AKP'li belediyelerin yurt dışına adam kaçırma faaliyetleri bir bir patlıyor. Nereden bakarsanız bu bir skandaldır. Bir dernekle anlaşıp, hizmet pasaportları alınıyor, vatandaş 7 bin Euro terledikten sonra Avrupa'ya taşınıyor.
Bu işleri muhalefet belediyeleri yapsaydı olacakları düşünün, kıyamet kopardı. CB Erdoğan televizyonlara çıkar, Bay Kemal diye başlar, ceza kanunumuzda ne kadar suç varsa hepsini birden muhalefete isnat ederdi.
Ama suçlu AKP belediyeleri olunca kimsenin sesi çıkmıyor.
Hukuki anlamda da hiçbir şey çıkmayacağını peşinen söyleyebilirim. Çünkü kanunlar AKP'ye ve saray çevresine işlemiyor. Yargı bağımsız değil, hukuku uygulamaya kalkan kendini ya sürgünde ya kapı önünde buluyor.
Hâlbuki bu skandalı ortaya çıkarması, hesabını sorması gereken yargıydı. Şimdi yargının işini muhalefet yapıyor. Onun için günün şartlarında muhalefete sahip çıkmanın çok değerli olduğunu söylüyorum.
128 milyar dolarlık skandalı da yargı değil, muhalefet ortaya çıkarmıştı. Muhalefet de olmasaydı, Türk halkının bunların hiç birinden haberi olmayacaktı. İşte muhalefet bunun için değerlidir. Güçlü muhalefet partilerinin olduğu yerlerde, iktidarlar kolay kolay yolsuzluğa, hırsızlığa bulaşmaya cesaret edemezler. Çünkü muhalefet halk adına, kamu adına denetim yapar. Yapılan yanlışları, hukuksuzlukları teşhir eder. Suç işleyen iktidarlar onun için güçlü bir muhalefete tahammül edemezler.
Yargının çalıştırılmadığı, basının baskı altında olduğu bir yerde sadece muhalefetin gayretiyle bu kadar usulsüzlük, bu kadar kanunsuzluk ortaya çıkıyorsa gerisini siz düşünün. Bir de bağımsız bir yargı, özgür bir basın olsaydı ne olurdu? Sokakta yürüyecek cesareti bile bulamazlardı.
Basın bastırıldığı için CHP son çare olarak 128 milyar nerede diye afiş bastırmak zorunda kaldı.
Muhalefet CHP'si, İYİ Partisi, Gelecek Partisi ve diğerleri ile milletin hukukunu savunmaya, tüyü bitmemiş yetimin hakkını sormaya çalışıyor. Bundan bile rahatsız olanlar var. Toplumlar kendi akıbetlerini kendileri hazırlarlar. İyiye, güzele, adalete sırtını çeviren bir toplum iflah olmaz. Müslümanlık sorumluluktur. İnsana karşı sorumluluk, topluma karşı sorumluluk, çevreye karşı, ağaca, suya, havaya, dağa, taşa, devlete, millete karşı sorumluluktur. Bu sorumluluğu duymayan, çevresindeki yangına kayıtsız kalan, yalanla efsunlanan bir toplum eldekini avuçtakini yitirmeye mahkûmdur.
Nitekim kaybediyoruz da. Beş yıl önce kişi başına milli gelirimiz 12 bin dolar civarındaydı, bugün 7.500 dolar civarında. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtiğimiz günden beri her gün biraz daha geri gidiyoruz. Sistemden sadece ondan nemalanan, hiç bir hesap verme korkusu taşımadan icrayı hükümet edenler memnun. Vatandaşa hep kar boran, onlara ise bol bol Dolar, Euro düşüyor. Bazılarının kazancı diğer bazılarının kaybı oluyor.
Belediyelerin karıştığı bu çarpıklık devletin nasıl döküldüğünü, nasıl tahrip edildiğini, artık kimsenin yasalara uymaya kendini mecbur hissetmediğini gösteriyor. Düşünebiliyor musunuz o kadar pervasızlaştılar ki bir bakan kendi bakanlığına kendi firmasından milyonluk alımlar yapıyor kimsenin kılı kıpırdamıyor. Satıcı kendisi, alıcı devlet adına yine kendisi. Bir de bunlara İslamcılık, dindarlık yakıştırılmıyor mu?
Artık bu yalan ve talan zihniyeti bitmeli. Aksi takdirde elimizde devlet diye bir şey kalmayacak.