İmralı’nın çağrısından beri ilginç bir tartışma sürüp, gidiyor: ‘’Çağrı PYD’yi kapsıyor mu? Kapsamıyor mu?’’ ya da daha açık ifade edersek ‘’PYD silah bırakacak mı, bırakmayacak mı?’’ Bu tartışmanın iktidar tarafından Terörsüz Türkiye girişimine muhalefet edenleri ters köşe yapmak için sürdürüldüğünü düşünüyorum.

Zira Hakan Fidan rejim devrildikten hemen sonra PYD’ nin yapması gerekenleri sıralamıştı. Fidan; federasyon veya özerklik kabul edilmeyeceğini, PKK’lıların Suriye’yi terk etmesi gerektiğini ve PYD’ lilerin sivil hayata dönebileceğini ya da Suriye güvenlik güçlerine katılabileceklerini ifade etmişti. Mazlum Abdi cevaben ‘’Bünyemizdeki Türkiyeliler Suriye’yi terk edebilirler’’ deyince Fidan ‘’Sadece Türkiyeliler değil bütün PKK’lılar terk edecek’’ ifadesiyle talep edileni somutlaştırmıştı.

İlerleyen günlerde yapılan gizli-açık birçok görüşmeden sonra Şam ile PYD sekiz maddelik bir metinde mutabakat sağladılar. Bu metine göre 2861 PKK’lı Suriye’yi terk edecek. PYD’ nin silahlı kolu olan YPG’nin mensupları isterlerse Suriye güvenlik güçlerine katılabilecekler, isterlerse silahlarını teslim ederek sivil hayata dönebilecekler. Güvenlik güçlerine katılanların bir kısmı Suriye’nin kuzeyinde diğerleri ihtiyaç olan diğer bölgelerde asker, polis, jandarma ya da güvenlik görevlisi olarak görevlendirilecek.

Suriye’nin kuzeyinde özerk bölge olmayacak. Fakat yerel yönetimlere yetki devredilecek ve yerel meclisleri halk seçecek. Valiler merkezden atanmayacak halkın seçtiği yerel meclisler tarafından seçilecek. Petrol ve gaz gelirlerinin bir kısmı eyaletlere, bir kısmı Şam’a tahsis edilecek. Suriye’nin resmi dillerinden biri olacak olan Kürtçe ile ana okulundan üniversiteye kadar eğitim almak mümkün olacak. Türkiye’nin kontrolündeki bölgelerden kaçan Suriyelilerin memleketlerine dönmeleri sağlanacak.

Kürtler Şam’da temsil edilecekler. Özellikle Kürt ifadesini kullandım. Zira Kürtleri sadece PYD temsil etmeyecek. Türkiye’nin desteklediği Kürt partilerinin ve Barzani’yi destekleyen Kürtlerinde temsilcileri olacak. Yani çok yanlış ve Türkiye için riskli olan ‘’Suriye Kürtlerinin temsilcisi PYD’dir.’’ anlayışına son verilecek. PYD’nin kuracağı siyasi partinin ülke sathında faaliyet göstermesine izin verilecek.

Bu anlaşma geçerli olursa PYD-YPG’nin silahlarını Türkiye’ye teslim etmesi söz konusu olamaz. Zira PYD’liler ya Suriye güvenlik güçlerine katılacaklar ya da silahlarını Şam hükümetinin oluşturduğu noktalara tutanak karşılığında teslim edecekler. Ankara’nın, Fidan’ın şartlarının çok büyük kısmını karşılayan bu anlaşmayı kabul etmeyebileceğini düşünmüyorum. Bununla beraber duyurulmasının üzerinden uzun süre geçmesine rağmen Ankara’nın halen anlaşmayla ilgili bir yorum yapmadığını belirtmeliyim.

Dikkat ederseniz önceki paragrafta ‘’anlaşma geçerli olursa’’ ifadesini kullandım. Zira anlaşma çok genel hükümler içeriyor. ‘’YPG mensuplarının ne kadarı kuzeydoğuda kalacak ne kadarı diğer bölgelere dağıtılacak ne kadarı asker ne kadarı polis ya da jandarma olacak, kimin nerede ve ne olarak görevlendirileceğine kim karar verecek?’’ detaylandırılırken sorun çıkacaktır. Ki YPG mensuplarının yaklaşık yarısı Arap.

