Odgurmuş: Üstadım, sizi anlamıyorum diyorum ya. İşte yine anlaşılmazsınız. Ortadoğu’da meydana gelen gelişmeler konusunda, yine olayları bilinmezlere, hayali düşmanlara yüklemişsiniz.
Üstad: Üzerinde yaşadığımız coğrafi bölge her türlü huzursuzluğun ve terör canilerinin kolayca hayat bulabileceği bir coğrafi bir bölgedir. Bu bölgede meydana gelen olayları biz mi yapıyoruz. Elbette Emperyalistler-bilinmeyenler yapıyor. Bunun neresi anlaşılmıyor.
Odgurmuş: Çook büyük bir keşif yapmışsınız. Üzerinde yaşadığımız coğrafyada problem var derken. Üstadım, Yalnızca bu coğrafyada mı problem var. Afrika’da güney. Asya’da, orta Amerika ülkelerinde, hatta güney Amerika’da problemler yok mu? Batının emperyalist emelleri var, doğunun ve diğer mazlum milletlerin, zalim batı karşısında mazlumiyeti var.
Üstad: Bırak da sözümü bitireyim Bu coğrafya emperyalist güçlerin kendi çıkarları doğrultusunda düzenlemesinden sonra her türlü tehlikenin yeşerdiği bir sosyolojik ve ideolojik yapıya uygun hale de getirilmiştir.
Odgurmuş: Yine bilmece gibi konuşuyorsunuz. Tamam, biliyoruz, Afrika’daki ve orta doğudaki pek çok sınırı cetvelle çizilmiş, kardeşler, akrabalar ayrı yerlere düşmüşler. “her türlü tehlikenin yeşerdiği bir sosyolojik ve ideolojik yapıya uygun hale de getirilmiştir.” Diyorsunuz. Bu bölgeyi kimler sosyolojik ve ideolojik olarak tasarımlamış açıkça açıklamıyorsunuz. Sonra; Sosyolojik ve ideolojik yapıya uygun hale nasıl geliyor, neleri yapıyorlar da sizin dediğiniz gibi bir sonuç çıkıyor. Ya da neleri yapmıyorlar da sizin bahsettiğiniz sonuca ulaşıyorlar. Bunları hep muallâkta bırakıyor ve dediğim gibi bilmece gibi konuşuyorsunuz. Bu coğrafyada yaşayanların hiç mi suçu yok, uyanık olsalardı da batılılara olduğundan fazla güvenmeselerdi.
Üstad: Gerçekten söylediklerim anlaşılmıyor mu, banim söylediklerim açık ama sen anlayamıyorsan ben ne yapayım.. Beeennnn senin seviyene demek ki inemiyorum. Bak şimdi kendimle gurur duydum. Bölgede inanç farklılıkları, sosyolojik ve kültürel dengesizlikler, yaşayanlar arasında ekonomik ve sosyal anlamda derin açıklık olduğu bir gerçektir.
Odgurmuş: Yine vecize gibi bir cümle daha; Yusyuvarlak kelime ve cümlelerin arkasına saklanıyorsunuz. Esrarengiz bilgilere sahipmişsiniz gibi konuşuyor, hiçbir açıklama yapmıyorsunuz. Sosyolojik ve kültürel dengesizlik derken neleri kastettiğiniz de anlaşılmıyor.
Üstadım. Siz tüm diğer üstad’lar gibi bu şekilde yazmayı konuşmayı bilerek ve isteyerek mi yapıyorsunuz. Okuyucu ne dediğimi anlamasın, dolayısıyla da insanlar anlamadıkları şeyleri daha çok severlermiş diyerek “ne büyük yazar” desinler diye hareket ediyorsunuz gibime geliyor.
Afrika’yı hiç hesaba katmıyorsunuz, Orada her şey güllü gülistanlık mı?
Üstad: Okuyucu, hatta benim okuyucum beni anlar, sen anlamıyorsun. Bu bölgede yaşayanların çoğu da Müslüman olmalarına rağmen dini kabulleri birbirinden farklılık gösterir.
Odgurmuş: İşte çerçevelettirilip camilere asılacak türden bir cümle daha. Müthiş (!) böyle bir cümle sarf etmek ancak 100 yılda gelen bir insana nasip olur. Batı dünyası Hıristiyan değil mi, onlar neden ayrı ayrı devletler halinde yapılanmışlar, Asya’da pek çok Budizm dinine inanan yok mu da onlar da ayrı ayrı devletler halinde teşkilatlanmışlar. Arap dünyası için de bu durum geçerlidir, Türk dünyası için de geçerlidir. Hatta Türk dünyası hem ırken Türk, hem de dinen Müslüman ama ayrı ayrı devletleri var. Elbette her topluluğun dini kabullerinin dışında siyasi tercih farklılıkları olacaktır. Tıpkı Hıristiyan Avrupa ve batı gibi, Tıpkı Müslüman Türk olan Türk dünyası gibi. İnsanlar aynı dini de paylaşmış olsalar ve aynı ırktan da gelmiş olsalar, dünyaya bakış açıları ve siyasi tercihleri farklı olduğu için günümüzdeki gibi ayrı ayrı devletler halindeler. Siyasi tercihlerinden ve millet olma şuuruna yeteri kadar erememiş olmalarından dolayı ayrı ayrı devletler halinde teşkilatlanmışlardır.
