Kırk senedir devletin en mahrem yerlerine militanlarını yerleştiren ve arkasında CIA, MOSSAD, MI6, BDN gibi istihbarat örgütleri olan FETÖ’nün devlet kurumlarından temizlenmesinin kolay olmadığını yakinen bilenlerdenim. Hücre tipi yapılanma ile çalışan bu şeytani örgütün tamamen yok edilmesini beklemek de safdillik olur.
FETÖ, yüzüne İslam maskesi geçirmiş, her türlü kutsalı istismar etmiş, bizim paralarımızla bizim en zeki çocuklarımızı devşirerek batıni emellerine alet etmiş bir şer şebekesidir. Kırk yıllık çalışmasını yok etmek için en onlar kadar ciddi mücadele etmek, İslami, kültürel, siyasi, ekonomik, sosyal her alanda topyekûn bir mücadele stratejisi geliştirmek gerekir. Böyle ciddi bir çalışma ile FETÖ denen şeytani yapı tamamıyla yok edilemese de bu millete, vatana, dinimize zarar veremeyecek hale getirilebilir.
Devlet yetkililerinin bu şeytani yapıyla mücadelede en ufak bir gevşeme göstermeleri onların yok edilmelerini birkaç yıl öteye götürür. Bu açıdan kim olursa olsun devlet erkini elinde tutanlar yapacakları açıklamalara, atacakları adımlara dikkat etmek zorundadırlar. Çünkü FETÖ denen bu şeytani yapının militanları hala devletin hemen bütün kurumlarında vardır ve kendilerini çok iyi gizlemektedirler. Özellikle de istisnalar hariç FETÖ’nün siyasi ayağıyla ilgili neredeyse hiçbir mücadele verilmemesi devleti bu şeytani yapının operasyon yapmasına açık hale getirmektedir.
FETÖ’nün en güçlü olduğu TSK, MİT, siyaset, eğitim, bürokrasi, emniyet, yargı, mülkiye, medya, işadamları, üniversiteler vb. alanlarda şimdiye kadar yeterli olmasa da birçok mücadelenin verildiği aşikârdır. Bu mücadelenin hemen her alanda daha başarılı olması ve sonuç vermesi mücadelenin sürekliliğine ve ciddiyetine bağlıdır.
Peki, bu hususta kurumlarımız ne kadar ciddi hareket etmektedir?
Bütün kurumlarımız aynı hassasiyetle bu mücadeleye devam ediyorlar mı?
Geçmişte bu yapıya hizmet eden, mitinglerde Fetullah’a selam gönderen, Pennsylvania’nın yollarını aşındıran politikacılara yönelik neden bir soruşturma açılmıyor?
Keşke bu tür sorulara “Evet” diyebilseydim.
Diyemiyorum; çünkü FETÖ’nün kripto elemanları başta siyaset kurumu olmak üzere birçok kurum ve kuruluşumuzda halen kendilerine has operasyonlar gerçekleştirmekte ve devletteki kadrolaşmalarına devam etmektedirler.
Şimdi, “Yok o kadar da değil?” dediğinizi duyar gibiyim.
Evet, bu alandaki yapılanmaları o kadar vahimdir.
İsterseniz FETÖ’nün en ciddi yapılanmasını gerçekleştirdiği yargıda neler olduğuna dair medyada çıkan haberlerden meselenin ne kadar vahim olduğunu beraberce izleyelim:
Yıl, 2019. Adalet Bakanı Gül gazetelere bir açıklama yapı:
“Yargıda FETÖ’den arınma dönemi tamamlandı. Sürekli bu tahribatı anlatacak değiliz. Artık inşa dönemi. Yargı Reformu Strateji Belgesi ile bunu yapacağız. 7 bölgede vatandaşlarımızın, akademisyenlerin, baroların görüşlerini alıyoruz."
Sayın Bakanın dediğine göre yargıda FETÖ’den arınma dönemi 2019 yılında bitmiş!
Gerçekten yargıda FETÖ’cü kalmadı mı?
Adalet Bakanı’nın dediği doğru mu?
FETÖ’yü az çok tanıyan birinin bakanın bu sözlerine inanması asla mümkün değildir.
Bu soyut bir değerlendirme değildir. Bizzat HSK’nın bazı icraatları ile somut bilgiler içeren bir bilgidir.
