“Şimdi tabi bizde bir adet var. Ülkede başımıza bir şey geldiği zaman hemen dış güçler, dış kuvvetler deriz, işte yabancılar deriz, şu deriz, bu deriz filan, bazı onlara isimler de buluruz. Ve bunlar sebebiyle, işte biz ayağa kalkamıyoruz, kalkınamıyoruz, birliğimiz beraberliğimiz bozuluyor filan. Yani bu doğru da olabilir ama BEN BUNA KATILAMIYORUM.

Niye katılamıyorum ? Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, sağlamsa, bünyede oluşan virüs hiçbir zaman sizin o bünyenize zarar veremez.”

Demiş.

Kim ?

Sayın Recep Tayyip Erdoğan.

Arşiv unutmaz.

Bir zamanlar “güçlü olursan sana kimse bir şey yapamaz” diyen adam bugün yürürken çalıya bassa“dış güçlerin oyunu” diye yeri göğü inletiyor.

Oysa ki 16 yıllık tek başına hükümet etme dönemi zayıfı güçlendirmek, sorunları çözmek, saldırıları bertaraf etmek için oldukça yeterli bir dönemdir.

Bugün ülkemizin içine düştüğü her sorunda dış güçlerden bahsediliyorsa demek ki geçtiğimiz 16 yılda bünye güçlendirilememiş, aksine zayıf kalmıştır.

4.000 yıllık Türk Devlet Yönetme tarihinde “virüsler” içimizden ve başımızdan hiçbir zaman eksik olmamıştır. Zaten başlangıçtan bugüne ordu millet olmuş Türkler, önceleri “Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi” için, sonradan da “İlay-ı Kelimetullah” için aleme nizam vermeye çalışmışlar, bu nedenle geleneksel olarak dosttan çok düşmana sahip olmuşlardır.

Bu düşmanlar kimi zaman Çinliler olmuştur, kimi zaman Persler, Doğu Romalılar, Ruslar, Nemçeliler vs vs.

Devran dönüp modern zamanlara gelince de eskinin savaş meydanlarının yiğit düşmanlarının yerini, global finans silahşörleri almıştır.

Dünyaya kamuoyunda barış çağrısı yapanlar gerçekteki en büyük silah tüccarlarına dönüşmüşler, kameralar önünde atışan liderler , kamera arkasında kanki olmuşlar, eskinin askeri işgallerinin yerini, ekonomisi zayıf ülkeleri borçlandırıp, yok pahasına mallarına çökme taktiği almıştır.

Düşman Malazgirt’te, Mohaç’ta, Sakarya’da olduğu gibi karşında olsa Türkler için onları tepelemek çocuk oyuncağı olurdu.

Ama artık öyle bir savaş yok. İkinci bir Çanakkale olmaz.

Olmaz çünkü artık savaşların, işgallerin şekli değişmiştir.

Amerika güçlü bir Fransa ister mi ? İstemez.

İngiltere güçlü bir Almanya ister mi ? İstemez.

Çin güçlü bir Japonya ister mi ? İstemez.

Doğal olarak hiç kimse güçlü bir Türkiye de istemez.

Ama bu AKP iktidarının çok başarılı olduğu için başımıza gelen yeni bir şey değildir.

4.000 yıldır alışageldiğimiz bir şeydir.

Güçlü olacaksın, güçlü olacaksın, güçlü olacaksın ki kimse sana diz çöktüremeyecek.

İşte Türk Milleti demokratik seçimlerde mührünü teslim edeceği emanetçilerini, her şeye rağmen“GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE” meydana getirmeleri için seçerler.

Yoksa her bir ekonomik krize, dış politika çuvallamasına, kurdaki dalgalanmalara “BAHANE” bulsunlar diye değil.

Hükümetlerin işi “SIZLANMAK” değil, “İCRAAT YAPMAK” tır.

Yapamayanın elinden mühür 24 Haziran’da alınmalı, ehil insanlara teslim edilmelidir.