Benim beynim gözümden küçük biliyor musun? Ama ben çok mutluyum böyle.
Mutluyum… Çünkü uzaklara baktığımda alabildiğine sarı toprağı çölü, güzelliği görüyorum. Orada her şey kendine özgü; olması gerektiği şekilde duruyor. Bozulmamış ve el değmemiş sessiz, bakir ve sarı.
Mutluyum… Çünkü başımı kaldırıp mavi gökyüzüne baktığımda serbeste hiçbir kötü durum ve şarta maruz kalmadan Tanrının içine koyduğu huzurla ötüşen kuşların uçtuğunu görüyorum.
Mutluyum… Çünkü o çölün ortasında biraz da olsun serinlemek için sıcağın ve kumun altında saklanan, uyuyan arkadaşlarımı görüyorum. Ne kadar da güzel diyorum içimden, çünkü onu rahatsız veya huzursuz edecek ve ona kıyacak iki ayaklı yok etrafta.
Mutluyum… Çünkü yapmamız gereken şey sadece bu koca güzelim doğada yaşamaya ve hayatta kalmaya çalışmak, çalışıyoruz da aslında; çöl iklimi olduğu içinde mücadelemiz sadece doğanın kendisiyle oluyor. Bazen şakalaşıyor bazen gülüyor bazen de koşturuyoruz öyle rüzgâra doğru.
Çöl iklimi işte, biz de yaratanın bize verdiği yetkinliklerimizi kullanarak gündüzleri sıcaktan korunmaya, geceleri de buz kesen havanın sertliğine karşı koymaya çalışıyoruz. Beynim gözümden daha küçük olabilir ama bu düşünmemi engellemiyor. Ne de olsa beyni gözünden büyük olan iki ayaklı yaratıkların düşünemediğini düşünüyor, göremediğini görüyorum. Diyorum ki biz burada mutluyuz kendi halimizde.
Bir yanım dediğim gibi çok mutlu ama bir yanımda kan ağlıyor.
Mutsuzum… Çünkü iki ayaklılar bizim buralara gelir mi, gelip de havamızı, toprağımızı kirletir mi diye telaş ediyorum. Biliyorum çünkü duymuştum. Kimi arkadaşımın derisini yüzmüşler çanta yapmışlar, kimi arkadaşımın canlı canlı tüylerini koparıp mont yapmışlar, kimi arkadaşımın da boynuzunu canlı canlı kesmişler satmak için, kimi arkadaşımı da insanları eğlendirsin diye işkenceyle eğiterek gösterilere çıkarmışlar.
İşte bu yüzden mutsuzum. Ben aslında sizleri görmemek için başımı kuma gömüyorum ve çıkarmak istemiyorum oradan. Sizi görmek istemiyorum. Kötüsün sen. Biz aslında sizden daha şanslıyız farkında mısın? Çünkü küçücük, göremediğin bir virüs bak seni evlere mahkûm etti, çıkmak istiyorsun çıkamıyorsun, yürümek istiyorsun yürüyemiyorsun, koşmak istiyorsun koşamıyorsun. Bak sen mahkûmsun biz özgürüz. Doğa yine bize kaldı. Belki de bu virüsün az da olsa bize faydası oldu bizi sizden kurtararak. Adımıza sizden öç aldı. Gücümüz yok ki, sizin silahınız var ucu sivri sivri bıçaklarınız var. Avladınız, yok ettiniz, mahvettiniz bizi. Şimdi göremediğin virüs seni mahkûm etti dört duvara.
Ama sen bizi hiç düşünmeden, benim de bir canlı olduğumu düşünmeden sırf senin gibi iki ayaklıları eğlendirmek için demir parmakların arkasına koydun, bu da yetmezmiş gibi alaya alıp bize yemişler attın. Hiç mi düşünmedin aynısı bir gün sana olacak diye. Nasılmış tıkılıp kalmak eve, şimdi anlıyor musun ben neden sizi sevmiyorum!
Çünkü siz her şeyi mahvettiniz. Artık sayenizde çoğu arkadaşımı göremez oldum. Neden mi? Yok ettiniz, soyunu kuruttunuz, kuşları, denizdeki arkadaşlarımı avladınız, güzel sesiyle ötüşerek uçan arkadaşlarımı demir bilyelerle delik deşik ettiniz. Kırlarda oynayan koşan zıplayan arkadaşlarımı vurdunuz ve sonra fotoğraflarını çektiniz gülerek, övünerek, mağrur oldunuz! Sen ne büyüksün değil mi! işte ben bu yüzden kafamı gömdüm kuma ve artık çıkarmayacağım. Sizi görmek istemiyorum. Sen kendini bilmeden beni aşağılıyorsun sürekli deve kuşlarının beyni gözünden küçük diye. Evet küçük ama ben her şeyi görüyorum. Ben bu halimle sadece içgüdülerimle hareket ediyorum ve yaşamaya çalışıyorum. Ama sen gözünden büyük beyninle kendini tükettiğini yok ettiğini göremeyecek kadar körsün. Beni ve arkadaşlarımı öldürdüğün gibi doğayı öldürdüğün gibi kendini de öldürüyorsun. Ama anlamıyorsun ve görmüyorsun. Anlamayacaksın da maalesef. Eski hayatına yine devam edeceksin.
Şu kısa günlerde bizden uzak olduğunuz için çok mutluyum, birkaç hafta veya birkaç ay biz de rahat edeceğiz. Ama sonrasında yine geleceksiniz daha büyük hırsla, tutkuyla, daha çok yükleneceksiniz doğaya ve tüketime… Ve yine bizi öldürmeye, kullanmaya devam edeceksiniz.
Neyse ben başımı kuma gömmeye devam ediyorum. Sizleri görmek istemiyorum.