Başta şu gerçeği söylemek istiyorum:
Sabah akşam rahmetli Sinan Ateş üzerinden MHP ve Ülkü Ocaklarına saldıranların asıl maksadı Cumhur ittifakını yıkmak ve ülkenin yönetimini ele geçirmekti. Bunun için MHP ve Ülkü ocaklarına iftira atıp, sövüp sayanlar, ABD, FETÖ, PKK, CHP Şeytan üçgeninde kurulan kumpasın ters tepmesi üzerine cephelerini terk ettiler. ABD ağababaları önderliğinde FETÖ, PKK, CHP ve bilumum şer şebekelerinin işbirliği ile kurulan MHP ile Ülkü Ocaklarını terörist ilan etme kumpası çöktü. Bu şer şebekeleri baktılar ki MHP ve Ülkü Ocaklarından kendilerine bir ekmek çıkmıyor, şimdilik tepinecek başka konuların peşine düştüler. Sosyal medyada açtıkları 20 binden fazla sahte hesabı kapatarak kayboldular.
Cinayetin işlendiği gün, sırf bu işi köpürtmek için açılan on binlerce sahte hesap nereye gitti? Hepsi birden neden kayboldular?
Sinan Ateş cinayeti üzerinden MHP ve Ülkü Ocaklarına tezgâh kuranların iki cephesi vardı.
Birincisi ABD’de belli şer şebekeleri Ülkü Ocaklarını terörist örgüt ilan etmek istediler. Bu hususta tetikçi gazetelerinde, “Ülkü Ocakları kapatılsın, terörist ilan edilsin.” Şeklinde yayın yapınca yerli şer şebekeleri harekete geçti.
İkincilerin başında FETÖ, PKK, bilumum solcular, CIA beslemesi sözde gazeteciler, yine batının oyuncağı haline gelmiş bazı siyasi partiler vb. şer odakları ağız birliği etmişçesine cinayeti MHP ve Ülkü Ocaklarına yıkmak için harekete geçtiler.
Cinayetin işlenmesi konusunda kafalara takılan birçok soru ve karanlık nokta varken olayı soruşturan savcıların bunları görmezden gelmesi olayda yeni FETÖKULLİ işlerin döndüğünü akla getirdi. Zaten sosyal medyada bu işi köpürtenlerin başında Cevheri Güven, Adem Yavuzaslan, Metin Yıkar vb. FETÖ’nün değişik istihbarat örgütlerinin oyuncağı olmuş, terörist olarak aranan sözde gazeteci ve televizyoncularının olması bunu açık biçimde oraya koymuştur. Yerli kanatta bu cinayeti MHP ve Ülkü Ocakları üzerine yıkmak isteyenlerin kahır ekseriyeti ise CHP, solcu gazete ve televizyonculardan oluştu. El birliği içinde MHP ve Ülkü Ocaklarına saldıranlarla ilgili MHP bir tespit yaparak 154 kişinin ismini yayınladı.
Bugün çok yönlü bir denkleme dönen Sinan Ateş cinayetinde akla takılan çok sayıda soru var.
Mesela Sinan Ateş niçin Ülkü Ocakları başkanlığı görevinden alındı? Sebep neydi? Ateş, devletin önemli makamlarından gelen bazı bilgi ve uyarılar üzerine mi görevden alınmıştı? Görevden alınma sebepleri arasında zikredilen “FETÖ Borsası Yönetmek” iddiaları ne kadar doğruydu? Sinan Ateş para karşılığı bazı FETÖ’cü iş adamlarını serbest mi bıraktırmıştı?
Devlet Bahçeli’nin, “Gerekirse niçin görevden aldığımı açıklarım?” diyerek meseleyi şaibeli bırakmasının sebebi neydi? Cinayet sonrası Sinan Ateş’e neden sahip çıkmamışlardı?
Yine Sinan Ateş’in öldürülmesinin en başında Adalet Bakanı ile görüşüp, “Sonuna kadar gidilsin, ne varsa ortaya çıkarılsın” diyen Sayın Bahçeli neyi amaçlamıştı? Bütün bu soruların doğru cevaplanmasının cinayetin çözümüne katkı sağlayacağı açıktır.
