28 Şubat sürecinde Yüksek Yargı üyelerine Genel Kurmay'da brifing verildiği zaman kıyamet kopmuştu. Hepimiz bunu eleştirmiş, yargı bağımsızlığına aykırı olduğunu yazmıştık. Şimdi yandaşlıkta birbirini çiğneyenler de eleştirmişti.

Aradan yıllar geçti, yeni yargı yılının açılışı Sarayda yapılıyor. Yüksek yargı Saray'a çağrılıyor. Ama dün kıyameti koparanlar da tıs yok. Çünkü hiç bir zaman kuvvetler ayrılığına, demokrasiye inanmadılar. Demokrasiyi hedefe ulaşmak için en uygun zemin olarak gördüler. Ülkeyi yönetmeyi değil ele geçirmeyi düşündüler. Dün, tarafsız ve bağımsız yargı adına Genel Kurmay brifingine gidenleri eleştirenlerin bugün aynı nedenlerle yaptıkları eleştirileri, hainlik, FETÖ'cülük olarak sunuyorlar.

Bir ülkede her kurum taraf olabilir ama yargı, ordu ve diyanet asla taraf olamaz. Olursa o ülkede devlet diye bir şey kalmaz. Ülke çadır devletine döner, kurum ve kuralların yerini kişisel ihtiraslar alır. Siyaseti ülke gerçekleri değil, bir avuç insanın çıkarları belirler.

***

Bazı barolar Saray'daki adli Yıl açılışına gitmeyeceklerini bildirip, Barolar Birliği Genel başkanı Metin Feyzioğlu'na da Saray'a gitmemesi yönünde çağrı yaptılar. Feyzioğlu, törenlere katılacağını söyledi. zaten katılmaması da mümkün değil. Çünkü Feyzioğlu, Perinçek çizgisinde bir isim. Perinçek Saray'la müttefik iken Feyzioğlu muhalif olamaz. Onu önce CHP genel başkanlığı için lanse etmeye çalıştılar. kalibresinin yetmeyeceği anlaşılınca bari Barolar Birliği'nde kalsın dediler.

***

Mehmet Metiner'in, "AKP bitti, Erdoğan başkanlığında yeni bir parti kurulmalı "şeklindeki sözleri aslında bir kaç yazı yazmayı gerektirecek kadar önemli. Ama bazen bir kaç cümle ile de meseleyi anlatmak mümkün. AKP bitti ama Erdoğan olduğu gibi duruyor anlamına gelen bu sözler aslında Erdoğan bitti anlamına geliyor. Çünkü gerçekte AKP diye bir parti yok. Bir partiden söz edebilmek için bütün kararların parti kurullarında tartışılıp alınması gerekir. Bugün Erdoğan'ın almadığı veya istemediği bir kararı AKP kurulları alabilir mi? Parti demek Erdoğan demek. O partinin her görüşünde her adımında Erdoğan var. İyisi de kötüsü de ona ait. Bu parti bitmişse esasında Erdoğan'da bitmiştir. Çünkü AKP'nin başarısı da bitişi de onun eseridir. Metiner, zımnen bunu söylüyor.

***

Çok değil bir kaç ay önce Maduro nutukları atılıyor, Türk halkının Madurro'nun arkasında olduğu söyleniyordu. Geçen hafta Ziraat bankası Venezuela merkez bankası ile artık işlem yapmayacağını açıkladı. Maduro edebiyatı yapan yandaş medyadan tek bir itiraz sesi yükselmedi. Çünkü onlar Maduro ile beraber değil aynı akibete düçar olduğundan korktukları AKP ile beraberdiler.Madurro aşkları da oradan geliyordu. Akibetin hayırlı olmayacağını anlayınca Maduro'yu bir günde unuttular. Emin olun şartlar değişince bugün peşinden koştuklarını da bir gecede unutup, saf değiştirmekten imtina etmeyeceklerdir.

***

Suriye'de güvenli bölge için Türkiye ile ABD'nin anlaşmaya vardığı açıklandı. Anlaşmanın sınırları henüz belli değil. Kuzey Irak Bölgesel hükümeti Çekiç Güc'ün korumasında kurulmuştu. Umarım Suriye'deki PYD yapılanması da bu güvenli bölgenin şemsiyesi altında kurulmaz. İktidar ABD ile masaya oturuyor, Rusya ile konuşuyor ama o toprakların asıl sahibi Suriye hükümeti ile masaya oturmuyor. Eğer mesele Suriye'nin bölünmemesi ise Rusya da ABD' de Suriye'nin federal bir devlete evrilmesini yani bölünmesini istiyorlar. Suriye'nin bölünmesini istemeyen üç devlet var, Türkiye, İran ve Suriye. O zaman öncelikle Suriye ile oturup konuşmak gerekmez mi? Daha ne zamana kadar dış politikamızı kişisel hırslar yönetecek?