Ayasofya ibadete açılıyor. Buna sevinmeyecek bir Müslüman düşünemiyorum. Ben de iliklerime kadar sevindim. Ancak ben bütün istemelerime rağmen açılıştaki Cuma namazına katılmayacağım. Sebebini ise makalenin sonunda açıklayacağım.

Ayasofya’nın açılışı dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir özür borcum var. Ne zaman Ayasofya gündeme gelse veya değişik sebeplerle getirilse, “Ayasofya’yı açmak için bir Fatih ve fetih nesli açabilir. O da şimdilik ortalıkta görünmüyor.” diyordum. Sayın Erdoğan beni yanılttı ve her ne kadar Danıştay aracılığı ile olsa da Ayasofya’yı ibadete açtı. Kendisine Fatih veya peşinden gidenlere fetih nesli diyebilir miyiz bilmiyorum ama Ayasofya’nın açılışına imza attığı için bu anlamda kendisinden özür diliyorum.

Her ne kadar birçok siyasi kararını desteklemesem ve eleştirsem de özür dilememin yanında Sayın Erdoğan’a iki hususta da teşekkür ediyorum.

Birincisi Ayasofya’yı bütün iç ve dış şer odaklarının baskılarına, tehditlerine ve karşı çıkmalara rağmen ibadete açtığından dolayıdır. Ayasofya ister dini açıdan bakın, isterse siyasi açıdan bakın mutlaka açılmalıydı. Bunu Müslüman Türk milletinin bağımsızlığını direkt ilgilendiren bir hadise olarak görüyorum. Kendi topraklarımızda, kendi mülkümüzde olan ve Fatih Sultan Mehmet tarafından Cami olarak vakfedilen bir ibadethaneyi maksadının dışında kullanmak bizim ne tarihi misyonumuza ne de Müslümanlık anlayışımıza uymayan bir durumdu. Bu durumu bozmak ve Ayasofya’yı yeniden asli hüviyetine kavuşturmak Sayın cumhurbaşkanına nasip oldu. Müslüman Türkler için böyle mühim bir hadiseye imza attığı için kendisine teşekkür ediyorum.

İster dini ister siyasi açıdan bakalım Ayasofya mutlaka ibadete açılmalıydı ve açıldı. Bunun nedenlerini yıllar önce rahmetli Üstat Necip Fazıl şu güzel ifadelerle dile getirmişti.

“Ayasofya açılmalıdır. Çünkü Ayasofya'nın kapılarıyla beraber ruhumuzu kilitlediler. Her mana, her hikmet, her münasebet Ayasofya'ya bağlı...

Ayasofya açılmalıdır. Türk'ün bahtıyla beraber açılmalıdır.
Ayasofya'yı kapalı tutmak, Yunanlıya, ‘Ben yapamıyorum; sen gel de kendi hesabına aç!’ demekten farksızdır.

Ayasofya'yı kapalı tutmak, Birleşmiş Milletlerden Afrikalı yamyam devletlerine kadar aleyhimize rey verdirip kendileri müstenkif geçinen Batılılara artık benim hayat hakkım kalmadı demektir.

Ayasofya'yı kapalı tutmak, bu toprağın üstündeki 30 milyon ve altındaki 30 milyar Türk'ün semaları tutuşturan lanetine hedef olmaktır.

Ayasofya'yı kapalı tutmak, Allah(cc)'a sövmeye, Kur'an’a tükürmeye, Türk tarihini kubura atmaya, Türk iffetini kirletmeye, Türk vatanını satmaya denk bir suçtur.

Gençler! Bugün mü, yarın mı, bilemem!

Fakat Ayasofya açılacak! Türk'ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphesi olanlar, Ayasofya'nın da açılıp açılmayacağından şüphe edebilirler.

Ayasofya açılacak. Hem de öylesine açılacak ki, kaybedilen bütün manalar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak! Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik ve kötülük etmişlerin dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek.

Ayasofya açılacak! Bütün değer ölçülerini, tarih hükümlerini, dünyalar arası mahsup sırlarını, her iş ve her şey hakkındaki gerçek miyarları çerçeveleyici bir kitap gibi açılacak.

Allah (cc) tarafından mühürlenmiş kalplerin mühürlediği Ayasofya, onların aynı şekilde mühürlemeğe yeltenip de hiçbir şey yapamadığı, günden güne kabaran akınını durduramadığı ve çığlaştığı günü dehşetle kolladığı mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbi gibi açılacak...

Ayasofya'yı, artık önüne geçilmez bu sel açacak.

Bekleyin gençler! Biraz daha rahmet yağsın. Sel yakındır.

Fatih ve Onun Yeni Nesline Selam!”

Açılışını görmek üstat Necip Fazıl’a nasip olmadı ama başta Sayın Erdoğan olmak üzere Ayasofya’nın esaret zincirlerini kırmasına kim ne şekilde katkıda bulunduysa Allah (cc) onlardan ebediyen razı olsun.