Sinan Ateş’in geçmişe ait telefon görüşmeleri, ticari ilişkileri ve hesap hareketlerine niye detaylı incelenmedi? Sinan Ateş’in var olduğu iddia edilen ikinci telefonu meselesi neden açıklığa kavuşmadı?
Bütün FETÖ’cülerin Sinan Ateş aşkıyla yatıp kalkmalarının hayra alamet olmadığı açıktı. Yine Sinan hayatta iken ne kadar sövüp saydığı tipler varsa hepsi birdenbire Sinan Ateş sever ve savunucusu rolüne büründüler. Bunun sebepleri üzerinde ciddi bir araştırma yapılmaması olayın çözümünü zorlaştırmaktadır.
Sinan Ateş cinayetini soruşturan ilk üç savcı hakkında FETÖ soruşturması açılması bu olayda da FETÖ parmağı olduğuna işaret etmez mi? Bu durum niçin araştırılmıyor?
Sinan Ateş’in Ülkü Ocaklarındaki görevinin son günlerinde ve ayrıldıktan sonraki ilişkileri ve ölümünden birkaç gün önce İbrahim Sungur ile görüşmesinin detayları neden soruşturulmadı? Sinan Ateş’in bazı mafyatik ilişkileri var mıydı?
Sinan Ateş üzerinde yapılan otopsi raporu ve ekleri de şaibelerle dolu. Otopsi videosunun kayıp olması mideleri bulandırıyor.
Sinan Ateş üzerinden 5 kurşun çıktığı sabit. Bunlardan üçünün tetikçi Eray Özyağcı’ya ait silahtan çıkmış ve markaları farklı. Sinan’ın ölümüne sebep olan karnındaki ve kafasındaki kurşunlar ise başka bir silahtan çıkmış ve farklı marka mermiler. Bu niçin araştırılmıyor? Sinan Ateş’in vücudunda var olduğu söylenen barut izleri nasıl oluştu?
Sinan’ın yanındaki Selman Bozkurt ve Ahmet Keçik neden kullandıkları silahların kaçırılmasını istediler ve kaçırdılar? Bu silahlar olaydan altı saat sonra teslim edilen silahlar mı?
Sinan Ateş’in ofisinden 900 bin Sterlin para çıktığı iddiaları var. Bu doğru ise paranın kaynağı nedir? Lüks bir büro ve lüks bir Mercedes arabanın kaynağı nedir?
Sinan Ateş’in ölümünün hemen ardından eşi Ayşe Ateş’in 4 sıfır lüks daire satın aldığı ortaya çıktı. Bunun parasal kaynağı nedir?
Sinan Ateş cinayeti üzerine yıkılmaya çalışılan MHP’nin davaya müdahil olma talebi hangi gerekçelerle reddedildi?
Sinan Ateş cinayetini MHP ve Ülkü Ocakları üzerine yıkmak için sosyal medya üzerinden 20 binden fazla sahte hesap açıldı ve bunlar günlerce “MHP ve Ülkü Ocakları teröristtir. Kapatılmalıdır.” Şeklinde yayınlar yaptılar. Ayşe Ateş’e destek ve akıl veren bu hesaplar kumpas tutmayınca birden bire sosyal medyadan kayboldular.
Ayşe Ateş’i MHP ve Ülkü Ocakları üzerine salanlar ise ilk mahkemenin ardından kumpasın çökeceğini anladıkları için piyasadan çekildiler. 2. Mahkemede Ayşe Ateş’e destek veren hiçbir politikacının var olmaması bunun açık bir delilidir.
Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in yaptığı açıklamalara baktığımızda farklı kalemlerden çıktığı ve farklı üsluplar taşıdığı hemen belli oluyordu. Açıklanan bu metinlerin kim veya kimler tarafından hazırlayarak Ayşe Ateş’e verilmesi araştırıldı mı?
HTS kayıtlarında Sinan Ateş ile 577 kez görüşen ve İstanbul seyahatinde Sinan ile beraber bulunan “Medine Yılmaz” isimli kadın kim? Bulunup ifadesine niçin başvurulmuyor?
