Yoksulluk toplumu o hale getirdi ki, Moğol istilası bile Anadolu’da bu kadar tahribat yapamamıştı.
Sn. Erdoğan ve AKP’li kurmaylar seçim meydanlarında İha, Siha, TCG Anadolu, Gabar’da petrol, Karadeniz’de gaz, TOGG diyorlar ama vatandaş ise cebimde para, tencerede soğan, kıyma yok demekte.
Emekliler bayramda bırakın torunlarına harçlık vermeyi, onlara ikram edecek şeker, lokum ve çikolata alımında bile zorlandılar.
Bu havada 14 Mayıs seçimlerine gidiyor Türkiye.
AKP+MHP oyları hep 50+1 ler de idi daha önceleri. Ama şimdilerde MHP’nin baraj sorunundan bahsediliyor. AKP’nin ise Konya’da bile 35-40’larda olduğu söyleniyor.
Sn. Erdoğan akıllı ve ortamı iyi koklayan birisidir.
Kaybetme tehlikesinin farkında. Çünkü muhalefet söylem ve vaat üstünlüğünü ele geçirmiş vaziyette.
KPSS mağdurları, EYT mağdurları, Kiracı mağdurları, deprem mağdurları, atanamayan öğretmen, ziraatçı, veteriner, teknisyenler, geçinemeyen emekliler ve AKP’nin bir türlü yerine getiremediği vaatlerinin gerçekliği de eklenince işin tadı tuzu kaçıyor.
Bütün bunlar, AKP ve Sn. Erdoğan’ı artık bir öykü yazamaz ve anlatamaz duruma getirdi.
Hiç değilse kendi tabanını yanında tutabilmek için karalama ve akla ziyan senaryolar yazmaya zorlamaktadır.
Bir zamanlar Batı’yı kendilerine destekçi olarak gösteren ve bu sayede Türkiye’nin güçlü, kendilerinin de lider olduğu imajını verenler, şimdilerde akla ziyan Batı karşıtlığındalar.
Sn. S. Soylu’nun:” 14 Mayıs seçimleri Batı’nın siyasi bir darbe girişimidir” sözünü akıl terazisinin neresine koyacağız?
Ne zamandan beri demokratik seçimler, bir siyasi darbe girişimine dönüştü de bizlerin haberi olmadı? Kusura bakmasınlar ama kimse aptal değil, kimse de aklını peynir ekmekle yemedi.
Seçim kararını kim aldı? Sn. Erdoğan değil mi?
14 Mayıs tarihini kim belirledi? Sn. Erdoğan ve AKP kurmayları değil mi?
Bunların neresinde Batı var?
Koskoca Adalet Bakanı’nın; “Bu seçimi şampanya ile kutlayacaklar ile alnı seccadede ile kutlayacakların seçimi olacaktır” mealindeki açıklaması ise bir başka psikolojik durumdur.
Demek oluyor ki bu arkadaşların, halka söyleyecek güzel bir öyküleri yok.
Ne Ayasofya’nın ibadete açılışı, ne milyar dolarlara mal olan Çamlıca Camisi, ne 2.000 TL’ye çıkan bayram ikramiyesi de işi kurtarmaya yetmiyor.
Ellerinde ne kalıyor; muhalefeti suçlamak, inançları kaşımak, akla ziyan açıklamalar yapmak.
Tutar mı?
Sanmıyorum ama 14 Mayıs akşamını beklemek gerekiyor.
Bizim toplumda Müslüman denince; elinden, dilinden kimselere zarar gelmeyen doğru, dürüst ve güvenilir inançlı insanlar aklına gelir.
Gel gör ki muhalefet, “Seçim güvenliğinden” bile endişeli ise biraz düşünmek gerekir.
Biz 85 milyon biriz ve beraberiz. Demokrasilerin olmaz ise olmazı demokratik bir seçime gidiyoruz. Lütfen insanlarımızı ötekileştirmeyiniz, yuhalatmayınız, mevta yapmayınız, iftira atmayınız, kara çalmayınız, inançlarını sorgulamayınız. Sandıkla gelenin de sandıkla gideceğini içinize sindiriniz.
Ne demek: “Bayraksızlar, vatansızlar, inançsızlar K. Kılıçdaroğlu’na oy verecekler” Oyun bitti, hikâye bitti iş iftira ve karalamaya mı kaldı? İnsanların inancıyla, kimliğiyle siyaseti bırakalım lütfen!
Yaşım 79 ben, Ayhan Işık’ın ermeni olduğunu bunlar iktidara gelince öğrendim.
Kim kazanırsa kazansın, ülkemize, demokrasimize hayırlara vesile olsun.
Bir daha da, iki dönemden fazla bir siyasi görüşü iktidar etmemeyi deneyelim.