Ülkeyi yöneten siyasiler iktidara geldiğinde devlet iktidarın verdiği güç ve kendilerine göre uyarlanan yasa ve kurallarla ilerlerken iktidarı kaybeden muhalefet ise tekrar aynı imtiyazlara kavuşmak için neredeyse yapılan ilk seçimden gelecek olan seçim dönemine kadar yaptığı tek iş olarak iktidara vurmayı alışkanlık haline getirir.
Bu Cumhuriyet tarihimiz boyunca hep böyle devam etmiştir. İktidarda olanlar aynı imtiyazların sürmesi için göz boyamalık bazı icraatlara imza atsalarda aslında devlet ihtiyaç duyulan konuları sistemin aksamaması için sürekli kendisini yenileme yolunda ilerler.
Bunlar sıralamayla sayılamayacak kadar çoktur. Her vatandaş devletin gerekli bulduklarını sistem içerisinde devlet olmanın geleneğinden gelen deneyimleri ve gerekliliği içinde devam eder.
Türk milletinin kurmuş olduğu bu devleti siyaseten yönetmek adına milletten icazet alarak gelenler ilgili kurum ve kuruluşların ayarları ile oynamadan işlerini devletin ilgili kurumlarının verdiği Rapor, Brifing, Seminer ve talepleri ile hareket ederek yönetmeyi sürdürse ülkede hiçbir problem kalmayacağı gibi ülkenin kalkınması bir o'kadar hızlanmış olur.
Siyasiler ne bu milletin talebini nede devletin ilgili kurum ve kuruluşlarının talebi doğrultusunda hareket etmeyip sürekli iyiyi kendilerince bulma adına sistemi Adalette, ticarette,sağlıkta, eğitimde yaz boz tahtasına çevirmeyi denemektedirler.
Bu durumda devleti idare etmek ile yükümlü olan devletin atanmışları ile yine devletin yönetimi ile seçilmiş olanların işlerini yapmayım eskiden süregelen bir deyimle "Salla başını al maaşını" gibi sürdürürler.
Devleti yöneten devlet adamları bildiğini okurlar.
Eski devlet geleneğinin hiç birisini yapmazlar.
Siyasetin kendilerine biçtikleri rolün dışına çıkmazlar.
Görevlerini siyasilerin istek ve arzularına göre yaptıklarında görevlerini yapmış olduklarına inanır ve bu tutumlarını neredeyse devletten emekli olana kadar sürdürürler.
Hiçbir devlet memuru valiyi ve kaymakamı sokaktaki vatandaş tanımaz, Hiçbir il emniyet müdürü ve ilçe emniyet müdürünün tanımadığı gibi hiçbir seçilmiş il ve ilçe belediye başkanını tanımadığı gibi seçimler dışında seçim çevresinde görülmeyen siyasiler gibi herkes başına buyruk tavırlarla hareket ederler.
Bir il valisi ve ilçe kaymakamını vatandaşın arasında tebdili kıyafet görme geleneği unutulmuştur. Göstermelik halk günlerinde genelde hep temsilcileri bulunur. Bu atanmışlar dışında seçilmiş olanlar da aynıdır.
Bir il ve ilçe belediye başkanını tebdili kıyafet halkın arasında, halkı dinlerken görme geleneği bırakılması ise, en önemli vatandaş devlet ilişkisini öğrenme yolunun kapatılmış olmasını sağladığı artık görülmelidir.
Millet olarak beklentinin bu olduğu gerçeği her alanda eksikliğini gösterirken bu bahsedilen görevlerde halkın huzuru, güveni, refahı için görev yapanlar bu görevleri yerine getirmeleri için görevlendirdikleri devlet memurlarını, mahiyetindeki memurların vatandaşla aralarındaki kopukluğun dahi farkında olmadan "Salla başını al maaşını" türünden görev yapmayı sürdürüyorlar.
Bu tutum ve davranışlar sonucunda ise en düşük devlet memuru statüsündeki devlet görevlisi kendisini temsil ettiği devletin millete hizmet etmesi için görevlendirdiğini çoktan unutmuş olup adeta usta edebiyatçı Aziz Nesin'in kaleme aldığı roman gibi "Ben devletim sakat bırakırım" düşüncesiyle hareket etmektedir.
Bunu görmek isteyen siyasiler, atanmış mülkiye amirleri, seçilmiş il ve ilçe belediye başkanları mahiyetindeki devlet görevlilerini denetler, halkın içinde tebdili kıyafet gezer ise çok daha iyi görecektir.
Siyasetin tepesinde bulunan ve siyasetin tepesine çıkmak için mücadele edenler bilmelidir ki bu sistemi bu düzeni kuran sizlersiniz. Sizler önce "Milleti yaşat ki Devlet Yaşasın" Milletine zulmeden, milletinden habersiz yaşayan devlet tarihte örnekleri olduğu gibi mutlak bir gün çökecektir.
Önce millet ile devletin barışmasını sağlayın.
Kalın sağlıcakla.