SELAM KAYBEDENLERE
Tarih kazananları ballandıra ballandıra anlatır.
Hele ki Türk’se yazan;
Başlar; Fatihler, Yavuzlar, Alparslanlar diye.
Hele ki Türk tarihiyse
Saymakla bitmez.
Peki, kaybedenleri nasıl yazar?
Kürşad’ı yazar mı mesela?
Yaktığı ateş, Göktürk devletinin yeniden kuruluşuna giden yolu aydınlatan Kürşad…
Bir Atsız çıkar yazar…
Ruslara kök söktüren, doğu cephesinde sonuna kadar direnen Enver’i yazar mı mesela?
Bir Turancı çıkar yazar…
Fahrettin Paşa’yı yazar mı mesela?
Kutsal topraklar için verdiği mücadeleyi.
Teslim olmamanın şerefini sonuna kadar yaşattığını Türk askerine.
Yazar mı tarih?
Bir Ülkücü çıkar yazar…
Osman Paşa’yı yazar mı misal?
Topa, tüfeğe, her türlü imkana; yıkık bir kalede, kırık dökük teçhizatla direneni…
Güçsüzün haksıza nasıl kök söktürdüğünü…
Yazar mı tarih?
Bir mazlum çıkar yazar…
Bize de enayi diyecekler. Bize de beceriksiz diyecekler. Hatta şehitlerin müsebbi olarak görecekler. Düştük mü bir kez; her yerden ayrı vuracaklar. Hayalperest diyecekler.
Biz bir kez düşünce;
Öyle bir gelecekler ki üzerimize,
Öyle bir duruma düşürecekler ki milletin gözünde; milliyetçiliğini yaptığımız milletten utanacağız.
Anlatamayacağız derdimizi.
Televizyonumuz, gazetemiz, ocaklarımız, partimiz varken anlatamadığımızı, o zaman anlatabilir miyiz sanıyorsunuz?
Biz bir kez kaybedince ;
Ah vah edecek halimiz bile kalmayacak.
Birbirimizi yediğimiz günlere “yazık” etmeye mecalimiz olmayacak.
Birbirinizi yerken bir düşünün…
Bugün kaybetmiş de olsak dimdik ayakta durma imkanımız var,
Duracağız…
Gücümüz azalmış da olsa; şükredip yürümeye devam etme olanağımız var,
Yürüyüşümüzden bir an dahi vazgeçmeyeceğiz.
Kim ne derse desin, gün gelir bir ülkücü çıkar yazar derdimizi…