Gece karanlığında bol virajlı kasisli yolları tek başına aştım.

Daha önce bir yaz günü gelmiştim,

Otobüs garajının önündeki kahvede dostlar ile buluşmuştuk.

Karanlıklar içinde yol alırken hep o anılar aklıma geldi.

Dudağımda tatlı bir tebessüm.

Anadolu’da kırk yıl öncesinde bir kasabaya gidişim gibiydi.

Sanki vatanıma gitmişim, vatandaşlarımız ile sohbet ediyor, onları dinliyor onları görüyordum.

Her şey bana Türkiye gibi geliyordu.

Ama öyle değildi.

Burası Kırcali,

Bulgaristan’da bir Türk şehri.

Her şey Türkçe konuşuyor, söylüyor ve haykırıyor.

Görüşmelerim, ziyaretlerim falan derken benim damak tadı için gitmeyeceğim yer şehir yoktur.

Bu sefer damak tadım için ülke geçecektim.

Kırcali’nin yiğit Türklerinden Hüseyin kardeşimin misafiriyim.

Sanki yıllardır tanışıyoruz ve akrabaymışız gibi bir birimize ısındık.

Ben İskender yemeğini çok özledim demiştim,

Kırcali’nin en gözde lokantasına gittik, ben elimi yıkarken bana İskender söylenmiş.

Yedim ama tadını bulamadım.

Hüseyin oraları anlatıyordu bana köyüne gittim, Türk çilekeş annesiyle tanıştık, teyzem halam gibi.

Bahçeden hatıra olarak bir kabak aldım arabamıza koyduk.

Oradan Hüseyin’in köşküne dağa tepeye çıktık.

Resimde görülen yer.

Etrafta bina yok tek başına kartal yuvası gibi dayanmış döşenmiş.

Başköşede Atatürk resmi asılı.

Burada meşhur kuzu kebabı yaparlarmış, tabi benim için de yapılacak.

Türkiye’den görüşmek için Hayrettin arkadaşım geldi.

Bir akşam yola koyulduk, hedef Gümülcine.

Gümrük kapısında pasaportlarımız kontrol edildi ve yola revan olduk

Yiğit siyaset adamı, Batı Trakya Türklerinin Lideri Sadık Ahmet ilk akla gelen.

Hava kararmak üzere ve mezarını aradık bulduk, ziyaret ettik.

Hüseyin güzel bir Türk lokantası biliyordu, oraya gittik.

Çok kalabalık içerde ve dışarda bütün masalar dolu.

Lokanta sahibi Gümülcine Türkü Rıdvan Bey bize masa ayırdı.

Çok güzel bir akşamda güzel bir sohbetimiz oldu, bir birinden lezzetli yemekler ile.

Dönüşe geçtik,

Bir yemek için ülke değiştirdik ama o değişiklik kelimeler ile anlatılmaz ancak yaşanır.

Duygularımız depreşti, anlattık, konuştuk güzel anılarımız oldu.

Dikkatimi çeken lokanta fiyatlarının çok ucuz ve yemeklerin lezzetli olması oldu.

Oysa yıllarca Türkiye’ye giderken Gümülcine’nin yanından geçiyorduk.

Bundan böyle şehrin içine girmeden geçmeyeceğim.

Lokantacı Rıdvan Beyin lezzetli yemeklerini tekrar tadacağım.

Rodop dağları ayrı bir hikâye, zamanı gelince onu da yazacağım.

Kırcalii