Erdoğan’a ikinci teşekkürüm ise FETÖ ile mücadelesidir. Sebebini ne şekilde yorumluyorsanız yorumlayın netice itibariyle Erdoğan olmasa bu şer şebekesi ile mücadele edecek ikinci bir kimse yoktu. Başlattığı FETÖ mücadelesinde bizleri yalnız bıraksa, kendi yalnız kalsa ve bazen anlaşılmaz icraatlar ile FETÖ iltisaklı kişileri devletin kilit noktalarına atasa da bu şer şebekesiyle mücadele etmeyi sürdürmektedir. Bugün Erdoğan iktidardan gitse veya FETÖ ile mücadeleyi bıraksa bu şer şebekesi ile kimse mücadele etmez. Bugün FETÖ ile mücadele ediyorum havasında olanların kahır ekseriyeti ise hemen FETÖ’nün cephesinde yer alır. FETÖ ile verdiği mücadelesinden dolayı da Sayın Erdoğan’a teşekkür ediyorum.

Hatadan dönmek fazilettir. Ben Ayasofya hususunda yanıldım ve yaptığım değerlendirmelerde hataya düştüm. Hatanın neresinden dönülürse kardır anlayışı ile özür dilemeyi de bir vazife bildiğim için bu açıklamayı yaptım.

Yarın Ayasofya açılacak ama bütün hücrelerimle gitmek istememe rağmen ben açılış Cuma’sına katılmayacağım. Bunun sebeplerinin başında geçmişinde FETÖ iltisakı olan ve bu hususta sanki hiç yokmuş gibi davranılarak Diyanet İşleri Başkanlığına getirilen Ali Erbaş gelmektedir. Erbaş’ın bunca FETÖ iltisakına rağmen Cumhurbaşkanı tarafından Diyanet İşleri Başkanlığına atanmasını bir türlü içime sindiremedim. Sanki ülkemizde ondan başkası yokmuş gibi FETÖ iltisakı (FETÖ’nün Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın kuruluşu olan Kültürler Arası Diyalog Platformu –KADİP- kurucusu olmakla birlikte FETÖ’nün beyin takımı Suat Yıldırım ile adeta kanka olmaları ve 15 Temmuz darbe girişiminin bir numaralı sanığı Adil Öksüz’ün tez hocası olması) açık Erbaş’ın atanması FETÖ’nün en derin yapılanmalarından biri olan Diyanet’teki operasyonların adeta durmasına sebep oldu. Bu Ayasofya’nın açılışı da olsa Erbaş’ın kıldıracağı bir Cuma namazına cemaat olmamak için yarınki açılışa gitmeyeceğim. Bu tavrım sadece beni bağlayan şuurlu bir tercihtir.

Ayasofya yeniden aslına dönüyor ve ibadete açılıyor. Ayasofya’nın açılışının görmeyi bize nasip eden Rabbime secdelerle sonsuz teşekkür ediyorum.

Bu sevincimi bunlar altmış yıl önce Ayasofya’ya olan hasretini coşkun bir dille haykıran rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti’nin Ayasofya isimli şiiriyle taçlandırmak istiyorum.

AYASOFYA

Ey İslam'ın nuru, Türklüğün gururu Ayasofya!

Şerefelerinde fethin, Fatih'in şerefi,

Işıl ışıl yanan muhteşem mabet!

Neden böyle bomboş, neden böyle bir hoşsun?

Hani minarelerinden göklere yükselen,

Ta maveradan gelen ezanlar?

Hani o ilahi devir, ilahi nizamlar?

Ayasofya ses vermiyor,

Ayasofya bir hoş,

Ayasofya bomboş!

Hani nerede?

Şu muhteşem minberde,

Binlerce erin baş koyduğu şu temiz yerde,

Şimdi hangi kirli ayaklar dolaşıyor?

Ayasofya! Ayasofya!

Seni bu hale koyan kim?

Seni çırılçıplak soyan kim?!

Hani nerede?

Gönüllerden kubbelere,

Kubbelerden gönüllere

Gürül gürül akan Kur'an sesleri?

Kur'an sesleri dindirilmiş,

Müslümanlar sindirilmiş!

Allah-Muhammed-Hülafa-i raşidinin

İsimleri kubbelerden yerlere indirilmiş!

Fethin, Fatih'in mabedinden kitab-ı mübini,

Bu ulu dini kaldıran kim?

Dinimize, imanımıza saldıran kim?

Mabedimin göğsüne uzanan namahrem eli,

Kimin elidir?!

Söyle Ayasofya, söyle.

Seni put hane yapan hangi delidir?

Elleri kurusun, dilleri kurusun!

Ayasofya! Ayasofya!

Seni bu hale koyan kim?

Seni çırılçıplak soyan kim?!

Ayasofya,

Ey muhteşem mabet;

Gel etme,

Bizi terk etme!

Bizler, Fatih'in torunları, yakında putları devirip,

Yine seni camiye çevireceğiz...

Dindaşlarımızla,

Kanlı gözyaşlarımızla,

Abdest alarak secdelere kapanacağız,

Tekbir ve tehlil sadaları boş kubbelerini yeniden dolduracak

İkinci bir fetih olacak,

Ezanlar bu fethin ilanını,

Ozanlar destanını yazacaklar...

Putperest Roma'ya yeni bir mezar kazacaklar,

Sessiz ve öksüz minarelerinden yükselen ezan sesleri

Fezaları yeniden inletecek!

Şerefelerin yine Allah'ın ve O'nun sevgili peygamberi

Hz. Muhammed'in aşkına, şerefine

Işıl ışıl yanacak;

Bütün cihan Fatih Sultan Mehmet Han dirildi sanacak!

Bu olacak Ayasofya,

Bu muhakkak olacak...

İkinci bir fetih, yine bir ba'sü ba'delmevt.

Bugünler belki yarın, belki yarından da yakındır,

Ayasofya, belki yarından da yakın!