Medine Yılmaz’ın Menzil tarikatıyla ilişkisi var mı? Sinan Ateş Menzil’e gittiğinde Medine Yılmaz mı misafir etmiş? Bu soruların cevabı cinayetin araştırılmasına ciddi katkı sağlayacağa benziyor.
Geçmişte MHP ile bağı olan bazı kişilerin, “MHP, Sinan Ateş’e niye sahip çıkmadı?” diye yaygara yapmaları ve bunun üzerinden cinayeti MHP ve Ülkü Ocaklarına yıkmaya çalışmaları ise tam anlamıyla bir hamakattı. Bunlar Sinan Ateş cinayetinin bizzat MHP ve Ülkü Ocaklarında görev alan bazı üst düzey yöneticilerin azmettirdiğini iddia ettiler. Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş de aynı nakaratları tekrarladı ve hatta dört isim verdi. Şimdi bu dört isim kumpas çökünce ve iddialar tutmayınca karşı atağa geçti ve Ayşe Ateş’e iftira davası açtılar. Öyle ya elde delil olmadan birilerini cinayetle suçlamak iftiradan başka bir şey değildir.
Cinsel taciz, tehdit, hakaret, saldırı gibi birçok suç kaydı olan ve FETÖ/PYD üyeleriyle yakın ilişkiler içerisinde olması iddialarıyla gözaltına alınan ve tutuklanan Dilek Ekmekçi’nin Sinan Ateş cinayeti ile ilişkisi ne? Neden canla başla bu cinayeti MHP ve Ülkü Ocaklarına yıkmak için kendini tehlikeye atacak işlere girişti?
Menfur bir cinayet üzerinden MHP ve Ülkü Ocakları’na türlü iftiralarla saldıran ve FETÖ ile iltisakı deşifre olan, avukatlık gibi erdemli bir mesleği kendisine paravan yapan Dilek Ekmekçi, adli mercilerce hukuk önünde hesap vermeyeceğini mi zannetti?
MHP ve Ülkü Ocakları’na saldıran, sosyal medya ve ekranlarda türlü mesnetsiz suçlamalarda bulunan 154 kişinin yanında gazete köşelerinde de aynı zihniyetle hareket edenlerin hukuk önünde hesap vermeyeceklerini mi düşünüyorlar?
Cinayet sırasında Sinan Ateş’in yanında bulunan ve öldürücü kurşunların silahından çıktığı iddia edilen Ahmet Keçik kim?
Sinan Ateş ile bağlantısı çok yeni olan Ahmet Keçik silah kullanmasını nerede öğrenmiş? Acaba birileri Ahmet Keçik’i Sinan Ateş’in yanına bilerek mi yerleştirdiler? Bu hususta CIA, MOSSAD gibi istihbarat örgütleri veya FETÖ ne kadar etkili?
Dava dosyasında olan ve bir görgü tanığı ile 112 görevlisi arasında geçen ses kaydı neden hiç gündeme getirilmedi? Hâlbuki o ses kaydında Sinan Ateş’i vuran kişinin bir binaya girdiği söyleniyor. Sinan Ateş’e ateş eden tetikçi Eray Özyağcı herhangi bir binaya girmedi ve açık alanda kaçtığı görüntülerde belli. Peki, binaya giren ve görgü tanığının Sinan Ateş’i öldürdüğü iddia edilen kişi kim? Bu Ahmet Keçik mi?
Sinan Ateş’in öldürüldüğü olay esnasında 112 İhbar hattı, ikamet ettiği apartmandan olayı net gören bir kadın tarafından aranır:
“- Alo,
– Hanımefendi Emniyet olay yerine giriş yaptı mı?
– Hayır yapmadı. Biz, yukarıdan bakıyoruz şu anda.
– Peki, çatışma devam ediyor mu?
– Yok, adam yan binanın içine kaçtı.
– Vurulan kişi binanın içine mi girdi?
– Hayır, hayır. Vuran kişi silahıyla birlikte yandaki binanın içine girdi.
– Yani şunu öğrenmek istiyorum kavga devam ediyor mu etmiyor mu?
– Etmiyor, vurulan adam kanlar içinde yerde yatıyor.”
