TRT Ankara radyosuna o kadar uzun, yorucu, meşakkatli eğitim programlarından ve ardından imtihanlardan, elemelerden geçerek, “Yurttan Sesler” sandalyesinde, o sihirli stüdyoda oturmayı hak ettiğimiz ve radyoya yeni girdiğimiz dönemde, adımızı sizlere yeni yeni duyurduğumuz yıllardı.(Uzun bir cümle oldu ama kurum içi eğitim de uzundu)
Benim sevgili hocam Mehmet Özbek beyefendinin çalışmam için verdiği, altı ay boyunca her gün çalıştığım, “Kirpiğin kaşına değdiği zaman” Türküsünü sizlere duyurduğum zamanlar.
TRT İnt TV çekimleri için Berlin’deyiz, tam da Berlin duvarının yıkıldığı senelerdi.
Derler ya, Türkler ekmeğini taştan çıkarır.
Berlin duvarını poşetliyorlar ve o utanç duvarının (mezarların olduğu yerde) dibinde satıyorlardı.
Bedeli ödenen özgürlüğün minik taşlarını bizde 5 Mark vererek, bedelini ödeyerek almıştık, anı olsun diye.
Çekimler sonrası TRT TV Dairesi Başkanımız Bülent Varol beyefendi bizleri bulundukları bir Cafe'ye davet etti, bir kaç sanatçı arkadaşımla icabet ettik bizde.
Yanında o dönemler fırtınalar estiren Nükhet Duru hanımefendi var ve inanılmaz güzel.
Samimi, kendimizi ifade edeceğimiz bir ortam da sohbette koyulaştı.
Başkanımızın kankasi durumunda Nükhet hanımla anladım ki sıkı dostlar.
Bunu beynime nakşettim tabii.
Hatırlarsınız o dönemde “Bir Başka Gece” çok seyredilen, reytingi bol bir program.
O programa herkes çıkamıyor, çıkan da kesin meşhur oluyor, olmasa da tanınıyorsun.
Bir kaç programa çıktım elbette, ama inanın "Bir Başka Gece" ismi gibi, bir başka.
Elimde bir Türküm var, çok önceleri okunmuş sema kenarda kalmış, unutulmuş.
Sizlere, yani türkü severlere duyurmak istediğim bir türkü.
Bir kaç kez Bülent beyi aradım, sekreteri “bir saniye bakayım Neşe hanım yerinde mi” diyor, sonra dönüyor biraz önce çıkmış diyor.
Bir türlü görüşemiyorum ve düşünüyorum, bir kapısı olan odadan çıkarken, sekreter nasıl görmüyor diyorum.
Atlatıldığımı anlıyorum tabii, o kadar saf değilim.
Sonra bir ışık çaktı beynimde, bir kaç gün geçti, tekrar aradım.
Sekretere telefonun ucundan, o cilveli sesimle, “ben Nükhet Duru, Bülent beyle görüşeceğim” dedim, aynı ses tonuyla aynı vurguyla.
Tanıyorum ya, ses tonunu beynime nakşettim ya.
“Bir saniye” dedi ve telefonun ucunda Bülent bey.
Sıcak bir ses tonuyla, “merhaba Nükhet ‘çiğim, buyur” dedi.
Heyecandan dilim damağım kurudu, derin bir nefes aldım, cesaretimi toplayıp, “Başkanım ben Nükhet hanım değilim, Neşe Dilekçioğlu ben, ne yapayım telefonlarıma çıkmıyorsunuz, mecbur kaldım” dedim. Nükhet hanımın ses tonunu sürdürerek.
Bir kahkaha koptu, bekliyorum tabii başıma ne gelecek?
“Senden kurtuluş yok, anlaşıldı, yarın gel görüşelim” dedi.
Bir ohhh! çekip kapattım telefonu..
Ertesi gün, radyo çıkışı hoop yanındaydım.
Başkanım bekletmeden hemen odasına kabul etti.
Sekreteri içeri girmeden kendimi tanıtınca, kızgın kızgın baktı, “beni nasıl yanılttın” der gibi.
Hiç umursamadan girdim odaya, Bülent bey beni görünce yine gülmeye başladı.
“Gel bakalım Nükhet ‘çiğim” diyerek.
