Bugün Azerbaycan’ın içinde bulunduğu durum en basit mantık kuralları ile analiz edildiğinde ortaya açık bir gerçek çıkmaktadır. İşgalin türleri ve nevileri ile ilgili bir gerçek. Hem de tartışılmasına bile gerek kalmayan bir gerçek. Yani işgal türlerini açıkça ortaya koyan bir gerçek.

Evet işgal 2 türlüdür. Harbi ve Cebri işgal. Harbi işgal her kesin bildiği gibi bir ülkenin askeri güç yolu ile bir başka ülkeyi işgal etmesidir. Tarihte yüzlerce örneği bulunan ve bilinen işgal türüdür bu. Cebri işgal ise türlü alavere, dalavere ve ayak oyunları ile dış güçlerin desteğini alarak ülkede iktidarı ele geçirmekle gerçeklesen işgaldir. Aslında tarih sahnesinde bu işgal türünün örneklerine de sıklıkla rastlamak mümkün. Özellikle de küresel işgalci güçlerin desteklediği azınlık ve gayri milli grupların iktidara getirildiği Türk ve İslam ülkeleri son birkaç asırdan beri bu acı olayın felaketlerini yaşamaktadır. Aynen birçok Arap ülkesinde olduğu gibi. Aynen birçok Türk devletlerinde olduğu gibi. Aynen Azerbaycan’da olduğu gibi. Yani yârim asırdan fazladır Azerbaycan’ın başına musallat edilmiş Aliyev’ler sülale rejimi gibi. Hem de hayatin bütün alanlarında halkın bütün haklarını hiçe sayan, bütün hukuklarını ayaklar altında çiğneyen Aliyevler gibi. Azerbaycan’da halkı kuru ekmeğe muhtaç edip onu köle muamelesi ile yönetmeyi baba mirası olarak devam ettiren Aliyevler gibi...

Evet, ülkenin bütün servetini ve zenginliklerini kendi malları olarak gören, halka köle muamelesi yapan, avam tabiri ile ifade edilirse, milleti adam yerine koymayan iktidarlar da İşgalcidir. Hem de en tehlikeli işgalci. Zira yargı ve mahkeme sisteminin siyasileşmesi, para karşılığında veya siyasi iradenin isteği doğrultusunda kararlar alıp, hükmetmesi işgalcilik değil de nedir acaba? Ülkeyi adeta çepeçevre sarmalamış olan inanılmaz boyutlardaki rüşvet ve yolsuzluklara, haksızlık ve zorbalıklara itiraz edenleri hapislere tıkmak işgalcilik değil de nedir acaba? Ülkenin milyarlarını yurtdışına kaçıranlara ses çıkaran insanlara -devletin imkânlarını kullanarak- hayatı zindan etmek işgalcilik değil de nedir acaba?

Evet, Aliyevler sadece ülkenin zenginliklerini tarumar etmekle yetinmiyor. Yârim asırdan fazla bir sürede toplumun genetik kodları üzerinde bile en tehlikeli tahribatları yapıyor. Zira Sovyetler zamanından beri ülkeyi adeta teslim almış ve bugün de devam eden rüşvet ve yolsuzluk felaketinin baş mimari elbette 10 yıllar boyu ülkenin başında bulunmuş Haydar Aliyev’di. Bu anlamda yaşı 40 ve üzerinde olanlar ülkedeki üniversite, fakülte ve öğrenim kurumlarında bile tahsil almak için belirlenmiş olan rüşvet miktarını kolaylıkla hatırlaya biler. Şimdi şu soruları sormak elbette her kesin hakkı. Toplumun kaderini belirleyen, onun mevcudiyetine zemin oluşturan Eğitim kurumlarını adeta Pazar yerine dönüştüren, sağlıktan hizmete kadar hayatın bütün alanına rüşvet ve yolsuzluğu hâkim kılan iktidar bir ülkeye daha hangi kötülükleri yapa bilir ki? Ermeni işgaline karşı cephelerde kahramanca savaşmış vatan evlatlarını sanki vatan için savaştılar diye hapishanelerde çürüten hâkimiyet daha hangi iğrençliklere imza atabilir ki? Sovyetlerin çöküşünden sonra kısa müddetli milli iktidarın zor şartlar altında oluştura bildiği devlet kurumlarını hainlerin yuvasına dönüştüren, para fonları ve bankerin içini boşaltan veya zimmetine geçiren bir yönetim halka karşı daha hangi hainlikleri gerçekleştire bilir ki? Peki Azerbaycan ordusunda Türkiye’nin askeri okullarında tahsil almış olan vatan sever askerlerimizi saf dişi bırakmak, onları en iğrenç yöntemler ile şantaj etmek, geçersiz gerekçeler ile görevden almak hatta kalleşçe suikastlar düzenleyerek onları şehit etmek gibi yapılan nice alçaklıkları nasıl isimlendirmek mümkün? Yahut her zaman vurguladığımız gibi tarihin en vahşi soykırımlarından olan Terter felaketlerine ne ad vermek gerekiyor? Veya bir iktisatçı alimin iddiasına göre her yıl devlet bütçesinden iktidarın medya trollerine ayrılan ve miktarı 60-70 milyon dolar olduğu tahmin edilen rakamlara ne demeli?

Oysaki, iktidar ve yönetimler halka hizmet için vardır. Hizmet ise iktidarların zorunlu vazifesi ve görevidir. Dolayışı ile iktidarların gerçekleştirdiği başarılar ve kazandığı uğurlar onların temel görevleridir. Yerine getirmekle sorumlu olduğu görevlerden dolayı insanları minnet altında bırakmak veya yapmak zorunda oldukları görevleri halkın gözüne sokarcasına propaganda malzemesi yapmak işgalci rejimlerin en yaygın yöntemlerindendir. Çünkü toplumun değer yargılarını yok etmenin, halkın büyük çoğunluğunu ikiyüzlü, riyakâr yapmanın, ülkeyi sinsice kutuplaştırmanın, insanların birlik ve beraberliğini şeytani yöntemler ile bozmanın en önemli taktiklerinden biridir bu yöntem. Hem de iblisin askerleri olan toplum mühendislerinin diktatör rejimlere en çok önerdiği bir yöntem. Aynen bizlerde olduğu gibi

NOT: Geçen yazımda da vurguladığım gibi Karabağ gazisi ve Elçibey iktidarı zamanında valilik görevi yapmış olan, icraatları ile halkın sevgisini kazanmış, şimdi ise yıllardan beri Aliyev’lerin hapishanelerinde sahte ithamlarla çürütülen Salih bey Rüstemli 20 günden fazadır açlık grevini devam ettirmektedir. Gelen haberlere göre Salih beyin durumu hayati tehlike arz etmektedir. Bas devletimiz olan Türkiye’mizin kamuoyu ve yöneticilerinden olaya müdahil olmalarını istirham ediyor, Türkiye sevdalısı olan önemli bir insanın yaşamasına yardımcı olmalarını umuyorum.