2021 yılında Resmi gazetede yayınlanan bir açıklamada Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Genel Kurulu, aldığı kararla 11 hâkim ve savcıyı FETÖ iltisakı oldukları gerekçesiyle meslekten ihraç ettiklerini şu sözlerle duyurdu:
“Çözümlenen ByLock içerikleri, savcılık soruşturmaları, örgütün mahrem imamlarına ait operasyonel hatlarla iletişimleri, ankesörlü örgütsel ardışık aramalar, HSK müfettişlerinin tespitleri ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlananların anlatımları kapsamında, FETÖ ile iltisaklı ve irtibatlı olduğu sabit görüldü. 11 kişinin, meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına oy birliği ile karar verildi.”
Meslekten çıkarılan bu FETÖ militanları hakkında soruşturmalar da açıldı.
Yine alınan bilgilere göre Hâkimler ve Savcılar Kurulu, 2020 yılının son aylarında 22 FETÖ’cü hâkim ve savcının ihraç kararının iptal edilerek, mesleğe dönme talebini reddetti. Ankara Cumhuriyet Savcılığı da 44 FETÖ’cü hâkim ve savcıya operasyon yaparak gözaltına aldı.
Peki Sayın Adalet Bakanı 2019’da, “Yargıda FETÖ bitti.” derken 2021’de 11 hâkim ve savcının meslekten atılması, bunca hakim ve savcıya yönelik operasyonların yapılması ne anlama geliyor?
Hani yargıda FETÖ bitmişti?
Demek ki bitmemiş.
İşin daha da vahimi bu FETÖ iltisaklı 11 hâkim ve savcının mesleğe 15 Temmuz darbe girişiminden sonra alınmış olmasıdır.
Özellikle 15 Temmuz’dan sonra yüzlerce kez yeni hâkim ve savcıların alınmasında FETÖ’nün avukat yapılanmasına dikkat çekmiş ve bu şeytani örgütün en az 30 bin avukat militanını olduğunu yazarak sızmalara meydan verilmemesini istemiştim. Yine o dönemlerde FETÖ’nün yargıda en az 6 bin militanını olduğunu, bunların 4.500’ünün atıldığını, yargıda hala 1.500 civarında FETÖ’cü olabileceğini yüzlerce kez dile getirdim.
Ne yazık ki bu alanda yeterli tedbirler alınmamış olacak ki, yeni alınan hakim ve savcılar arasından Fetöcüler çıkabiliyor.
Geçenlerde bir haber sitesinde çıkan haberde 15 Temmuz sonrası alınan ve sonra tespit edilerek 2021’de atılan bazı FETÖ’cü hâkim ve savcılar hakkında isimler verilerek şu bilgiler yer almıştı:
“İhraç edilen isimlerden Hâkim Bahar Gögüs, 189524 sicil numarasıyla görev yapıyordu. 7 Eylül 2016’daki kura töreniyle staj yeri belli oldu. Gögüs, 15 Temmuz darbe girişiminde yaklaşık bir buçuk ay sonra Adana Hâkim Adayı olarak yargıda görev yapmaya başladı.
Hâkim Ejder Aksak ise 193583 sicil numarasıyla 26 Mayıs 2017’de Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapılan kura töreninin ardından İstanbul Hâkim Adayı olarak göreve başladı, hemen ardından da Bolvadin Hakimi olarak atandı.
Hâkim Mücahit Fatih Albayrak’ın sicil numarası 192860’dı. İdari yargıda görev yapan Albayrak, 12 Ekim 2016’daki törenle Şanlıurfa Vergi Mahkemesi’nde hâkim adayı olarak görevlendirildi.
12 Ekim 2016’da kura çeken Merve Bozkurt, İstanbul'da hakim adayı iken Bursa Vergi Mahkemesi Üyeliği’ne atandı.
Celal Akar, 189491 sicil numaralı savcıydı. 24 Temmuz 2017’deki kurayla, savcı adaylığı sürecini bitirdi ve Nevşehir Cumhuriyet Savcısı oldu.
194417 sicil numaralı Mehmet Kula da 15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra göreve başlayan isimlerdendi. Kula, Aralık ayında Bylock yazışmaları nedeniyle görevden alındı, dün de HSK tarafından meslekten ihraç edildi.”