Ben de o gülmeye katıldım.
Ne yapayım Başkanım? Defalarca aradım, çıkmadınız telefonuma..
Nükhet Hanım da kankanız gibiydi, ben de onun sizde referansı olur diye düşündüm, o ses tonuyla aradım.
Gülüşmeler bitince, "Hadi bir daha yap taklidini, sekreterime ne dedin"
"Merhaba ben Nükhet Duru, Bülent beyle görüşecektim sekreteriniz hemen bağladı" dedim.
Daha sonra sana nasıl yardımcı olurum dedi.
Ben de yeni bir türküm var, ilk kez ben okudum, “Bir Başka Geceye” çıkmak istiyorum dedim bir çırpıda tüm cesaretimi toplayıp ki o programa çok popüler isimler çıkıyor.
Bana baktı, bir an durdu ve şöyle dedi.
"Tamam, peki, ama radyo bandı ile olmaz, özel stüdyoda alt yapılı 5 Türkü yap, bandı, al bana gel" dedi.
Gittim hazırladığım türkülerimi özel stüdyoda bir haftada alt yapılı okudum, gümbür gümbür oldu.
Hazır vaziyette tekrar çaldım kapısını, hemen dinledi biraz durdu, “olmuş, işte bu” dedi.
Telefonla yanımdan, “Bir Başka Gece'nin" koordinatörü Türkân hanımı aradı, ismimi verdi.
"Müsait bir zamanda çağırın Neşe hanımı” diyerek kapadı telefonu.
"Gönlün oldu mu” dedi, bana dönüp gülümseyerek.
“Oldu” dedim.
“Sizi mahcup etmem, türkülerim de kostümlerim de hazır.”
Aradan bir iki hafta geçti, tam atlatıldım derken telefonum çaldı.
"Neşe hanım merhaba, ben Türkân, sizi Bir Başka Gece için arıyorum"
Nefesim kesildi duyduğumda
"Bu hafta sonu sizi İstanbul'a, Bir Başka gece stüdyolarına bekliyoruz, bu hafta müsait misiniz?"
"Nasıl olmam dedim sesim titreyerek, her hangi bir programım yok gelirim elbette"
Elimde kostümüm ve makyaj çantam, yeni okuduğum alt yapılı türkülerim, dedikleri saatte koştur koştur oradaydım.
Müthiş bir stüdyo, ekip profesyonel, benden önceki çekimler harika..
Giyindim çıktım, bir makyaj yapıldı ki anlatamam, sanırsınız peri kızı, tipik bir Sindrella gibiyim, öylece durmuş bana bakıyorlar süze süze.
İncilerle bezenmiş bir kostüm, saçlarımda ek ilaveli bir topuz, müthiş güzel çok hafif bir makyaj.
Türküler gümbür gümbür alt yapılı.
Yönetmen rahmetli Samim Değer, çekim bittiğinde geldi, çok hoş görüntü veriyorsunuz, türkülerinizde tutar, çok güzel dedi.(Mehleden geçen oğlan)
Müthiş mutlu oldum, o an ki hislerimi anlatmakta zorlanırım.
Sonra ne mi oldu?
Başardın Neşe dedim kendime.
Arada kimse olmadan bu kez kendileri davet ettiler (ayda bir)
Bülent beye teşekküre gittim.
Aferin dedi, "Seni tebrik ediyorum, türkülerin kostümün görüntün çok hoştu, böyle devam. Hadi bakalım yolun açık olsun cesaretli kız"
Büyük bir gururla, boynum dimdik, boyum olduğumdan iki tık uzamış vaziyette çıktım odasından.
Şöyle bir söz çıktı ağzımdan koridorda yürürken;
Şans yürüyenin ayağına takılır!
Kafanıza bir şeyi koydunuz mu, başarmamamınız için bir engel yok, yeter ki isteyin, vazgeçmeyin.
Ve elbette akıllı olun, aklınızı kullanın.
Hiç bir şey durduk yere, oturduğunuz yerden olmaz.
Herkesin torpili yine kendisidir.
Tabii siz de de bir cevher varsa.
Ortaya çıkarmak, emek vererek, çalışarak, aklınızı bilginizi ortaya koyarak.
Gerisi size kalmış.