Seçimler yaklaştıkça, hükümet kanadından akla ziyan açıklamalar peş peşe geliyor. Bunlar psikologların konusu olmakla birlikte, üzerinde düşünülmeye değer.
Acaba hükümet kaybetmekten mi korkuyor da, böylesine açıklamalar ardı ardına yapılıyor.
Seçimlerin güven ortamında yapılmasını sağlaması gereken İçişleri Bakanı Sn. Süleyman Soylu’nun, “14 Mayıs seçimleri Batının siyasi bir darbesidir.” Mealindeki açıklaması inanın, bizleri kimler yönetiyor dedirtmekte. Öyle ki kamuoyu ve sosyal medya bu söylemin önünü, arkasını irdelemekte!.
Sn. Soylu’ya hatırlatmak gerekirse; demokratik ülkelerde siyasi partiler; demokrasinin olmaz ise olmazlarıdır. Her siyasi partinin amacı da iktidar olmaktır.
İktidar olmanın yolu da seçimlerden geçer. Amaç da iktidarı, seçimle yönetimden indirmektir.
Demokrasilerde seçimler ise demokrasinin olmaz ise olmazlarıdır.
Sn. Erdoğan % 24,5 ile belediye başkanlığını kazandığında Sn. N. Sözen kendisine İstanbul Belediyesi’nin makamını teslim etmişti.
Bunu siyasi bir darbe olarak kimse düşünmemişti bile.
Yine AKP, 2002 yılında % 34 ile seçimleri kazandığında kendilerine hükümeti teslim edip, bu bir siyasi darbe denmemişti.
Lütfen biz demokrasinin gereği bir seçime gidiyoruz, asla bir savaşa ve cenge değil.
Asil millet sandıktan kimi çıkarırsa başımızın tacıdır ve demokrasinin gereğidir.
Aklım bir türlü almıyor; millet iradesinin sandıkta belirlenmesi, ne zamandan beri SİYASİ bir DARBE oluyor? Sanırım Sn. Erdoğan’ı da bu tür şanssız beyanatlar yıpratıyor.
Seçimlerin adaletli bir şekilde yapılmasından sorumlu Adalet Bakanı Sn. B. Bozdağ’ın, “Millet İttifakı kazanırsa şampanya patlatarak kutlayacaklar. Cumhur ittifakı kazanırsa seccade de şükür namazı kılacak” mealindeki söylemi ise bir başka psikolojik olay.
Bu asil millet, neyi kendine layık görürse onu yapar.
Gönüllere ve yönelimlere ket vurmak, engel çıkarmak kimin haddine?
Demokrasilerde önemli olan halkın gönlüne ve beynine hitap etmektir.
AKP ve Sn. Erdoğan 21 yıldır bunu başardılar.
Hiç kimse de sesini çıkarmadı. Ama siz, size verilen kredileri hovardaca kullandınız ve kaybettiniz.
Siz aslında neleri kaybettiğinizin farkında değilsiniz…
Siz ölçünüzü kaybettiniz, siz adalet duygunuzu kaybettiniz…
Siz, hikâyenizi kaybettiniz… Anlatacak hikâyeniz de kalmadı.
Oturun asıl bu kaybettiklerinize ağlayın…
Siz kaybettiniz… Kaybetmekle kalmadınız, savunduğunuz tüm kutsal değerleri de yıprattınız!…
Dahası Sn. Erdoğan, sandıktan çıkan her şeyi yapar ve önünde hiçbir engel olamaz mealinde pek çok da açıklama yapmıştır.
Hatta yüksek mahkemenin bir kararı karşısında; “Ben kararı tanımıyorum ve saygı da duymuyorum” diyebilmişti.
Eğer halk sizi istemiyorsa ya da siz, halkın ihtiyaçlarına cevap veremiyorsanız; bu asil halk, sizi değiştirmek isteyecektir.
Bu da bu asil milletin tercihidir.
Herkes de bu tercihe saygı duymak mecburiyetindedir.
Zira patron seçmendir.
Lütfen ortamı germeyelim. Bizler bu ülkede yaşayacağız, çocuklarımız ve torunlarımız da bu ülkede yaşayacak.
Sıkacağımız ele kara sürmeyelim, bakacağımız yüzlere de utanacağımız sözler söylemeyelim.
Şunu da asla unutmayalım: mahkeme asla kadıya mülk değildir.