31 Mart seçimleri Sn. Erdoğan, AKP ve Türkiye için bir kırılma noktası oldu.

Kaybetmez denen Erdoğan kaybetti,

Bunlar kaybetmez denen algı, 31 Mart ile kırıldı.

31 Mart seçimlerinin hemen ardından Sn. Erdoğan, AKP’nin MYK’sını toplamış ve “seçim yenilgisi ile ilgili gerekçeleri iyi analiz edeceğiz.” Demişti.

Demişti ama bunca zaman yapılanlara bakılınca, etmişe de benzemiyor. Çünkü bu asil millet, haksızlığa prim vermiyor, mağdurun elinden tutuyor, yanında oluyor.

31 Mart’ta neden bu asil millet, Sn. Erdoğan’a hayır dedi. Erdoğan sevgisini neden askıya aldı? Bunların irdelenmesi gerekmez miydi?

Muhalefetin beşli çete dediği müteahhitlerin, milyar dolarlık vergi borcunu silip vatandaşın bin bir güçlükle sahip olduğu arabasına ek MTV koymayacaktınız.

Devletin cebinden kör kuruş çıkmayacak deyip, döviz üzerinden hazineyi borçlandırıp köprü, otoban, havaalanı, hastane müteahhitlerine milyarlarca para aktarırken; emekliye para vermek için kaynak yok, hazine mi batsın demeyecektiniz.

Amacı sonradan anlaşıldığı üzere bu yoklukta, 50 milyon dolar verip uzaya bir vatandaş gönderip sonra da onu panayır maskotu gibi seçim gezilerine götürmeyecektiniz.

Anayasa kararlarına saygılı olup, yargıya bu kadar müdahil olmayacaktınız. Yargıyı siyasallaştırıp, yargıya güveni azaltmayacaktınız.

Liyakâtlı olmayanı danışman, bilgisiz adamları akraba diye bakan, vefa diye şoförünüzü terzinizi milletvekili yapmayacaktınız.

Daha şeffaf olup, Sayıştayın yetkilerini budayıp, Sayıştayın kamu ihalelerindeki yolsuzluklar hakkındaki raporlarını hukuken, kadük duruma getirmeyecektiniz.

Vatandaş arasına ikilik sokup, etnik meseleleri oy uğruna kaşımayacaktınız. Benim başörtülü bacım derken, baş örtüsüzleri de ötelemeyecektiniz.

Devletin güvenlik teminatı şanlı Ordu ile bu kadar oynamayacaktınız. Ordunun kudretli generallerini, genel kurmay başkanlarını terör örgütü üyesi diye harcayıp, orduyu hukuk gibi siyasallaştırmayacaktınız. Okullarını, hastanelerini kapatmayacaktınız

Kamu güvenliğini sağlayan bakanların, kriminal insanlar ile kucak kucağa fotoğraf çektirmelerine seyirci kalmayacaktınız.

Üç beş oy için, memleketin tarikat- cemaat yuvasına dönüşüne izin vermeyecektiniz.

Sınırları kevgire döndürüp ülkeyi, kontrolsüz göçler ile mülteci cennetine çevirmeyecektiniz.

Darılmayınız ama bir kardeş uyarısı yapacağım, kanla kazanılmış vatandaşlığı para ile satmayacaktınız.

Özelleştirme adı altında devletin çalışan fabrikalarını, yandaşlara (muhalefetin iddiası böyle) peşkeş çekmeyecektiniz.

Partili cumhurbaşkanlığı sistemi diye ucube bir yönetim biçimi icat edip her alanda kendinizi yıpratmayacaktınız.

“Ben ekonomistim, ülke ekonomisinin sorumlusu benim ben!” diyerek; ekonomiyi ben yöneteceğim diye inat edip ülkenin ekonomisini zora sokmayacaktınız.

Dış politikada, daha esnek davranıp, ağır hakaret ettiğiniz devlet başkanlarının ayağına gitmeyecektiniz.

Toplumun sesi olan bağımsız medyaya, baskı uygulayıp yandaş, basiretsiz medya ordusu ile çalışmayacaktınız.

Sayın Cumhurbaşkanı, bu hataları siz yaptınız. Günah keçisi aramaya gerek yok. Atama yaptığınız bürokrat ve bakanlar, sizin performansınıza ayak uyduramadılar. Eylem ve kararları, gereksiz söylemleri ile hep sizi yıprattılar.

Benden söylemesi. Ortaklarınız hep sevabınıza talipler, günahlarınızda yoklar. Bunu da bir gözden geçirin. Yine mi kaybetmeye talipsiniz?

 Eğitimci-Yazar