Ömer el Beşir devrildikten sonra Sudan bir türlü istikrara kavuşamadı. Aslında tarihi perspektiften bakıldığında Osmanlı zayıfladığından beri Sudan büyük bir kaosun içinde. Beşir 2019 senesinde devrilince askeri yönetim kuruldu. Sudan’da da aynı İran (Devrim Muhafızları) ve Rusya (Wagner) gibi ordunun dışında, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ismini taşıyan çok güçlü bir askeri yapılanma daha var. HDK ile ordunun anlaşmazlık yaşaması üzerine 2021 senesinde General Burhan komutasındaki ordu ikinci darbeyi yaptı. Burhan HDK’ yi zayıflatma siyaseti takip edince ki, hiçbir ordu aynı ülkede ikinci bir ordu istemez, 2023’te iç savaş başladı.
HDK’nin arkasında BAE ve Rusya, ordunun arkasında Mısır vardı. Türkiye sürece katıldığında HDK başta başkent olmak üzere ülkenin büyük kısmını kontrol ediyordu. Ordu bir yıl süren kanlı çarpışmaları, İHA’ların yardımıyla kazanarak, geçen cumartesi günü başkente girdi. Burhan zafer konuşmasında sadece bir ülkeye teşekkür etti: Türkiye.
Türkiye için kolay olan bitti, zor olan başladı. Zira Türkiye’nin asıl fark yarattığı alan iyi yönetim. Türkiye; Somali ve Libya’da iç savaşı bitirdikten sonra önce güvenliği ve istikrarı sağladı. Akabinde bu ülkeleri kalkındırmaya başladı. Tabii burada bahse konu ülkelerin doğal zenginlikleri çok önemli işlev görüyor. Ama her şey doğal zenginliklerle bitmiyor. Zira Somali’ye ve Libya’ya Türkiye’den önce el atmayan ülke kalmadı. Ama başta batılılar olmak üzere gelenlerin tamamı başarısız oldular.
Türkiye aynı yaklaşımı Kuzey Irak’ta ve Irak’ta da sergiliyor. Kuzey Irak Özerk Bölgesi ne ABD işgali sırasında ne de İran ve merkezi yönetimle yakınlaştığı dönemlerde bugünkü ivmeyi yakalayamadı. Gençlerin çoğu Avrupa’ya göçtü. Irak’ta İran’ın etkisi azalıp Türkiye dominant hale geldikçe ekonomi düzeliyor. Nakil hatlarının yeniden devreye alınmasında ve kalkınma yolu projesinde asıl emek sahibi Türkiye.
Türkiye’nin Balkanlar’daki, Kafkasya’daki, Türkistan’daki ve Afrika’daki yapıcı, paylaşımcı ve kalkınmacı yaklaşımı da imajını pekiştiriyor. Nedir o imaj? ‘’Türkiye bir yere askeri olarak girdimi ve/veya destek verdimi, muhakkak sonuç alır. Eninde sonunda kazanır. ‘’ Somali, Katar, Libya, Azerbaycan-Karabağ, Suriye ve Sudan bunun örnekleri. ‘’Türkiye girdiği yerde kalıcı olur. Zira sömürmez, hakça bölüşür. Ekonomiyi merkeze alır. Unu, şekeri ve yağı değerlendirir ve helva yapar.’’ (Terzi kendi söküğünü dikemezmiş. İnşallah kısa sürede halkımızda ekonomik olarak rahatlar.)
Rusya ve İran Suriye’yi yıllarca yönettiler. Fransa ve Rusya, Libya’daki başat güçlerdi. Bu ülkelerde ekonomiyi düzelttiler mi? İstikrarı sağladılar mı? Bu memleketlerin kalkınması için herhangi bir adım attılar mı? En azından böyle bir gündemleri oldu mu? İran gittiği yerlere; Yemen’e, Irak’a, Filistin’e ve Lübnan’a kan ve gözyaşından başka ne götürdü? Bu ülkeleri böldü, parçaladı. Mezhep farklılıklarını düşmanlığa çevirdi. Batılıların gittikleri yerlerde yaptıkları zaten herkesin malumu.
