önümüze koyduğumuzda bu girişimin tiyatro olduğunu dünya alem öğrenmiş oldu.
Öğrenmeyen ve öğrenmek istemeyen, iktidarın dayatma bilgileriyle iktidardan çıkarı olan, ihalesi, tayin, mevki kapma yarışları, hazineden pay koparma hırsları ve din tacirlikleriyle Türk insanından intikam almak isteyen gayri Türklerin yalanları hala yutturmaya çalışmaları artık mizah konusu olmuştur.
Büyük bir çöküşün içinde olan Akp bu tiyatroyla diktatörlüğünü ilan edip, bir müddet saltanat sürmeye zaman kazanmıştır. Fakat şu günlerde yine çöküşün içinde oluşu, özellikle Bahçeliyi arkalarına alarak ihanetlere zemin hazırlamaları karşısında dincilerin haksızlıkları, ahlaksızlıkları, eşkıyalıkları karşısında dindar kesimden Akp ye oy verenler dahi Akp sultanlığından nefret etmeye başlamıştır.
Bitişin bir çıkışı olmalıydı, diktatörlük ve kan dökerek halkı sindirmek korkutmak ve yeni bir senaryonun hazırlığının faaliyete geçirilmesi için gayretler.
Peşmerge başı Barzaniye her türlü imkanları sunan, şımartan zengin eden devlet başkanı gibi sarayda karşılamalardan sonra yeni bir senaryo sahneye konulmaya başlanıldı.
“ALDATILDIK” mavrasına tekrar sarıldılar. Önceleri FETÖ örgütü diye deşifre ettikleri birlikte devleti yönettikleri kişiler için söylenilen bu söz tekrar Peşmerge başı için kullanılınca buna çocuklar bile gülmeye başladılar: “Madem bir şey bilmiyorsunuz, devleti yönetmesini bilmiyorsunuz, hep birileri sizi yönetiyor ve aldatıyorlarsa ne işiniz var orada” diye sorulan sorular hep havada kalıyor.
Asırlardır Türkleri yok etmeye çalışan emperyalistlerin her emrini yerine getirip, Önce BOB projesine karşı gibi olanlar birden : “BOB projesinin eş başkanıyım” diye dün söylediğini bu gün inkar edenlerin hiçbir sözüne güvenilmez. Bunlar emperyalistlerin her emrini yerine getirirken Türklüğü bitirmek ve Türkiye Cumhuriyetine son vermek bölmek parçalamak kendilerine Vatikan misali surlarla kaplı saraylar inşa ederek saltanatlarını emperyalistlerin garantisiyle sürdürmek istemektedirler.
Yapılan icraatlar, söylemler şahit olduğumuz olaylar ve edindiğimiz bilgilere göre netice budur.
Yakında yine Türk askeri Mehmetçik şehit olacaktır, Akepelilerin çürük raporuyla askerlik yapmayan veletleri devletin hazinesini yağmalamaya devam ederken Peşmerge başı Siyonistlerin güvencesiyle saltanatını sürdürecek. Tayyip Sultanlığı gibi Peşmerge Sultanlığı da Türkiye’de 500 ün üzerinde şirkete sahip ise ölen birkaç peşmerge olacak ve bu tiyatroda Tayyip biraz daha diktatörlüğünü sürdürecektir.
Buna hazırlıklı olmalıyız.
Fakat hiç hesap edilemeyen bir şey var. Türk sabreder bitti denildiği yerde anka kuşu gibi yeniden küllerin içinden çıkar ve Türkiye Cumhuriyetine, Türk Milletine yapılan ihanetlerin hesabını Türk hukukuna göre soracaktır.