Şimdi yukarıda bakanın açıklamalarına baktığımızda bu tabloyu ne ile açıklayabiliriz ki?
Demek ki FETÖ henüz yargıdan temizlenemedi.
2021 yılında meslekten atılan ve haklarında FETÖ’cü oldukları iddiasıyla soruşturma açılan bu hâkim ve savcıların varlığı bakanın tezini çürütür mü bilmem ama FETÖ’nün yargıda bitmediğine çok ciddi işaret sayılır.
Şimdi 20 senedir hayatımı ortaya koyarak bu şeytani yapıyla mücadele eden biri olarak sormak hakkım değil mi?
15 Temmuz gibi bir darbe girişimine rağmen FETÖ’cü bu hakim ve savcılar nasıl sisteme sızabiliyor?
Sızmakla kalmayıp en azı dört yıl görevde kalabiliyor?
Adı geçen FETÖ’cü hâkim ve savcılar yaptıkları görev sırasında acaba hangi davalara baktı, hangi soruşturmaları yürüttüler? Bu dava ve soruşturmalar sırasında Fetöcüleri ne kadar kolladılar?
Acaba yargıda daha ne kadar böyle FETÖ militanı hâkim ve savcı var?
Devlet yetkilileri bu meseleleri ciddiyetle soruşturuyor mu?
Bütün bu benzeri olayları devlet yetkililerinin ciddiyetle ele alıp soruşturması ve tedbir alması milli bir görevdir. Bu görevin savsaklanması önü alınamayacak kadar büyük tahribatlara meydan verebilir.
Geçenlerde Almanya'nın önemli gazetelerinden Süddeutsche Zeitung, ülkede kök salmaya başlayan ve tehlikeli hale gelen FETÖ’nün karanlık yapısıyla ilgili Türk hukuk uzmanı bir avukatın açıklamalarına yer vererek şu ilginç tespitte bulundu:
“FETÖ isimli karanlık yapı, efsanevi İlluminati tarikatından daha büyük bir güce sahip ve ondan daha tehlikeli. Gülen'in destekçileri, toplumun her alanında güçlü bir uyum ve sadık bağları olan bir topluluk yapısına ulaştı. Hareketin bir özelliği de şeffaf olmamasıdır.”
Almanlar bile bu meseleyi bu derece ciddiye alıp mücadele ederken 15 Temmuz’u yaşamış ülkemizin idarecilerinin bu hususta gevşeklik göstermesi kabul edilebilir mi?
Sayın Cumhurbaşkanı konuşmalarında sık sık, “FETÖ ile mücadelenin aralıksız devam edilebilmesi için bu yapıla ilgili bilgisi olanlar devlete bilgi vermelidir. Bilip de bildirmeyen sorumludur. Bu ümmeti, bu milleti parçalayanlara bunun hesabını sormaya devam edeceğiz. Bulacaksınız, biz de araştıracağız, inceleyeceğiz, hukuk içinde gereğini de yapacağız." Şeklinde açıklamalar yapıyor.
Peki, yıllarca FETÖ ile kol kola yürüyen, birçok projeyi beraber gerçekleştiren ve Pennsylvania’yı suyolu yapan Ak partili politikacılar bu hususta ne kadar ciddi davranıyorlar? Kaç tanesi savcılara gidip bildiklerini anlattı? Mahkemelerde kaç tanesi tanıklık yaptı?
FETÖ davalarını çoğunda ya müşteki ya da tanık olan biri olarak bu davaların hiç birinde ne bir Ak parti milletvekili, ne bir il, ilçe başkanı ne de diğer yetkilileri görmedim. Sadece Ak parti değil, diğer partilerden de kimseyi göremedim maalesef.
FETÖ isimli şeytani yapı hafife alınamayacak kadar tehlikelidir. Kırk senedir devletin neredeyse her birimi tarafından desteklenen bu şeytani yapıya milletimiz 15 Temmuz’da iyi bir ders verdi. Yeni 15 Temmuzların yaşanmaması için devletin bütün kurumlarının bu mesele ciddiyetle yanaşması, en ufak bir gevşeme göstermemesi ve sonuna kadar mücadele etmesi bir beka meselesidir. Bunu ciddi almayanlar tarih ve millet önünde hesabını er veya geç verir.