(Üstad ve Odgurmuş)
Odgurmuş: Üstad’ım kurban bayramı yaklaşıyor, Kurban kesiyor musunuz?
Üstad: Ne kurbanı yahu, ben kıyamam, sonra yazık değil mi o kadar hayvana. Canlı canlı boğazlayıp atıyorlar. O kadar masum cana kıyıyorlar, hâlbuki kurban için harcanan paralarla kaç tane okul yapılır sen biliyor musun? Okul yapsalar ya.
Odgurmuş: Ama Üstad’ım İnsanlarımız dini vecibeleri gereği Kurban Bayramı zamanında borçlarını eda ederler, kurbanlarını keserler.
Üstad: Din öyle bir şey mi emrediyor, katliam mı yapın diyor. Hangi dinde var böyle bir şey. Sonra o ne öyle sokaklar caddeler, mezbahaya dönüyor, sonra yok dana kaçtı, yok boğa kayboldu, yok caddelerde sokaklarda kurbanlık kovalamalar. Yok, kasaplar kendilerini yaraladılar. Bu ne biçim bayram, bu ne biçim bir dini görev ben anlamıyorum. Sen anlıyorsan söyle.
Odgurmuş: Üstad’ım eskiden evlerimizin bahçeleri olduğu için kurban kesmek isteyenler, kurbanlarını kendi bahçelerinde keserler ve kurbanla ilgili atıkları da bahçelerinde açtıkları çukurlara gömerler, oraya buraya atmazlar etrafı kirletmezlerdi.
Günümüzde eski evler çeşitli yollarla terk edilip, “apartmana çıkma” modasına uyup yıktırılıp apartmana çıktığımızdan beri kurban ibadetini eda etmek için çok uygun yerler bulunmaz oldu.
Bu durumda insanlar ne yapsın? İbadetini nerede yerine getirsin? Kendi çözümünü kendisi üretip, mecburiyet karşısında boş bulduğu arsalarda, yol kenarlarında kurbanını kesiyordu. Olmaması gereken bir durumdu ama maalesef oluyordu.
Dolayısı ile etrafta istenmeyen görüntüler meydana geldiği gibi çevrenin kirlenmesi ve olumsuz bir takım görüntülerin ortaya çıkması da kaçınılmaz oluyordu.
Bu olumsuz şekil ve görüntüleri ele alan bir takım “laik” çevreler ve “laik basınımız”, en olumsuz görüntülerle bunları dünyaya ilan ettiler, nerdeyse kurban kesmenin yasaklanmasını isteyenler bile çıktı. Bazı saf dil vatandaşlarımız ve özellikle sol görüşlü sanatçılarımız da “ne gerek var kurban kesmeye, şu pisliğe bakın, böyle ibadet mi olur” diyerek tenkidlerde bulunur oldular. İşin aslını esasını anlamadan görüşler belirtildi, beyanatlar verildi.
Zamanla bazı belediyeler olması gerekeni yaparak bu konulara el attı, hem kurban satış hem de kurban kesme yerleri yaparak insanların ibadetlerini daha rahat ve etraflarını rahatsız etmeden çevreyi kirletmeden yapmalarını sağladılar. Bu sayede ne laiklik elden gitti, ne de Cumhuriyetin kazanımlarına bir zarar geldi.
Hatta büyük şehirlerimize satış için getirilen kurbanlıklar da sıkı denetime alındı, sicil kaydı olmayan kurbanlıkların satışına ve nakline de izin verilmedi.
İnsanlarımızın ibadetlerini sorunsuz bir şekilde yerine getirebilmeleri için gerekli ortam hazırlanmadan, mütedeyyin insanımızı kınamak, ayıplamak, eleştirmek söz konusu olmamalıdır. İnsanlar bu ibadeti yapacak ve yerine getirecektir. İdarecilere düşen görev ise insanımızın bu ibadetini istediği gibi ve rahat bir şekilde yapmasına yardımcı olmaktır. Onlara ibadetleri için yerler hazırlamaktır. Neden, şöyle olmuyor, böyle olmuyor diye kızmak yerine çözüm üretmek ve bu insanlara yardımcı olmak gerekmektedir.
İdareci ve yöneticilerin ya da belediyelerin yapmadıkları bir uygulamadan dolayı, milleti suçlayarak, onu aşağılamak bazıları tarafından sürekli kullanılan bir yol oldu. Milletin aleyhine olabilecek her şeyi manşete taşıyan gazetelerimiz olduğu gibi, bunlara inanan saf vatandaşlarımız da her zaman bulundu.
İnsanımız her ne hal olursa olsun bu ibadetini yerine getirecektir. İdareye ve Belediyelere düşen görev ise; insanımızın bu ibadetini yerine getirmesini kolaylaştırmak, ona yardımcı olmak ve meselenin sorunsuz bir şekilde etrafı da kirletmeden, olumsuz görüntülere sebep olmadan yapmasını sağlamaktır.
Hamiş:
Üzüm yemek isteyenler; bahane değil, modern çözümler üretmek mecburiyetindedirler. Bağcıyla problemi olanların hakları ise, zaten bağ bozumundan sonra halk tarafından avuçlarına hakkıyla –sandıkta- konmaktadır.
Not: Bu münasebetle okuyucularımın idrak etmekte olduğumuz “Kurban Bayramı” nı tebrik ediyor hayırlara vesile olmasını diliyorum