Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’a yaklaşımı kafa karıştırıcı bir hale geldi. Şimdi bu işin tartışmalı taraflarını masaya yatıralım.

Bahçeli, yıllardır “Devlet terörle pazarlık yapmaz, kim bu işe yanaşırsa onu millet affetmez!” diyerek kesin bir duruş sergileyen bir liderdi. Ancak bir noktadan sonra, Öcalan’ın açıklamaları ve mesajlarına daha yumuşak bir yaklaşım göstermesi dikkat çekmeye başladı. Hatta 2019 yerel seçimleri sırasında Öcalan’ın mektubu okunurken, bu durumu stratejik bir hamle olarak yorumladı. Şimdi burada net bir soru sorulması gerekiyor: Bahçeli, bu tür mesajlara neden sıcak bakmaya başladı?

Öcalan, yıllardır Türkiye’nin önemli gündem maddelerinden biri olmayı sürdürüyor. Zaman zaman mesajları gündeme geliyor ve siyasi dengeleri etkileyecek şekilde tartışılıyor. Bahçeli’nin, bu tür açıklamalara “devlet aklı” çerçevesinde yaklaştığını ifade etmesi, onun önceki söylemleriyle çelişiyor gibi görünüyor. Daha önce Öcalan’ı tamamen yok sayan bir anlayışı savunan Bahçeli, şimdi bu tür mesajların “barışa hizmet edebileceğini” ima eden bir pozisyona gelmiş durumda. Bu da ciddi bir tutarsızlık olarak değerlendirilebilir.

Bir de şu açıdan bakmak lazım: Öcalan’ın barışa yönelik mesajları gerçekten çözüm için bir fırsat mı, yoksa siyasi bir araç mı? Bana kalırsa, bu tür mesajlar daha çok bir strateji oyununun parçası. Bahçeli’nin, bu açıklamalara destek veren tutumu, bir yandan devletin gücünü göstermek, diğer yandan siyasi dengeleri etkilemek için yapılmış bir hamle olabilir. Ancak bu durum, Bahçeli’nin kendi tabanı tarafından nasıl yorumlanıyor? Milliyetçi bir liderin, böyle bir konuda daha tutarlı bir duruş sergilemesi beklenmez mi?

Bir diğer mesele ise Bahçeli’nin çelişkili açıklamaları. Bir gün “Kimse bu ülkenin bütünlüğünü tehdit edemez” diyerek sert çıkışlar yaparken, ertesi gün Öcalan’ın mesajlarına “Stratejik önemi var” demesi, kamuoyunda kafa karışıklığına neden oluyor. Bu tutum, Bahçeli’nin bir yandan ideolojik duruşunu korumaya çalışırken, diğer yandan devlet politikalarına uyum sağlama çabasını gösteriyor. Ancak bu, onu destekleyen kitleler için ikna edici olmayabilir.

Bahçeli’nin Öcalan’a dair son dönemdeki yaklaşımı ciddi anlamda tartışmalı. Bir yandan barış sürecine dair olumlu bir mesaj verilmeye çalışılıyor, diğer yandan önceki sert söylemlerle çelişen bir tutum sergileniyor. Bu durum hem Bahçeli’nin siyasi stratejisini hem de devletin terörle mücadele politikasını sorgulatıyor.

Velhasıl, Bahçeli’nin bu meseledeki tavrı, net ve tutarlı bir politika izlemekten uzak görünüyor. Türkiye’nin bu konuları çözmek için daha kararlı ve şeffaf bir stratejiye ihtiyacı var. Aksi halde, bu tarz zigzaglarla hem kamuoyu hem de siyaset daha çok karışır.