Suriye sorunu giderek Türkiye’nin bekasını tehdit eden bir noktaya geliyor. ABD ile Rusya’nın bölgeye müdahalesi Türkiye’nin sorunu çözme ihtimalini neredeyse imkansız hale getirdi.
BOP’un hedeflerinden biri Suriye’nin parçalanması, İsrail’e tehdit olabilecek devletlerin ufalanmasıydı. Türkiye açısından doğru politika, Suriye’ye destek olup toprak bütünlüğünün korunmasıydı. Parçalanan bir Suriye’nin benzer fay hatlarına sahip Türkiye’yi de sarsacağı ortadaydı. Bu yapılmadı, entipüften gerekçelerle Suriye muhalefetine destek olundu. Esat güç kaybettikçe PKK kuvvetlendi. Bu gerçek baştan beri görülmesine rağmen aynı politikada ısrar edildi. Şimdi de Fırat’ın doğusunda -kendi elimizle – oluşturduğumuz bir terör devletinin önünü almaya çalışıyoruz.
Burada sorulması gereken soru şudur, Esat zayıfladıkça PKK’nın bölgede hakimiyet kurduğu görülmesine rağmen niçin aynı politikada ısrar edildi? İkincisi, dün görmezden gelinen PYD yapılanmasına karşı bugün gerçekten mücadele mi ediliyor, yoksa günün birinde yargıya hesap vermemek için bir nevi savunma mekanizması mı işletiliyor? Çünkü dün müsaade edilen bir yapıya bugün savaş ilan ediyor görünmek, toplumda tereddütle karşılanıyor.
Başlarda müdahale, despot bir yönetimi devirmek, demokrasiyi getirmekle gerekçelendirildi. Ancak 2011’den bu yana Suriye her açıdan geriye gitti. Merkezi yönetim ayakta kalabilmek için daha da ceberrutlaştı, kitlesel kıyımlar, sürgünler yapıldı. Suriye dününü arar hale geldi.
Türkiye Cumhuriyetinin herhangi bir ülkeye demokrasi götürmek gibi bir görevi yoktur. Vatandaş ta yönetime böyle bir yetki vermemiştir. Kaldı ki bugün Türkiye’de cari olan sistemin bile tam bir demokrasi olduğunu söylemek mümkün değildir. Demokrasi dışarıdan empoze edilerek değil, içeriden toplumun talebi ile tedrici olarak oluşan bir sistemdir. Önce ona uygun bir kültürün bir sosyal ve siyasal bilincin olması gerekir. Suriye ve diğer Arap ülkelerinde bu kültür olmadığı için demokrasinin de olabilmesi şimdilik zordur.
Esat yönetiminin İDLİB’e müdahalesi ile on binlerce insan daha sınırlarımıza yöneldi. Bazı TV ve gazeteler Türkiye bayrağının yakıldığını, Erdoğan posterlerinin çiğnendiğini haber yaptılar. Ne kadar doğru bilmiyorum ama bölgede görev yapanlar giderek bir Türkiye düşmanlığının yayılmakta olduğunu, halkın mevcut durumdan Türk hükümetini sorumlu tuttuklarını ifade ediyor. Bu algının yerleşmesi halinde Türkiye bunca bedel ödemesine rağmen hem giderek yalnızlaşacak hem de BM Şartı -devletlerin birbirinin içişlerine karışmayı yasakladığı için- uluslararası yaptırımlarla karşılaşması söz konusu olacaktır.
Suriye’ye ilk müdahale eden Türkiye, en kaybeden de Türkiye’dir. Müdahale ile BOP’un Suriye ayağı gerçekleştirilmiştir. Tarihi olaylarda şöyle olmasaydı böyle olmazdı gibi analizlerin önemi olmamasına rağmen yine de Türkiye’nin müdahalesi olmasaydı BOP hedefine ulaşır mıydı sorusu -Esat’ın beklenmeyen direnişi – karşısında büyük anlam ifade etmektedir. BOP’un amaçlarına giden yol AKP hükümeti tarafından açılmıştır. Gelinen noktada yukarıdaki sorulardan daha anlamlı olan soru şudur, biz Suriye’ye gerçekten niçin müdahale ettik, demokratik bir Suriye için mi, BOP için mi?