ABD ile ilişkilerimiz giderek iyileşiyor. Avrupa ve İngiltere ile olan ilişkilerini yeniden yapılandırmaya kararlı olan Amerika için Türkiye’nin önemi arttı. Zira Türkiye’nin İngiltere ya da AB’ye yakın pozisyon alması ABD’yi, ABD’ye yakın durması İngiltere ve AB’yi zayıflatır. Türkiye’nin Libya, Karabağ, Somali, Suriye ve Sudan’da başarılı olması ve bu başarıların bir kısmının Rusya ve İran’a, bir kısmının Rusya’ya karşı kazanılması ABD’nin Türkiye’nin gücünü idrak etmesine yol açtı.

Fidan ile Rubio; Bosna’dan Azerbaycan-Ermenistan barışına, Gazze’den İran’a, Yemen’den Suriye’ye, F-35’ten Rusya-Ukrayna savaşına kadar çok sayıda konuyu ele aldılar. Bu konular bile Beyaz Sarayın nihayet Ankara’yı çok geniş coğrafyalarda muhatap aldığını yani Türkiye’nin gücünün farkında olduğunu gösteriyor. Amerikalılar mesela Suudilerle Orta Doğu’yu, Mısır’la Orta Doğu ve Afrika’yı, Japonya ve Kore ile Pasifiği ve Uzak Doğu’yu görüşürler. Oysa Türkiye ile Afrika’yı, Ortadoğu’yu, Balkanları, Kafkasya’yı, Orta Asya’yı, Ukrayna’yı hatta Avrupa’yı değerlendiriyorlar. Sanırım ABD’nin bu kadar farklı coğrafyada İngiltere’den sonra muhatap aldığı ikinci ülkeyiz. Görüşmeler Tayyip Beyin mayısta yapacağı seyahate hazırlık mahiyetindeydi, taraflar son pozisyonlarını ve yaklaşımlarını ifade ettiler.

F-35 projesine katılmamız hayati derecede önemli. Kara ve deniz kuvvetlerimiz dünyada 4. sırada. Hava Kuvvetlerimiz insansız hava araçlarında ve füze sistemlerinde başa güreşiyor. Fakat savaş uçakları söz konusu olunca ilk yirmiye bile giremiyoruz. Bu nedenle en kısa sürede F-16’larımızı modernize etmeliyiz. Eurufligter alımını tamamlamalıyız. F-35 projesine katılmalıyız. Bunları yaptığımızda hava kuvvetlerimizde deniz ve kara ile aynı seviyeye gelir. KAAN’ın uçmaya başlaması bir devrim olacak. Türkiye sınıf atlayacak.

F-35 sadece savunmamız açısından önemli değil. Ekonomimiz açısından da elzem. ABD ile projeye katılımımızda anlaşırsak her sene 12 milyar doların üstünde F-35 parçaları ihracatı yapacağız. Proje teknoloji transferini de içerdiğinden ülkenin teknoloji düzeyi yükselecek, teknoloji üretme kabiliyeti gelişecek.

Bir başka önemli gündem maddesi Suriye. Henüz Batılı devletler Suriye’ye uyguladıkları ambargoları hafifletmediler. Arap devletlerinden para akmıyor, damlıyor sadece. Devletler ABD’ye bakıyorlar, oradan bir hamle bekliyorlar. Suriye’de ekonominin iyileştiğinde sığınmacıların memleketlerine dönüşü hızlanacaktır. Zira şu an dönüşler devrimden önceki seviyesine düştü. Ekonomi düzelmedikçe hükümet bıçak sırtında olacak ki bu Türkiye’nin kazanımlarının risk altında olması demek. Ekonomi düzelirse Şara’yı kimse deviremez.

Suriye’de PYD konusunda iki ülke arasında genel bir mutabakat var. PKK’lılar Suriye’yi terk edecekler, PYD Suriye devletine entegre olacak. Özerk bölge ve federasyon olmayacak. İsrail bu mutabakatı bozmak için elinden geleni yapıyor. Türkiye ile Amerika arasında ise bu mutabakat çerçevesinde bir çekişme var. Şöyle ki; Ankara PYD’ yi olabildiğince zayıflatmaya çalışırken Beyaz Saray Şam’da olabildiğince güçlü temsil edilmesini hedefliyor. Öyle ki ambargonun hafifletilmesinin ilk şartı bu.

Her iki taraf içinde İran gündemin baş maddesi. ABD rejimi yıkmayı, bu mümkün olmazsa zayıflatmayı hedefliyor. Böylece İran Ortadoğu’yu karıştıramayacak, Amerika’nın müttefiklerini tehdit edemeyecek. Daha da önemlisi İran’ın zayıflaması Çin’in zayıflaması demek. Rejim devrilir ve ülke bölünürse Çin en çok enerji tedarik ettiği ülkeyi yitirecek. İran halkının %40’ından fazlasının Türk olması ve komşuluk ilişkisi, İran operasyonunda ve rejim yıkıldıktan sonraki süreçte Türkiye ve Azerbaycan’ı Beyaz Saray için vaz geçilmez kılıyor.

İngiltere, Türkiye ve Azerbaycan, İran operasyonunun ekonomi ağırlıklı olmasını ve zamana yayılmasını istiyor. Aksi halde milyonlarca sığınmacı sınırlara yığılacaktır. İsrail ise yoğun bombardımanlardan sonra halkın ayaklandırılmasından yana. Tel Aviv’e göre Çin ve Hindistan başlıca enerji tedarikçileri olan İran’a kaynak aktararak rejimin ekonomik açıdan çökertilmesini engellerler. İran’ın geleceği Türkiye ve Türk dünyası için ABD ve İsrail için olduğundan çok daha önemli. İran’da birbirlerinden kopuk halde 35-40 milyon Türk yaşıyor.

Beyaz Saray, Ukrayna konusunda Ankara’nın Zelenski’ye sahip çıkmasından rahatsız. Bu yaklaşımın barışı zorlaştırdığını düşünüyor. Ankara’nın barıştan yana olmasına rağmen Ukrayna’ya yakın durması, savaşın devamını isteyen İngiltere ve Avrupa’yı güçlendiriyor. Ekonomik olarak düzlüğe çıkmamız için barış elzem. Yeni Ukrayna, doğusunu ve Kırım’ı kaybetmiş olacak. Batısına Amerika yerleşecek. Ankara bu gerçekler ışığında hareket etmeli, kazananla birlikte olmalı.

Gündem maddeleri arasında ekonomik olarak Türkiye’yi rahatlatacak taleplerin olmaması bence büyük bir eksiklik. Sadece 2024 senesinde üç yüzü aşkın tekstil fabrikası Mısır’a taşındı. On binlerce vatandaşımız işsiz kaldı. Bunun en önemli nedeni, Mısır’ın Amerika’ya gümrük vergisi ödemeden ve kotaya tabi olmadan ihracat yapabilmesi. Mısır, Amerika’nın müttefiki de biz değil miyiz? Bu konu Erdoğan’ın ziyaretinde gündemin başında yer almalı.