Yazımın başlığındaki alıntıya birazdan yer vereceğim ama daha öncesinde bir girizgâh yapalım!
İlk kitabı çıktığında dünya çapında büyük bir hayran kitlesi oluşturarak adından çok söz ettirdi ve tüm gözlerin kendisine çevrilmesini sağladı.
Kitaplarında sıra dışı, gizemli olayları, din ile bilimin zaman zaman birlikte uyum içinde çalıştığını, zaman zaman da birbirlerinden ayrı olarak konuları açıklamaya çalıştıklarını, kendine has üslubuyla biz okurların beğenisine sunmuştur.
Yazar, kitaplarında konu edindiği olayların geçtiği tarihi mekânları, sanatsal yapıları, yalın bir üslupla anlatması birçoğumuzun zihninde mekânların canlanmasına, biz okurları olayın içine çekmesine olanak verdiğini düşünüyorum. Floransa’dan Paris’e, Venedik’ten İstanbul’a… Dünya’nın önde gelen şehirlerindeki tarihi yapılar, müzeler, ünlü ressamların gizemli tasvirlerle dolu tablolar, yazarın her kitabında pekâlâ yerini almıştır.
Bu yazar herhalde Dan Brown’dan başkası olamazdı. ‘Cehennem’ kitabına da biraz değinmekte fayda var! Kitap aynı zamanda sinemaya da uyarlanmıştır.
Ünlü simge bilim Prof. Robert Langdon serisi olan kitapların dördüncüsü ‘Cehennem’ kitabını da önceki kitapları gibi büyük bir heyecanla okumuş ve yine çok etkilenmiştim. Kitap, günümüzün sorunu olan ve Dünya Sağlık Örgütü’nün de (World Health Organization) kabul ettiği artan dünya nüfusunu, ortaya çıkarabileceği sorunları ve dünyanın kurtulması için biyolojik (virüs) bir saldırı yapılarak kitlesel ölümleri başlatmayı konu edinmektedir. Adından da mütevellit kahramanımız, Robert Langdon, bu cehennem den çıkışın yolunu bulmak için kollarını sıvıyor.
Langdon kendini, dünya nüfusunun hızlı artışı sebebiyle, insanoğlunun 100 yıl içerisinde neslinin tükeneceğini düşünen bir örgütün ve bu örgütün şeytani planının içerisinde buluyor. Gizli örgüt, dünyanın önde gelen sağlık kuruluşlarının güdümünde amacına doğru gitmektedir. Bu örgütün amacı, yarattığı bir virüsü insanlar aracılığıyla dünyaya yaymak, mümkün olan en kısa zamanda insanlara bulaşmasını sağlayarak kitlesel ölümlere sebep olup, dünyanın kurtulması için insanlık dışı bir yöntemle dünya nüfusunun azaltılmasını sağlamaktır. Kitapta etkilendiğim bir ifadeyi bu sebeple yazımın başlığına koymuş bulunmaktayım.
İtalya Floransa’da başlayan macera İstanbul Yerebatan Sarnıcında son buluyor. Kitabın sonunda dünya… Neyse… Filmi izlemeyen veya kitabı okumayanlar için sonunda ne olduğunu söylemiyorum.
Şimdi gelelim günümüze…
Son birkaç gün içinde dünya gündemini haklı olarak oldukça meşgul eden Korona Virüsü olayı Çin’de ortaya çıktı. Korona adı verilen ve insandan insana çok kolay bir şekilde bulaşabilen bu virüs neticesinde, resmi rakamlara göre şimdiye kadar 50 ‘e yakın kişinin öldüğü söyleniyor. Ülkenin diğer şehirlerine ve çevre ülkelere yayılmasının muhtemel olduğu, Çin hükümetinin açıklamalarından anlıyoruz.
Bu konu özelinde elime ulaşan bir bilgide, olayın bize anlatılandan çok farklı olduğunu gözler önüne seriyor ki, inanın bu bilgileri duyduğumda içim ürperdi, neler olabileceğini düşünmek bile istemedim. Haberlerde yer alan bilgilerin aksine 25 milyon enfekte (virüse muhatap olmuş, insana bulaşmış) olduğu, Wuhan eyaletinde de ölü sayısının 40 bin olduğu yer almaktadır. Bu eyalette yolların, caddelerin bomboş olmasının sebebi bu denli ölü sayısının olmasından kaynaklıymış. Bu virüsün ortaya çıkışı, o bölgede yer alan bir yılandan başladığı, yılanın yetiştiği su birikintisinde füze kalıntıların olduğu, dolayısıyla basına yansımayan şekilde Çin hükümeti bu kalıntılardan yola çıkarak biyolojik bir saldırı olduğunu düşünmekteymiş. Çok farklı bir yapıya sahip olan bu virüsün etkisiz hale getirilmesinin şuan için imkânsız ve virüsün hızla dünyaya yayılmasından dolayı Çin’in endişe içinde olduğu da gelen bilgiler arasındandır. Virüsün, vücuda yerleşip diğer yararlı bakterileri etkisini altına alarak işlevsizleştirdiğinden dolayı bilim adamlarının bu sorunu çözmede yetersiz kaldıkları bilinmektedir.
Umarım bana gelen bilgiler gerçeği yansıtmamaktadır.
Dünya nüfusunun bir hayli arttığı bir gerçek. Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu’nun (UNFPA) yaptığı bir çalışmada dünya nüfusunun her yıl yaklaşık 84 milyon arttığı ve 2030 yılına gelindiğinde ise bu nüfusun 10 milyarı bulabileceği tahmin edilmektedir. Bunun sonucunda ise kıtlık, azalacak tarım alanlarından dolayı yeterli besleneme ve bunun gibi birçok sorunun ortaya çıkması düşünülmektedir.
Bir an için Dan Brown’un ‘Cehennem’ kitabında konu edilen olayların, günümüzde birçok alanda var olduğu düşünülen gizli güçler tarafından gerçek hayatta sahneye konulduğunu düşündüğümde Çin, hiçte mantıksız gelmiyor.
Neden mi?
Çin’in yaklaşık 1,5 milyar nüfusu olması, son yıllarda uluslararası para piyasasını hızlı ve etkili şekilde domine etmeye çalışması, yoksulluk oranının her yıl düşüş göstermesi, 1995 yılında 250 milyar dolar olan ihracatının 2018 yılında sadece ABD’ye 478,4 milyar dolar olması, bu ülkenin dünya para piyasasına günden güne hakim olduğuna sadece birkaç örnektir.
Tüm olanları düşününce Cehennem kitabı geldi aklıma! Çin’de yaşanan bu olay tahmin edildiği gibi tüm insanlığı etkilemez, hastalar da bir an önce sağlığına kavuşur. Tarafıma gelen bilgiler de inşallah gerçeği yansıtmıyordur.
Aksi halde… Kitaptaki “Gözlerinizi açın! İnsanlık yok olmak üzere” ifadesi maalesef gerçeğe dönebilir.
Kitapta anlatılanlar bence sadece kitapla sınırlı!!! Komplo teorisi üretmeye gerek yok!!!