Bu soruyu kendimize çok sorduğumuz olmuştur.
Kişilerin hayatlarına göre mutlulukları değişiktir.
Aşık olduğu birisi veya davası varsa hep onunla hemhal olur ve mutluluğu orada arar dururlar.
Gençlik yıllarında eğlenceye dalanlar sevgili, eğlencenin çeşitleri vs mutluluğu sevgilinin koynunda ararlar.
İdealist gençlik ise davasının kazanmasını ve idealinin yaşanılmasını ister.
Bizim gençlik ikincisine odaklandı.
Neden odaklandı diye kendimize hiç sorduk mu?
Ben bazen sordum.
Devletim güçlü olsun, milletim mutlu olsun, Türk devletleri birleşsin Turan olsun vs. hayallerle hep mutluluğu uzaklarda aradık.
Bu mutluluğun bir bedeli vardı, sonu ölüme kadar uzanıyordu.
Zindanlar, çileler, işkenceler vs derken hayatın diğer güzelliklerinden hep uzak kaldık.
Hayalimizdeki mutluluğa kavuşmamamız için birileri hep vardı ve engel oldular.
Yaşamamızı bile çok gördüler.
Öldüremediklerini zindanlara işkencelerle tıktılar ve keyif sürdüler.
Onlar mutlu muydu? İnanın hiç aklıma gelmedi.
Onların mutluluğu bizim yok edilmemize endekslenmişti.
Evlilik, mal mülk sahibi, iş meslek sahibi olmak gibi şeyleri hiç düşünemedik.
Koşturduk dikenli teller, taş duvarlar, beton zeminler, rutubetli hücreler mekanımız oldu.
Bazen kendi kendimizi kandırıyorduk; biz mutluyuz, idealimizi yaşıyoruz, idealimiz bizi mutlu ediyor falan filan.
Oysa bizleri ideallerimizde yönlendirmeye çalışanlar oldukça mutluydular.
En baştaki güzel nutuklar atıyor, bizleri coşturuyordu.
Oysa onların evlatları sefa sürüyor, bizler zindanlarda çileyle yoğruluyorduk.
Mutluluk buydu onlara göre.
Yıllar yılları kovaladı.
İdealistlerin çoğu verem oldu kara toprağa gitti, kimi ilaç, ekmek parası bulma derdinde.
Kimileri de idealini üç kuruşa makama sattı ve zevkü sefa içinde hayat sürmekteler.
İdealistler yine inadına davamız, idealimiz diye kendilerini yırtsalarda aslında kaybettikleri mutluluğu boş sözlerde avuntu oldu.
Bu yazıyı yazarken aklıma uğruna zindanlar yattığım, sürgünler yaşadığım ve binlerce yoldaşımın katledildiği günler aklıma geldi.
O zamanlar lideri ilahlaştırmıştık fakat kendimizi kandırıyorduk.
Yine öyle değil mi?
O lider zindan gördü ama bizler gibi işkence görmedi. Yedi içti tedavi gördü çoluk çocuğu varlık içinde sefa sürdüler.
O dönemlerde gurbet ellerde üç kuruş kazanmak için çalışan kendini idealist görenlerin gönderdikleri milyonlarca mark vs paralar hep liderin yönlendirmesiyle vatana geldi.
Ne mi oldu o paralara?
Çocukları paylaştılar, hasta, avukata muhtaç kişilere zırnık yoktu.
Şimdi o idealist gençler yaşlandılar, kimi torun sahibi oldu ve çok az bir kısmı hayatta.
Oysa o liderin çocukları hep üst mevkilerde vekil vs oldular sefa sürüyorlar.
Ha unutuyordum, Avrupa’dan gönderilen zindanlardaki idealistler için harcanacak paralar liderin çocukları arasında paylaşıldı.
O yiğit Anadolu çocukları burada bile seslerini çıkartmadılar.
Mutluluk bizim nesil için hala muammadır.