Sadece bu da değil. Gelirlerin paylaşımı başlı başına bir sorun. Suriye gibi demokrasiye yabancı bir ülkede yerel demokrasi nasıl işleyecek? Türkiye’nin kontrol ettiği bölgeleri terk edenlerin evlerine Türkiye’den dönen sığınmacılar yerleşmişti. Onlar geri dönerlerse evlerin, tarlaların ve zeytinliklerin sahibi kim olacak? Daha onlarca soru ve sorun var netleştirilmesi gereken. Yani anlaşma detaylandırılırken ya da sonrasında bozulabilir.

Gerçekleşme ihtimali zayıf olmayan bu ihtimal giderek güçleniyor. Zira mutabakata varılmasının üzerinden bir aya yakın vakit geçmesine rağmen ilave hiçbir açıklama yapılmadı. Anlaşmanın duyurulmasından sonra İsrailli ve İranlı yetkililer Haseke’yi ziyaret edilerek silah bırakılmamasını ve güvenlik güçlerine katılma kararından vaz geçilmesini istediler. İlaveten İsrail ‘’Yahudi-Kürt’’ ittifakı kurmayı önerdi.

Geçen hafta Dürzilerin özerkliklerini ilan etmesi ve Nusayrilerin isyan başlatmaları anlaşmaya muhalif olan PYD’lilerin elini güçlendiriyor. ‘’Bizden çok daha az olan ve silahlı güçleri bizimkiyle mukayese dahi edilemeyecek kadar zayıf olan Dürziler özerklik ilan edebilirken biz neden etmiyoruz?’’ diye soruyorlar.

Dürzilerin ve Nusayrilerin durumu netleşene kadar PYD anlaşmayı ilerletmeyecektir. Belirtmek isterim ki PYD yönetimi çok temkinli ve dikkatli hareket ediyor. Hem İsrail hem de İran, Nusayrilerin başlattığı isyana katılmaya davet etmelerine rağmen PYD harekete geçmedi.

Gelelim öngörülerime. Nusayrilerin isyanı kesinlikle ve son derece acımasızca bastırılacaktır ki tekrarı olmasın. Nitekim isyan bölgesine SMO güçleri de sevk edildi. Daha evvel kaleme aldığım makalelerde orta vade de Suriye’de Hıristiyan, Şii ve Nusayri nüfusun son derece azalacağını ifade etmiştim. Bu kalkışma, süreci hızlandıracaktır. Bu nedenle sınırlarımızdaki güvenlik önlemlerini arttırmalıyız ki sığınmacılar Lübnan, Ürdün ve Güney Kıbrıs’a yönelsinler.

Dürzileri İsrail ordusu fiilen destekliyor. Yani Şam’ın bu isyanı askeri olarak sonlandırması mümkün değil. Şam’ın en büyük avantajı ABD, Avrupa ve Arap devletlerinin Suriye’nin toprak bütünlüğünü desteklemesi. En güçlü ihtimal Şam ile Dürzilerin adı yerel yönetimlerin güçlendirilmesi olan fiili bir özerklikte anlaşması. Bu durumda bu anlaşma PYD için model olacaktır. PYD asla Dürzilerin sahip olduklarının daha azına razı olmayacaktır. Dürzilerin bağımsızlıklarını ilan etme ihtimali çok küçük, Şam’ın Dürzilerin özerkliğini tanıması ihtimali daha da düşük. Zira Dürzilerin özerk olması halinde PYD’nin daha azına razı olmayacağının ve Türkiye’nin bunu kabul etmeyeceğinin farkındalar.

Hülasa Suriye’deki tablo her durumda Terörsüz Türkiye girişimini güçlendirecek. YPG’liler ya güvenlik güçlerine katılacaklar ya da silahlarını bırakıp sivil hayata dönecekler. Ve Suriye’nin kuzeydoğusunda özerk bölge kurulmayacak. Buna muhalefetin ne itirazı olabilir? Ya da PYD süreci uzatacak ve direnecek. Bu durumda Türkiye askeri harekatta bulunacak jki operasyon yapılması da girişimi ve iktidarı güçlendirir. Dolayısıyla bu konunun tartışılmasının ve ‘’PYD silah bırakmaz, bırakmayacak, çağrı PYD’yi kapsamıyor’’ yorumlarının yapılmasının iktidar açısından mahsuru yok hatta faydası var.