Rahşan Ecevit, DSP-ANAP-MHP koalisyonunun kurulma aşamasında MHP’ye yönelik  “Eli kanlı katiller”  dediğinde Devlet Bahçeli Genel Başkanlığındaki MHP yönetimi, Rahşan Ecevit’in ‘özür dilemesi’ gerektiğini söylemiş ve buna karşılık Rahşan Ecevit,  “Ben bugünkü MHP için demedim, 12 Eylül öncesi MHP için dedim”  diye cevap vermişti. Rahşan Ecevit’in bu cevabı Devlet Bahçeli Genel Başkanlığındaki zamanın yönetimi tarafından ‘özür’ telâkkî edilmiş ve bu hakâret yenilip yutularak zahmetsizce hazmedilmişti.

Devlet Bahçeli’nin Genel Başkanlığındaki MHP yönetimi tarafından Rahşan Ecevit’te ‘Hakâret dâvâsı’ açılmadı.

Tayyip Erdoğan’ın Ülkücülere yönelik defalarca, defaatle, tekrâren, müteselsilen, mükerreren, ısrarla, üzerine basa basa ve sunturlu ifâdelerle kaç kez ‘salyalı’ dediğini bugün kimse hatırlamıyordur.

Devlet Bahçeli’nin Genel Başkanlığındaki MHP yönetimi tarafından Tayyip Erdoğan’a ‘Hakâret dâvâsı’ açılmadı.

Bekir Bozdağ, Yozgat’ta yaptığı bir konuşmada,  “Sen ancak Erciyes’te ulumayı bilirsin, Meclis’te erkek değil, ürkeksin”  sözlerini Glafkos Klerides’e değil MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yönelik söylemişti.  

Devlet Bahçeli’nin Genel Başkanlığındaki MHP yönetimi tarafından Bekir Bozdağ’a ‘Hakâret dâvâsı’ açılmadı.

BDP milletvekili Sırrı Sakık, Twitter adresinde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için,  “Elinde iple dolaşıp, Öcalan’ı as diyen Bahçeli, sen bu saatten sonra assan assan Sayın Öcalan’ın paltosunu vestiyere asarsın”  sözleri de hakâret telâkkî edilmemiş olacaktı ki Devlet Bahçeli’nin Genel Başkanlığındaki MHP yönetimi tarafından Sırrı Sakık’a ‘Hakâret dâvâsı’ açılmadı.

Son olarak, Devlet Bahçeli Genel Başkanlığındaki MHP yöneticilerinden bâzılarının ortalığa saçılan ayıplı kasetleriyle ilgili Hüseyin Gülerce’ye ve Ergun Babahan’a yazdıkları köşe yazılarından dolayı da ‘Hakâret dâvâsı’ açılmadı. Merak eden ilgili köşe yazılarını arşivden bulup okuyabilir, yazılardaki Devlet Behçeli’ye yönelik imâları yenilir yutulur cinsten hakâretler değildi.        

***

Geçtiğimiz günlerde Ankara’da MHP yönetiminden rahatsızlıkların dile getirildiği ‘MHP biziz, MHP bizim’ başlığıyla bir toplantı yapıldı. Toplantıyı tertip eden Ülkücüler/MHP’liler bu toplantıda MHP yönetimine yönelik eleştirilerini ve ülkenin gidişâtına dâir görüşlerini ifade ettiler. Şahsen iştirâk etmediğim ve pek çok insan gibi basından tâkip ederek muttâli olduğum toplantıdan sonra da bir sonuç bildirgesi yayınladılar. Bildirge,  “MHP’yi iktidardan başka hiçbir yere yakıştıramadıklarının’ beyânıyla başlıyordu ve ‘Devletin bekâsı, milletin bütünlüğü konusunda açık yakın tehlikeler içeren iş birlikçi AKP politikalarının önlenmesi konusunda’ MHP Genel Merkez yönetimini ‘başarısız’ buluyordu.

8 maddelik bu sonuç bildirgesinde ‘hakâret’ olarak algılanabilecek bir tek cümle bile yoktu.

Bendeniz MHP Genel Merkez yöneticisi olsaydım, bu sonuç bildirgesini, ‘Havada bulut diyerek sen bana ördek demek istedin’ psikolojisiyle ‘hakâret’ olarak algılamam, fakat kötü bir Türkçe ile kaleme alındığından dolayı bunun Türk Milliyetçiliği adına bir ‘ayıp’ olduğunu beyan ederdim, çünkü bildirgenin tek kusuru buydu.

Lâkin, gelin görün ki MHP Genel Merkezi, gerek siyâsetçilerden, gerek köşe yazarlarından ve gerekse Sedat Peker’den gelen alenî ve sunturlu hakâretler karşısında dut yemiş bülbüle, süt dökmüş kediye dönerken, kendi insanına karşı yine kaplan kesildi ve Türk Hukuk tarihinde ancak ‘mizah malzemesi’ olacak bir dilekçeyle toplantıya katılan Ülkücüler hakkında ‘Hakâret ve kamu barışını bozmak’ suç isnâdıyla dâvâ açtı.

Dâvâ dilekçesi, bildik ifâdelerle doluydu. ‘MHP’ye yönelik fitne-fesat yuvalarının sistemli saldırıları, bir yerlerden işâret almışcasına, zavallı piyonlar, partimizle uzak yakın ilgilerinin olmadığı küçük bir araştırma ile dahi ortaya çıkabilecek şahıslar...”

MHP Genel Merkezi’nin ‘Partiyle uzak yakın hiçbir ilgisi bulunmayan şahıslar’dan yalnızca üçünün ismini, hangi kayıtlarda araştırdığını çok merak ediyorum doğrusu; Ulvi Batu, Necip Dinçer ve Şenol Uğurlu’nun MHP’nin güncel üyelik kayıtlarında belki isimlerine rastlamamış olabilirler, fakat hiç olmazsa Google kadar hafızaları olması da gerekmez miydi?

Durum budur maalesef!

Hâl-i pür melâlimiz budur maalesef!

“Şimdi sanık ayağa kalk”  diyelim.

Sizce de sanık kim?