Son dönemde ülkemizin içine düştüğü durum; Suriye ve Irak başta olmak üzere İslam coğrafyasında etkin politika kapasitesi olan devletlerin farklı perspektiflerle, farklı siyasal sonuçlar hedeflemelerinden kaynaklanıyor. En açık biçimde ifade etmek gerekirse Rusya yalnızlaştırılıyor. Zira ekonomik ambargolar Rusya üzerinde Batı'nın hedeflediği sonuçları doğurmadı.
Şimdi ABD ile İngiltere bölgede Rus etkisini minimize edecek adımlarla Rusya'ya diplomatik sopa gosteriyor.
Bu gelişmeler minvalinde Türkiye de pozisyonunu belirlemeye çalışıyor.
Türk devleti paradigma değiştiriyor. İslam coğrafyasın'daki mezhep temelli çatışmalar yerini enerji kaynakları temelinde yeni bir çatışmaya bırakıyor.
ABD ve İngiltere Avrupa'nın enerji ihtiyacını karşılamak için Rus gazının yerini uzun vadede İran gazıyla ikame etmek için bir girişimde bulundu.
Bu girişimin en önemli adımı ABD-İran kısmi barışı. Bu adımın Suriye'deki tezahürünü ilerleyen zamanlarda daha net göreceğiz. ABD bu adımı atarken Türkiye'nin bölgedeki gücünü ve etkinliğini de kendi safında görmekten vazgeçmiyor.
Türkmenlerin Suriye'de elinin güçlendirilmesi bu yüzden. ABD'nin, pkknın terör örgütü olduğunu "hatırlatması" bu yüzden. Fakat ABD bunlar karşılığında ne isteyecek, ve Türk devleti bu süreçte pkknın ve pydnin bölgedeki etkisini ne kadar kırabilecek?
Türk devleti'nin, Suriye'nin kuzeyinde kurulmasını istediği güvenli bölge; ABD-İran-Türkiye ilişkilerine bağlı olarak belirlenecek.
Bizim beklentimiz o yöndedir ki; Türkiye bölgedeki terör unsurlarının üzerine gidecek, kendi çıkarları için pkkyı, hem kendi sınır güvenliği hem de ABD'nin beklentisi için IŞİD'i vuracaktır.
İçeride de yükselen terörün üzerine gidecektir.
Atılacak bu adımlar devletin elini iyice güçlendirecektir.
Bu süreçte ana unsurlar ise kurulacak koalisyon hükmetinin "görüşleri" değil milliyetçi bürokratlar olacaktır.
Çünkü terörle mücadele güçsüz koalisyonlar veya güncel siyasete göre söylem değiştiren hükümetlerin değil, omurgalı bürokratların işidir.
İşin siyasal boyutunda da milli devletin savunucusu siyasetçilerin söylem ve adımları etkili olacaktır.
Koalisyon ortağı olur veya olmaz; Genel Başkanımız Devlet Bahçeli Bey tıpkı Kırım ve Doğu Türkistan meselelerinde olduğu gibi bu meselede de etkin rol oynayacak, hükümete yol göstererek açıklamalarda ve yaptırımlarda bulanacak.
Temennimiz odur ki devletin paradigma değişikliği yeni kurulacak hükümete de yansır.
Kim kimle koalisyon kurarsa kursun; umarım Suriye'nin kuzeyi ilerleyen zamanlarda tüm dünya tarafından Türkmen bölgesi olarak kabul edilir.
Aksi takdirde Suriye'de de Irak'ta düştüğümüz hataya düşeriz. Bu da ülkemizi ve tüm hinterlandımızı tehlikeli bir savaşın içine çeker.
Zira Iraktaki gibi bir bölgesel Kürt yönetiminin Suriyede kurulması, 600 kusur kilometrelik sınırı ve Akdeniz ticareti faktörlerini de göz önünde bulundurursak Türkiye için hiç de iç açıcı olmayacaktır.