Değişmemek,hep aynı noktada durmak bir fazilet değildir. Bazen ideallerinizle gerçekler çatışır, bir tercih yapmak zorunda kalabilirsiniz. Bu noktada en çok karşınıza -başkaları ne der- engeli çıkar. Bir tarafta sizi zorlayan hayatın gerçekleri, öte tarafta kendi ellerimizle önümüze ördüğümüz duvarlar.
Sadece robotlar değişmez. İnsan bazen yanlışlarını görerek değişir, bazen gerçekler sizi farklı düşünmeye zorlar.Daha doğrusu fikirlerinizin bir kısmı hayatın testinden geçmeyebilir. Hakkı gördüğü zaman ben yanlış düşünmüşüm diyen adamdan her zaman umut vardır. Hakikati gördüğü halde gittiği yanlış yolda direnen ise umutsuz vaka'dır. Etrafımız bu tiplerle dolu. Her gün yanılmasına rağmen aynı noktada duran o kadar çok insan var ki.
Tek tük de olsa bu genellemenin dışına çıkanlar da var. Levent Gültekin bunlardan biri. Geçirdiği dönüşümü,yaşadığı hayal kırıklıklarını yüksünmemiş,kitap haline getirmiş. Bir insanın yıllar yılı boşa kürek çekmişiz demesi zordur. Bu kişi siyasal İslamcı ise daha da zordur. Çünkü İslamcılıktan ayrılmanın, her zaman İslam'dan ayrılmak gibi bir suçlama ile karşı karşıya olma ihtimali vardır. Gültekin, bunu da göze alarak mahallesinden ayrılışını " Onurlu Çıkış" adı altında uzun uzun anlatmış.
Kitabı okurken her ideolojiden,her siyasal gruptan insanın kendinden bir şeyler bulacağına inanıyorum.
Gültekin, yaşadıklarından hareketle içinde bulunduğu siyasal İslamcıları, Amin Maalouf ifadesiyle," Bir dinleri olduğu için ahlaka ihtiyaç duymayan" insanlar olarak niteliyor. Bu tespitini de, Bosna Hersek için toplanan paraların off-shore hesaplarda batırılması,ihalelerde yapılan yolsuzluklar ve daha bir çok hukuk dışı çıkar ilişkisi ile temellendirmiş.
Uzun bir fikri muhasebeden sonra laikliğin,din ve vicdan özgürlüğünün bir ülkenin gelişimi için şart olduğuna inandığını söyleyen Gültekin, her suçu laikliğe yıkanlara Osmanlı'nın duraklama ve gerileme dönemlerinde laikliğin olmadığını,dolayısıyla Osmanlı'nın inkırazının Laikliğe bağlanamayacağını söylüyor. Cemaatlerin,tarikatların,tek adam düzenine sahip bütün yapıların toplumu cahilleştirip,özgür düşünme imkanlarını yok ettiğini belirten Gültekin,İslam düşüncesinin bu yüzden kısırlaştığını,zenginleşemediğini ifade ediyor.
Dinin ideolojiye dönüşmesiyle birlikte, demokrasinin,laikliğin, özgürlüğün önünün tıkandığını, bu yüzden dinin din olarak kalması gerektiğini belirten Gültekin,İslami camia içinde yaşadığı en kötü macerayı Vakit gazetesinde yaşadığını şu sözlerle ifade ediyor: ...hayatımda utanç duyduğum,çalışmaktan rahatsız olduğum tek yer Vakit Gazetesiydi. Çünkü İslamcıların,İslamcılığın en yakıcı,en tahrip edici,kural tanımayan,ahlaki hassasiyeti olmayan yüzünü orada görmüş ve kısa bir süre de olsa ona ortak olmuştum.
Yaşadığı dönüşümü çevresinde gördüğü İslam'la ambalajlanmış çıkarcılığa bağlayan Gültekin,İslam kardeşliği denen şeyin bir illüzyondan ibaret olduğunu bizzat yaşayarak öğrendim diyor. 28 Şubat'ta yapılan zulümlere karşı dindar camianın önemli isimlerinden H.Karaman,A.Taşgetiren gibi isimleri bir araya getirmek için gösterdiği çaba ve aldığı cevapları ise şu şekilde anlatıyor:Taşgetiren'i Hayrettin Karaman'ın Altunizade'deki ofisine götürdüm. Planım önemli isimlerin her hafta bir araya gelerek İslami konuları tartışmaları ve mutabakata vardıkları noktaları kamuoyuna açıklamalarıydı.Karaman,Taşgetiren ile görüştükten sonra,bu riski alacak durumda değiliz,böyle bir çalışmanın içinde olamayız,dedi.Anladım ki İslamcı geçinen bu aydınlar bir şey yapmak için değil, bir şey olmak için çalışıyorlar. Aynı Karaman şartlar değişince,yolsuzluk hırsızlık değildir fetvasını vermekten çekinmedi,İslamcı camiadan da hiç bir itiraz sesi yükselmedi.
Gördükleri ve yaşadıklarının kendisini içine düştüğü ideolojik kafesten çıkardığını söyleyen Gültekin, bugünkü konumunun demokratlık olduğunu belirtiyor.
Levent Gültekin,aslında hepimizin yaşadıklarını yazmış. Kitabı okuyunca çıkarcıların İslamcı,Milliyetçi,şucu bucu hiç fark etmediğini anlıyorsunuz. Bir tarafta dindarlar bir tarafta onların tertemiz hisleriyle oynayan siyasal islamcılar, bir tarafta milliyetçiler öbür tarafta milliyetçiliği çıkara tahvil edenler.Gültekin tertemiz hislerle bir davaya bağlanan nesillerin hayal kırıklıklarını anlatmış. iyi de etmiş... Bence okunmalı