Terörün hatırlattığı hakikat...

 

İlk defa 17 Ağustos depreminde farketmiştim, Kadim medeniyetimizin lafzi olduğunu...

 

Binlerce insanımızın öldüğü, sakat kaldığı ve şehirlerimizin yerle bir olduğu o kara günün hemen ertesinde, memleketin çoğu yerinde, düğün, eğlence, bar, pavyon, meyhane, fasıl, şölen, şenlik aralıksız devam etmişti...

 

O günden bugüne, ne zaman şehit haberi alsam, terör saldırısıyla ölen insanları duysam, bombalar patlasa, düğün salonlarının, bar, pavyon, meyhane ve benzeri eğlence merkezlerinin kapılarına gözlerimi diker, yas nedeniyle kapalıyız diye bir yazı görmek isterim...

 

Heyhat!...

 

Bu mekanlara girip çıkan insanları ve aymazlıklarını görmenin hicranını ile dalıp giderim...

 

Acılar ve mutluluklar kişilerin özeline indirgenmiş ve kişiye ciro edilmişse, orada aile, millet, ümmet yok demektir...

 

Yasta, kederde, sevinçte aynı nabzı vermeyen bir toplumun, kadim medeniyet iddiası lafzidir ve çürümüştür...

 

Demem o ki;

 

Çürümüş kadim medeniyetin yetim çocukları olarak, ah vahla ömür tüketmek çok acı veriyor...