Dün Trump ile Netanyahu’nun ortak basın toplantısındaki açıklamaları, dünya siyaseti açısından gerçekten büyük bir “başarı”ydı. Trump, “Gazze’yi alacağız” dedi, “Gazzeliler başka bir yere gitmeli” dedi. Ne harika bir fikir, değil mi? Gazze, sanki başka bir yeri alıp taşımaya karar veren bir şirketin malıymış gibi, herkes bir şekilde oradan oraya kaydırılacak. Tabii, bir de bunları söylerken “Amerika’yı yeniden büyük yapacağız!” diyen bir zihniyetin, başka topraklarda ne yaptığını görmek de oldukça ilginç. Ey İsrail, ey Amerika, bunlar daha ne kadar ileri gidecek acaba?
Ama ne yapalım, biz de tepkimizi göstermeliyiz, değil mi? “Boykot edelim!” diyenler var, “Starbucks’ı boykot edelim!” diyenler var. Tabii ki, boykot çok etkili bir çözüm, çünkü Trump ve Netanyahu, Starbucks’tan aldıkları kahveleri içtikten sonra dünya görüşlerini değiştirecek, öyle mi? Yani gerçekten, bu kadar büyük bir meseleye karşı kahve boykotuyla mı karşılık veriyoruz? Kafelerdeki latte’yi bırakıp bu büyük dünya krizini çözebileceğimiz hayalini kuruyoruz herhalde.
Bir de, CHP’nin Galata Köprüsü’nde yapmayı düşündüğü Gazze yürüyüşü vardı. Hani, güvenlik gerekçesiyle yürüyüş izni verilmemiş. Yani, Galata Köprüsü’nde yürümek güvenliği tehdit edebilirmiş! Evet, tabii ki, köprüde yürüyen insanlar gerçekten devasa bir tehdit oluşturuyorlar. Birkaç adım atmak, dünyayı sarsacak güce sahip olabilir, ne de olsa! Ama dikkat edelim, geçmişte başka gruplara yürüyüş izni verilmişti. O zaman güvenlik neden bir sorun olmamıştı? Herkesin de bu kadar dikkatlice sorgulaması gerekir, değil mi? Neyse, Galata Köprüsü’nde yürümek yasak, ama geçmişte o kadar çok tarikata, gruba yürüyüş izni verilmişti ki, bir de “Güvenlik önlemleri alıyoruz” demek, gerçekten hoş bir şaka gibi.
Tabii, Erdoğan’dan bir açıklama gelmediği için, “Acaba ne diyecek?” diye beklemek de ayrı bir keyif. Belki de bir suskunluk stratejisidir, kim bilir? Erdoğan, bazen susarak çok şey anlatabiliyor ya, belki de büyük bir sürpriz hazırlıyordur. Belki birdenbire bir açıklama yapacak, “Dünya ne kadar yanlış bir yolda ilerliyor” diyecek, kim bilir? Ama tabii, suskunluğu herkes farklı şekillerde yorumluyor. Bazıları bunun büyük bir planın parçası olduğunu düşünüyor, diğerleri ise “Ne olursa olsun, en azından bir şeyler söyle” diyor.
Bu arada, Trump ve Netanyahu’nun söylediklerine karşı alınacak tepkilerde, sosyal medya çağrıları yaparak her şeyin değişebileceğini düşünmek gerçekten çok safça. Hani, “Boykot edelim” demekle, “Bir şeyler yapalım” demekle gerçekten bu büyük dünya oyununa karşı durabilir miyiz? Belki Starbucks’tan bir kahve almazsak, Amerika’nın politikaları gerçekten değişecek. Yani, kahve içmemekle çok şey değişir, değil mi? Veya bir yürüyüş yaparak, Gazze’nin geleceğini belirleyebiliriz!
Dünya siyaseti öyle sadece bağırarak değişmez. Bunu anlamak gerek. Trump ve Netanyahu’nun söylediklerine karşı sessiz kalmak, ya da sadece sosyal medya üzerinden duygu patlamaları yapmak, gerçekten hiçbir çözüm üretmez. Ama kimse, belki de bu işin ciddiyetini anlamıyor. Sadece bir grup insan kahve içmeyi bırakır, bir grup insan da yürüyüş yapar, her şeyin değişeceğini düşünür. Ama büyük politikalar böyle işler mi? Bunu düşünmek gerek.