Fransa, ABD, Rusya ve İran’ın desteklediği Ermenistan; Azerbaycan’ın en zengin maden yataklarının bulunduğu coğrafyayı tam otuz yıl işgali altında tuttu. Madenler yağmalandı. Elde edilen gelirden fakir Ermeni halkına bir kuruş gitti mi? Hayır. Paraları emperyalistler ve hırsız Ermeni siyasetçiler bölüştü. Ermenistan’da, Karabağ’da, diğer Azerbaycan toprakları da işgal bittiğinde otuz yıl öncesinden daha fakirdi ve geri kalmıştı.
Türkiye iki ülkede, Suriye ve Sudan’da, daha önceki deneyimlerinden daha çetin bir mücadele verecek. Zira bu devletlerde iç savaş çok uzun ve kanlı sürdü. Milyonlarca insan ülkeyi terk etti ve daha fazlası ülke içinde yer değiştirdi. Etnik olarak bölünmüş, vatandaşların aidiyetlerine göre birbirlerine düşmanlaştığı bu ülkelerden Sudan, Suriye’den çok daha zengin petrol, gaz ve maden rezervlerine sahip.
Türkiye’nin Sudan’da başarılı olması için en büyük yatırımcılar olan Çin ve BAE ile iyi ilişkiler kurması gerekli. Özellikle BAE-Sudan ilişkileri son derece komplike. BAE ordusunun ve Yemen’de Husilerle BAE adına savaşan birliklerdeki askerlerin ekseriyeti Sudanlı ve HDK mensubu. BAE’nin Sudan’daki yatırımları tarım ve turizm alanlarında yoğunlaşmış durumda. Madenlerin ve enerji sahalarının neredeyse tamamı Çin’in. Çin çok uzun vadeli ve sağlam kontratlar yapmış her zaman koruyup, kolladığı El Beşir’le.
Beşir’in devrilmesinde, on yıllardır süren iç savaş nedeniyle ekonominin bozulması belirleyici oldu. Arap Baharı halen devam ediyordu. Halk sokaklardaydı. Ordu ve HDK birlikte darbe yaparak hem Beşir’i devirdiler hem de gösterileri bitirdiler. Bu darbeye batılıların destek vermesinin başlıca sebeplerinden biri, Çin’le olan ilişkilerden duyulan rahatsızlıktı.
Bir diğer nedende Beşir’in Hicazın tam karşısında yer alan ve Süveyş kanalıyla Kızıldeniz’i kontrol eden Sevakin adasını 99 yıllığına Türkiye’ye tahsis eden anlaşmayı imzalamasıydı. Ada Osmanlı döneminde bugün beş ülkeye bölünmüş olan Habeş eyaletinin merkeziydi. Elimizden 1881 yılında fiilen, Lozan’da hukuken çıkmıştı. Adaya turizm ve tarım alanlarında yapılacak yatırımları Katar finanse edecekti. Bu anlaşmayı, kendi açılarından, haklı olarak riskli gören Suudi Arabistan, BAE ve Mısır darbecilere yeşil ışık yaktı.
Nitekim darbenin ele başları iktidara gelir gelmez bu anlaşmanın kabul edilemeyeceğini ifade eden beyanatlar verdiler, tweetler attılar. Onların iddiasına göre anlaşma, Türkiye’ye adayı satın alma hakkı tanıyordu. Bu durumda Türkiye bir Afrika ülkesi olacaktı ve adanın konumu sayesinde diğer coğrafyalara ilaveten Sudan’ı da kontrol edecekti. Bunları ifade etmelerine rağmen anlaşmayı iptal etmediler. Türkiye ve Katar’da anlaşmayı uygulamak için adım atmadı. İç savaşın bitmesiyle birlikte bu anlaşma yeniden gündeme gelecektir.