Eğilmek nedir, kimler kimlerin karşısında eğilir?

Soruları çoğaltmak olasıdır, eğilmek üzerine.

Yaygın kanaat şudur.

Beden dilinde eğilmek, teslim olmak anlamına gelir. Bu sade insanlar için değil, doğadaki tüm canlılar içinde böyledir.

Belgesellerde görürsünüz bir aslan ya da kurt, bir sürüye katıldığı zaman boyun eğer eğilir, teslim anlamına, sen ne dersen o olur anlamınadır.

Eğilmek işaretlerle mesaj vermek alışkanlığının da bir sonucu olsa gerek.

Önünde eğildiğiniz kişiye bir mesaj verilmiş oluyor.

Okul görmemiş rahmetli babam, “Hak ve hakikat karşısında kırılın ama asla eğilmeyin” derdi ve eklerdi: “ Eğilmek ya gücünüzü, kudretiniziz kaybettiğinizi, ya da kişilioinixden taviz verdiğiniz anlamını taşır.”

Ben babamın öğüdünü tuttum.

Bugüne kadar, başımdan çok olaylar geçti, mesleğimi elimden almak istediler ama kimselere eğilmedim, himmet beklemedim.

Hayatın dikenli yollarında yürüdüm, çok engeller, zorluklar çıkardılar karşıma, asla eğilmedim, diz çökmedim.

Hak ve hakikat bildiğim ideallerimin ve düşüncelerimin peşinden gittim.

Pişman mıyım?

Asla!

Başım dik, onurum tavan.

Beni eğmedikleri için de hep eğildiler karşımda, yumuşadılar, geri adım attılar, yılıştılar, yalakalık yaptılar.

Eğilmenin muhatabı, yol arkadaşıdır kanımca.

Onca şeyi, çekinmeden saydıktan sonra, gidip karşısında eğileceksin ha!

İnanın yaratılış fıtratına da ters.

Onlar ne düşünüyor, nasıl tavır alıyor, nasıl yorumluyorlar.

Biz susalım.

Tavrın taraflarının meselesidir.

Başlangıçta dediğim gibi eğilmek, teslim olmak demektir.

Teslim olmaya razılarsa; buyursunlar olsunlar.

Şahsiyet meselesi, kişilik karakteri.

Şimdiye kadar eğilseydim, Ankara’da üst düzey bir bürokrat hatta vekil bile olurdum.

Ama ben, ben olmaktan çıkardım.

Özü mert, sözü mert babamın oğlu da olamazdım.

Çocuklarıma da onurlu bir geçmiş bırakamazdım.

Siyaseten de böyleyimdir.

Ben ve biz, vatan, millet ve kutsal değerlerimiz için teslim olmayan, eğilmeyen fikri hür, vicdanı hür, başı dik yoldaşlarımızla, ülkü dediğimiz şanlı ama dikenli yolda yürümeye devam edeceğiz.

Tarih elbette her şeyi yazacaktır.

Neron’un Roma’yı yaktığını da Ulu Hakan Fatih’in karadan gemileri yürüttüğünü de yazdığı gibi.

Eğitimci-Yazar