Konuşma böyle. Ne emniyet, ne de savcılık, telefon numarası, açık kimliği belli olan bu tanığın tanıklığına başvurmamış! Oysa tanık kadın olayı yukarıdan tüm çıplaklığı ile görmüş ama kumpası çökertecek önemli bir delil ne hikmetse yok sayılmış.
Sinan Ateş cinayetinde “Gizlilik kararı” olmasına rağmen birçok bilgi ve belge ayrıntıları ile birlikte birileri tarafından piyasaya sürülmüş. Bu hususta bir araştırma yapıldı mı? Bunu yapan görevliler hakkında herhangi bir soruşturma açıldı mı?
Sinan Ateş’in ölümünden sonra piyasaya çıkan bazı resimler oldukça tartışma oluşturdu. Bu resimlerden biri de Serdar Yıldırım ile Sinan Ateş’e aitti. Serdar Yıldırım, “FETÖ’nün emniyet imamı olduğu” gerekçesi ile görevden alınmıştı. Bu kişinin Sinan Ateş’in yanından ayrılmamasının sebebi neydi? Bunun FETÖ borsası ile ilişkisi var mı?
Düne kadar ülkücülere düşmanlık besleyen ve ağız dolusu sövenlerin, niçin eski bir Ülkü Ocakları Başkanı’nı yere göğe sığdıramadıkları da araştırmaya değmez mi?
“Sinan Ateş’i MHP ve Ülkü Ocakları öldürttü” diyenlerin cevap veremediği birçok soru da var. MHP ve Ülkü Ocakları bir adamı öldürtmek için tetikçi tutup kendi arabasıyla gönderir mi? Muhal farz MHP ve Ülkü Ocakları Sinan Ateş’i öldürmek isteseydi pekala bunu bir trafik kazasıyla da yapabilir ve işi kaza ilan edebilirdi. MHP ve Ülkü Ocakları niçin kendilerini töhmet altında bırakacak bir cinayet işlesinler? Bunun geçerli bir sebebi var mı? MHP’de liderlik iddiası ise gerçekten çok gülünç. Öyle olsa MHP’de liderliğe aday olan onlarca kişinin de öldürülmesi gerekmez miydi?
Peki, MHP ve Ülkü Ocaklarını zan altında bırakma kumpasının sebebi ne olabilir?
Cevap basit; ABD, MHP’nin kapatılmasını ve Ülkü Ocaklarının terörist ilan edilmesini istiyor. Çünkü Milliyetçilik, ülkücülük gitmeden, Türkiye’nin sigortası olan MHP ve Ülkü Ocakları kapanmadan ağızlarına pelesenk ettikleri “Türkiyelilik” hayallerini gerçekleştiremezler.
Sinan Ateş üzerinden MHP ve Ülkü Ocaklarına yapılan provokasyon tutmayınca şimdi başka yollar deniyorlar. Bilumum FETÖ, NATO, PKK, CHP vs. Ne kadar şer cephesi varsa MHP ve Ülkü Ocaklarını terörist ilan etmek için her türlü şeytanlığı denediler/deniyorlar. Üzücü olan bizden görünüp, güya Sinan Ateş’e acıdıklarını ileri sürüp bilumum şer şebekelerinin algılarına aldananların olması..
Bu şer cephelerinin unuttukları biz şey var; mevcut şeytani planı geçmişte defalarca ağababaları da denedi, ama bir sonuç alamadı. Bugün enikleri de alamayacak.
Türk milleti var oldukça ülkenin sigortası, teminatı olan MHP VE ÜLKÜ OCAKLARI yaşayacaktır.
MHP ve Ülkü Ocaklarına saldırarak Cumhur İttifakını sinsi oyunlarla, FETÖ’nün güdümlü yahut tesirli elemanı olarak hedef alanların tamamı hukuk önüne çıkmaktan kaçamayacaktır.
Ağababaları ABD ve tetikçisi FETÖ; PKK, CHP ve bilumum şer şebekeleri tarafından kurgulanan bu kumpasın temeli çürüktü ve dolayısıyla üzerine inşa ettikleri tesis çöktü. Geldiğimiz noktada, tüm oyunları ve planları tek tek bozuldu, yalanları ve iftiraları ortaya çıktı. Tası tarafı toplayıp Türkiye’den kaçmazlarsa artık yargılanma sırası iftiracılara geldi.