İYİ parti 2.Olağanüstü Büyük Kurultay'ını yaptı. Akşener, tabanın iradesine uyarak bıraktığı koltuğa yeniden döndü.
Farkı düşünenler olsa da ben sn Akşener'in bırakırken, bir dönüş hesabı içinde olmadığını düşünenlerdenim.
Muhtemelen, bu kadar emek ve bu kadar alın terinden sonra bu eleştiri kılığına girmiş aşağılamaları hak etmedim diye düşündü.
Eleştiriyi hak eden yanlar yok muydu,vardı. 24 Haziran seçimlerine doğru adaylar ve milletin vicdanına hitap eden bir dille gidilseydi bugün tablo çok farklı olabilirdi.
Akşener'in Kurultay konuşması,daha çok -iman tazelemeye- yönelik bir konuşmaydı.
Morali bozulan,umutları azalan tabana yeni bir umut vermeye çalıştı. Daha yeni başlıyoruz diyerek heyecanını kaybedenlere seslendi. Kışkırtıcı,uyarıcı,harekete geçirici bir dil kullandı. Eleştirileri açık ve herkesin anlayabileceği bir üsluptaydı. Kullandığı dil,verdiği mesaj 24 Haziran'a göre -daha milliyetçi ve muhafazakardı. Partinin yerinin milletin vicdanı olduğunu söyleyerek -genel eğilimi- hedef aldığını gösterdi.
Krizle ilgili sözleri de, kendi çocuğumuzu başkalarına dövdürmeyiz şeklindeki beyanları da yerindeydi. Krizin nedeninin,israf,rüşvet,yolsuzluk,kötü yönetim,CB sistemi olduğunu söylerken de, başkalarını iç işlerimize karıştırmayız anlamındaki kendi çocuğumuzu başkasına dövdürmeyiz sözleri de tutarlıydı. Oysa çok değil, 1.5 ay önce sn Akşener için iktidar partisi ve yandaş kalemler söylenmedik söz, atılmadık iftira bırakmamışlardı. Keşke iktidarda aynı sorumluluk duygusu ile hareket edebilse.Milliyetçilik, biraz da siyasi rekabete dış güçleri karıştırmamaktır. Akşener,bu prensibe sadık kalarak milliyetçi bir tutum sergiledi. Satır aralarına yerleştirilmiş cümlelerle de muhafazakarlara mesaj verdi.
Bugün toplumsal merkez milliyetçilik ve muhafazakarlıktır. Toplumun en az yüzde 60'ı kendini milliyetçi yahut muhafazakar olarak tanımlıyor. Erdoğan'ın bu hat üzerinde siyaset yapmasının nedeni bu toplumsal eğilimi doğru okumasıdır. Politik hatalarını,zaaflarını milliyetçi-muhafazakar bir dil kullanarak örtüyor. Bu malzeme elinden alınmadığı müddetçe bunun böyle devam etmesi mukadderdir.
Önümüzde mahalli seçimler var,İYİ parti başlangıçta yakaladığı büyük heyecan dalgasını yeniden yakalayabilir mi,göreceğiz. Türkiye'nin ciddi ve güçlü bir muhalefete ihtiyacı var. Çünkü; sistem hiç bir denge ve fren mekanizmasına sahip değil. İktidarın açıklarını,yanlışlarını ancak güçlü bir muhalefet halka taşıyabilir. Ekonomi batıyor,kimse bir gün sonra ne olacağını bile kestiremiyor ama bunu millete anlatacak siyasi bir kadro yok.
Konuşmada yolsuzluğa,rüşvete,kayırmacılığa yeterince yer ayrılmamıştı. Suriye siyasetinin ekonomiye getirdiği yük de unutulmuştu. Oysa geldiğimiz noktada bu hususların çok büyük etkisi var. Türkiye 16 yıldır rüşvet ve yolsuzluk ekonomisi ile yönetiliyor. Bazı bakanlıklar ihaleleri davet usulü yaparak çok daha ucuza mal olacak işleri çok pahalıya mal ettiler. Devlet adına denetleme yapan Sayıştay adında bir kurum var ama işlevsiz hale getirildi. Vatandaşın - çalıyorlar ama çalışıyorlar- argümanı çöktü. Yangının mutfağa girdiği bir ülkede kimse -çalışıyorlar- tesellisine sığınmaz.Ülkenin imkanları -avantajları 16 yıl boyunca bir bir heder edildi. Şimdi o yanlışlar ağır bir kriz olarak dönüyor.
Umarım, Türkiye yeniden IMF'nin kapısına düşmeden yeni bir kadro ile bir çıkış yolu bulur. İYİ Parti, ekonominin içinde bulunduğu durumu ve nasıl düzeltilebileceğini halka anlatabilirse bu krizden bir umut olarak çıkabilir.Bu ülkede her kriz yeni bir iktidar çıkarmıştır. Doğru bir kadro,doğru bir siyaset,korkulara değil, umutlara hitap eden bir dil,toplumsal eğilimlerde büyük değişimlere neden olabilir.