Üstad: Sen de her cümleme karşı çıkıyorsun.. Sen kim oluyorsun da benim gibi “hem yerel hem de ulusal ölçekli bir köşe yazarının” yazılarını beğenmiyorsun. Emperyalistler diyorsam, emperyalistlerdir. Batılılar diyorsam batılılardır. Yok yani orta doğuda bulunan devletlerin hiç mi suçu yok. Gidiyorlar, batılılarla işbirliği yapıyorlar. Yatırımlarını batıya yapıyorlar. Hepsi zaten geri.
Odgurmuş: Emperyalist güçler sadece bu coğrafya üzerinde mi tezgâh kuruyorlar, Afrika Güney Amerika, Ortadoğu ve güney Asya’da da aynı emperyalist emeller doğrultusunda hareket ediyorlar.
Ama Bölgemizde yaşayanlar Müslümanlar, İslamiyet’ten çok siyasi tercihlerini ortaya koydukları için farklı davranıyorlar. Avrupa da tamamıyla Hıristiyan ama her birinin menfaati diğeriyle çelişir. Ve ayrı ayrı devletler halineler.
Üstad: Irak halkının Saddam’ın devrilmesinden sonra dış müdahaleye kucak açar tavrı bugün Irak’ın bölünmesi sonucunu getirmiştir.
Bahane beklermiş gibi, aralarında inanç birliği olan-olmayan Suriye halkının birbirlerini acımasızca boğazlamaları bu sonuçla ilişkilidir.
Libya’nın içler acısı hali bunların bir başka örneğidir..
Odgurmuş: Şunu anlamak lazım Üstadım, orta doğuda ya da başka bölgelerde emperyalistlerin emellerini gerçekleştirmek için şunu yapıyorlar, bunu yapıyorlar, mezhep farklılıklarını, boy, soy ve kabile farklılıklarını tahrik ediyorlar olabilir. Fakat şurası da bir gerçek bu gibi bölgelerin insanları da bölünmeye, ayrılığa ve güçlü devletlerin tahriklerine kapılmaya çok müsaitler. Sen sırtını dönersen, sana semer vurmak isteyen çok olur.
Üstad: Doğalgaz zengini olan Katar’ın kontrolleri dışında davranışlar göstermesi, aşırı zenginlemesi bugünkü sıkıntının ortaya çıkmasının sebeplerinden biridir. Bir başka sebep de bunlara yön verenlerin elde ettikleri ranttan hoşnut olmadıklarından buranın da karışmasını istemeleridir.
Odgurmuş: Doğalgaz zengini katar diyorsunuz. Katarın zenginleşmesi diyorsunuz, Allah o topraklarda doğalgaz vermiş ve toprak üstündekiler de zenginleşmişlerse. Buna batı ne karışır, doğu ne karışır. Katar üzerine oyun oynanmasına sebep olan şey, Türkiye ile yaptığı askeri işbirliğidir. Katara ambargo uygulayan diğer Arap devletlerinin ileri sürdükleri şartlar arasında, katarda bulunan Türk askeri üssünün kaldırılması da vardı. Üstadım bunu göz ardı edemezsiniz. Esasında günümüz orta doğusunda bizimle iyi geçinen iyi ilişkiler içerisinde bulunan ülkelerle ilerde bizimle iyi ilişkiler içerisinde olma ihtimali olan ülkeler de karışıklıklar meydana getiriliyor diye bakmak lazım biraz da. Ülkemizin Türk dünyasında ve orta doğuda giderek ağırlığı artmaktadır. Bu muhtemel ağırlığa karşı batı kendince tedbirler almakta ve bizim iyi ilişkiler içine girdiğimiz ülkeler üzerinde siyasi manevra yapmaktadır.
Üstad: Bu bölgede yaşayan, aynı inanç sistemi içinde gözüken halkın, birbirlerini çekememek, birbirlerini katletmek, üstelik bunu din adına gerçekleştirmek gibi bir sapkınlığa düşmeleri/düşürülmeleri endişe vericidir.
Odgurmuş: Üstadım sizin yanıldığınız asıl nokta işte burasıdır. Karşı karşıya gelen iki insan da “Allahuekber” diyerek diğerine saldırıyor. Bu insanlar inançlarına göre hareket etmiyorlar, inanç haline getirdikleri sapkın ideolojilerine dünya görüşlerine göre hareket ediyorlar. Bu yüzden karşısında bulunan kişi isterse din kardeşi olsun onun için fark etmiyor. İnandığı ideoloji onu öldürmeyi emrediyor.
