Dostlar, hepinizi sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyor, mutlu ve huzurlu bir hafta sonu geçirmenizi diliyorum.
Başlıktan da anlaşılacağı üzere, ülkeyi yönetmeye talip olan bir partiden, yani CHP’den bahsediyorum. Bir partinin iki genel başkanı olur mu? Evet, olur. Şu an görünürde CHP’nin genel başkanı Özgür Özel, ancak herkesin bildiği gibi, CHP’nin arka plandaki genel başkanı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur. Yine herkes bilir ki İmamoğlu’ndan habersiz CHP’de hiçbir adım atılmaz. Bunun en somut örneğini, son CHP kurultayında gördük. CHP’nin 14 büyükşehir ve 21 il belediye başkanı olmasına rağmen, sadece Ekrem İmamoğlu’na konuşma hakkı verilmesi ve Mansur Yavaş’a konuşması için birkaç saat önceden haber verilmesi bunun en net göstergesidir. İBB’nin kazandığı iller arasında Bursa, Adana, Antalya, Mersin gibi yerler yok mu? Bu illerin belediye başkanları CHP’li değil mi? Tüm ipler İmamoğlu’nun elinde. CHP bu durumdan bir an önce kurtulmalıdır. Unutulmamalıdır ki CHP genel başkanlık koltuğu, Mustafa Kemal Atatürk’ün oturduğu bir makamdır.
Şu an İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı olma hayalini kuranlar, İmamoğlu’nu destekleyici paylaşımlar yapıyor. Amaç, gelecek seçimlerde koltuğu sağlama almak. Peki, siz hiç İmamoğlu hariç başka bir büyükşehir belediye başkanının miting yaptığını veya açılışlara katıldığını gördünüz mü? Göremezsiniz. Görünürde genel başkan Özel, arka planda ise İmamoğlu var. Eğer görüşümü soruyorsanız, ben Karadeniz lobisinden ülkenin kurtulması gerektiğini düşünüyorum. Eğer Karadeniz’den bir aday olacaksa, benim adayım Mansur Yavaş’tır. Çünkü bir belediye başkanında olması gereken devlet adabı Mansur Yavaş’ta mevcut. Yavaş’ın tek handikapı, ideolojik olarak ülkücülerden kaynaklanabilecek baskıdır. Ancak, iki dönemdir belediye başkanlığını başarıyla sürdürmesi, bu baskılara prim vermeyeceğini gösteriyor.
Sonuç olarak CHP şu an iyi yönetilmiyor. Genel başkan, vatandaşı azarlamaya başladı. Eğer cumhurbaşkanı adayı belirlenecekse, bu kamuoyu yoklamalarıyla, halkın talebi doğrultusunda yapılmalı, genel merkezin tercihiyle değil.
Ülke iyiye gitmiyor. Güvenlik, ekonomi, eğitim, sağlık, tarım gibi her alanda dip yapmış durumdayız. Cumhuriyet değerleri, anayasa değişikliği adı altında yok edilmeye çalışılıyor. Ülke, yabancı uyruklu milyonlarca insanın kontrolsüz girişine maruz kalmış durumda ve bu konuda hiçbir adım atılmıyor. Türk milleti olarak diyoruz ki her insan kendi ülkesinde değerlidir. Savaş bitti, neyi bekliyoruz bu insanların gönderilmesi için? Bu durumun, Türk milletinin yaşamını olumsuz etkilediğini herkes biliyor. Parlamenter sistemin adı bile anılmıyor, oysa en acil çözülmesi gereken sorun bu değil mi?
85 milyon insanın kaderi, bir kişinin dudakları arasına terk edilmemelidir. Kabul edin ya da etmeyin, bu ülkede Atatürk’ün ismi ve fikirleri silinmeye çalışılıyor. Siz hiç Diyanet İşleri Başkanı’nın Anıtkabir’i ziyaret ettiğini duydunuz mu? Ama aynı başkan, Suudi Arabistan’ın milli günü kutlamalarına katılıyor. TSK’nın üst düzey komutanlarının da orada olduğunu gördük. Makam, mevki için yağ çekmeyi bırakıp ülkenin istikbali ve istiklali için mücadele etmeliyiz. Ankara’da halkı uyutan siyasetçileri artık görelim.
Son olarak, kimsenin haksız yere ceza almasını istemem. Bu İmamoğlu da olabilir, başka biri de. Ama bu süreç bana, İmamoğlu’na bir mağduriyet zemini yaratılarak adaylığa hazırlama çabası gibi geliyor. Halk, mağdur olanı sever. Bu ülke bizim, bu vatan bizim. Nazım’ın dediği gibi:
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür,
Ve bir orman gibi kardeşçesine.”