Demokrasilerde meclisler toplumsal kararların alındığı en önemli kurumlardır.
Köhneleşmiş, Türk milletini uçurumun kenarına getiren, vatan topraklarını düşmanlarına işgal ettiren, saltanatla yönetilen Osmanlı Devleti'nin yıkılması sonucunda vatanımızı kurtarmak için bağımsızlığımız için bir İstiklal Savaşı yapmak zorunda kaldık.
Yapmak zorunda kaldığımız İstiklal Savaşımızın merkezi ana unsuru Ankara'da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisiydi.
Tabii ki, İstiklal savaşımızı bir askeri ve siyasi deha kazandı. Askerlik ve siyasal öngörü olmasaydı büyük bir oranla olmayabilirdi.
Fakat bir meclisin olması, kararların meclis çoğunluğuyla alınması, o mecliste bulunan milletvekillerinin Türk milletinin bağımsızlığını inanması, milletin başaracağına olan inancının pekişmesinin en önemli sebeplerinden biridir.
İşte o yüzden Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin adı GAZİ meclistir. Türk milleti olarak ileriye gideceksek bağımsız yaşayacaksak Ankara'daki meclisimiz en çok güvendiğimiz varlıklarımızdan biridir.
Bugün 14 Mayıs'ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne seçilecek milletvekili adaylarının Yüksek Seçim Kuruluna bildirileceği gündü. Epeyce bir zamandır Türkiye'deki siyaseti takip ediyoruz.
Emperyalizmin kurduğu iki ittifak var. Adlarını "Millet" ve "Cumhur" olarak koymuşlar. Bu iki ittifak tüm Türk toplumunu bir algı fırtınasıyla karşı karşıya bırakarak kendilerinden başka bir seçilecek organizasyonun olmadığı fikrine insanlarımızı inandırmaya çalışıyorlar. Bu algı fırtınasında maalesef başarısız olduklarını da söyleyemiyoruz.
Algıyı oluşturduktan sonra sıranın meclisin oluşturulması geleceğini zaten herkes biliyordu. Bu iki ittifakın bugün Yüksek Seçim Kuruluna bildirdikleri milletvekili listelerini incelediğimizde; kesin bir FETÖ ve bölücü terör örgütlerinin izlerini görebiliyoruz.
Fazla derine inmeden ayrıntılarına baktığımızda, Atatürk’ün kurduğu CHP’den Atatürkçülerin tasfiyesinin tamamlandığı (tabii yönetim ve meclis gurubu yönüyle yoksa CHP seçmeni Atatürkçü bağımsızlıkçıdır)artık net olarak ortadadır.
CHP’nin milletvekilliği verdiği adayların içinde FETÖ ile iltisaklı kişilerin seçilecek yerlere yerleştirildiği yorumlanmaktadır.
Ülkücülerin kurduğu hammaliyesini yaptığı ve siyasette tutunmasını sağladığı İYİ Parti’de de Türk milliyetçilerinin tasfiyesinin tamamlandığı görülmüş birkaç köksüz çiçek dışında küresel güçlerin kullanımına açıldığı görülmüştür.
HDPKK ile diyaloglar, karşılıklı cilveleşmeler, desteklemelerde ayrı bir etken.
Burada CHP başkanı kendisini aday göstererek kazanmış gibi görünmektedir (tabii milletin kazancı değil şahsı ve yönetime getirmek istediği klik kazancı)
Ama asıl kaybeden her zaman olduğu gibi CHP seçmenleri olacak.
Cumhur ittifakını incelediğimizde;
Zaten ABD de hamuru yoğrulmuş, kurulmuş ABD ile ilişkisini hiç kesmemiş. FETÖ ile 11 yıl ortaklık yapmış, tüm tarikat ve cemaatlerle iş birliğinde (tarikat ve cemaatlerin çoğunun dış kullanımda olduğu bilinmektedir) yanına da sos olarak Dinci bölücü Hizbullah’ı aldığında resim biraz biraz tamamlanıyor.
Sosyolojide bir tanımlama vardır.
“İnsanlar kullandığını düşündüğü insanlara saygı duymazlar”
Bu dış eksenli ittifaklar seçmeni kullanılacak meta olarak gördüklerinden, topluma da ancak “tıpış tıpış” sandığa gidip figüranlık yapmak düşüyor.
Bu yaşadığımız topluma saygısızlık bir döngü.
toplumun davranışı, isteği dışında üretimini, emeğini, geleceğini yabancı mahfillere teslim etmek, peşkeş çekmek.
Neyin karşılığı;
Atatürk gençliğe hitabede bizi uyarmış.
“Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevilerin siyasi emelleriyle tevhit (birleştirebilirler) edebilirler”
TV’lerin hiç söz etmediği, sanki yokmuş gibi davrandığı ATA ittifakı ve Zafer Partisi diye bir ittifak ve parti var.
Reylerimizi vermeden önce birde bu ittifakı inceleyelim.
Türkiye’nin ışığı sönmesin…