Üstad: Türkiye’nin üzerinde bulunduğu toprakta benzer sıkıntıların çıkma ihtimali olan topraktır. Devletimiz şimdiye kadar büyük oyunlarla karşılaşmasına rağmen bugüne kadar böyle bir acı yaşanmamıştır. Buda Türk Milletinin geçmişten bu tarafa takip ettiği etnik ırkçılığı reddeden büyüklüğüdür.
Odgurmuş: Üstadım yine bir vecize sadır oldu sizden. Türkiye’nin bulunduğu bölge sıkıntılı derken, sanki Türkiye sıkıntılara düşsün der gibi bir hava içerisindesiniz. Türkiye dara düşse sanki zil takıp oynayacaksınız.
Üstad: Coğrafyamızda etnik ve inançsal açıdan farklılıklara rağmen, “Türk Milleti” tanımı öyle bir oturmuştur ki, küçük bir azınlık ırkçı grup ne kadar tersine çalışsa da bu milletin mensuplarını karşı karşıya getirememiştir. Çünkü Türk tanımı herkesi içine almaktadır. Bir özelliğimiz de Büyük Atatürk tarafından uygulamaya konan laiklik sisteminin başarısıdır”
Odgurmuş: “Üstadım en veciz sözünüz bu olmalı. Laiklik denilen ucube uygulamayı Atatürk halkın istekleri doğrultusunda mı getirmiştir, yoksa halka rağmen batılılaşma sevdasına mı getirilmiştir.
Tek parti döneminin laiklik uygulamaları hakkında Türk Milliyetçiliğinin önde gelen isimleri olan, Nihal Atsız Peyami Safa, Necip Fazıl, Osman Turan ve özellikle de Osman yüksel Serdengeçtinin yazılarını her halde okumadınız. Haydi, bu eskileri okumadınız da Erol Güngör’ü de mi okumadınız. Hatta Necmettin Hacıeminoğlu’nun yazılarına hiç rastlamamış gibi konuşuyorsunuz. Ama ben de neler söylüyorum. Sen o kitapları nereden bulup da okuyacaksın.
Üstad: O dönem de rejimi oturtmak için ufak tefek uygulama hataları elbette olmuştur.
Odgurmuş: Ne uygulama hatası, o günkü yönetim Dinimiz olan İslamiyeti toplum hayatından çıkarmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Bu yaptıkları işleri de açık açık yazmışlar ve söylemişlerdi. İşin garip tarafı sizin gibi kendini yazar-üstad zannedenler bunu görmek ve anlamak istemiyorlar. Bu milletin CHP’yi neden desteklemediğinin sebeplerini buralarda aramak gerekir.
Üstad: Son olarak müftülere resmi nikâh yetkisi verme çalışması bu işin üzerine tuz biber olacak gözükmektedir. Nikâh evlikte bir akittir. İki tarafından hakkını gözeten bir anlaşmadır. Şimdiye kadar toplumda kabul görüp uygulanan Resmi ve dini nikâhın yaptırılmasıydı. Burada kişilerin kararı önemliydi. Müftülere nikâh yetkisi verilmesi devletin evliliklerle ilgili tutacağı kütüğün ikiye ayrılması sonucunu getirir. Toplumda bazıları resmi nikâh için müftüye müracaat ederken diğeri de Belediyeye başvuracaklardır.
Hatta Son zamanlarda laiklik sistemimizin yerine düşüncelerine uygun, temeli ümmetçiliğe uzanan sistemi ikameye çalışmaları, toplumumuzu germeye, kutuplaşmaya doğru itmektedir. Hatta her ne kadar ortada acıtıcı örnekler görülmese de kutuplaşma oluşmuştur, hızla ilerlemesi için gayret gösterilmektedir.
Odgurmuş: Üstadım siz neler söylüyorsunuz. Siyasi ümmetçilik de ne demek. Halüsinasyon görüyorsunuz her halde. Bu siyasi ümmetçilik dediğiniz olgu 15 sene geçmiş gelmemiş de bundan sonra mı gelecek. Sonra siyasi ümmetçilik ne demek, siz ne anlıyorsunuz. Müftülerin Nikâh kıyması konusunu kast ediyorsanız. O durum çok geç kalmış bir karardır. Eskiden beri uygulanan, dini nikâh, resmi nikâh konusunda bizler de şikâyetçi değil miydik? Bizim için dini nikâh daha önemli demez miydik? Dini nikâhı resmileştirmek gerekir demez miydik? Dini nikâhla resmi nikâh birleştirilse daha iyi olmaz mı demez miydik? Şimdi size ne oldu da fikirlerinizde değişiklikler oldu. Biliyorum son zamanlarda ulusalcılığa doğru sizde bir kayma var. Bunu anlarım ama Müftülerin dini nikâhın yanı sıra resmi nikâh da kıymasının hiçbir mahsuru olmadığı gibi en az ezanın Türkçe okutulmasından vazgeçilmesi kadar önemli bir konudur.
Üstad’ım şunu kabul etmelisiniz, Türkiye bulunduğu yerden asla geriye gitmez ve gidemez, yersiz endişeleriniz kendinize kalsın. Ayrıca Türk Milletinin büyüklüğüne inanın.