Sevgili okurlarım, değerli takipçilerim. Ben 80’e merdiven dayamış bir Cumhuriyet vatandaşı ve öğretmeniyim.

Ülkemi sevmekten, bu asil millete hizmet etmekten başka ne derdim ne kaygım var.

Amacım ülkemin kalkınması, çağdaş ülkeler ligine çıkması, asil milletimin insanca gıdaya ulaşması, başı dik, sırtı pek olarak yaşamasıdır. Mahkeme salonlarında hakimlerin hemen arkasında asılı olan; “El adlü esasül mülk” ADALET MÜLKÜN TEMELİDİR hukuk sisteminin amasız, fakatsız, yansız ve yandaşsız bütün yurttaşlarımıza adil olarak uygulanmasıdır.

Sn. Ekrem İmamoğlu’nu tanımam, hiç görmedim, nasıl bir insandır bilmem.

Ama O’na uygulanan hukukun da adil olmadığı kanısında toplum; Tıpkı Ümit Özdağ’a, İsmail Saymaz’a, Can Atalay’a uygulandığı gibi.

Ülkenin öncelikli sorunu, pahalılık, geçim derdi, gıdaya ulaşamamak, Kıbrıs elimizden kayıp gitmekte iken, bütün bunların önüne son aylarda adil olmadığına inanılan bir hukuk uygulaması geldi oturdu.

Ülke insanı, hukukun adil olmadığından endişeli.

Bu konunun otoriteleri ve muhalefet tarafından dillendirilen bir “Düşman Hukukundan” bahsedilir oldu.

Bu, ülkem adına utanç verici bir endişe.

İmamoğlu günlerdir tutuklu. Ümit Özdağ tutuklu.

İmamoğlu’nun diploması 35 yıl sonra iptal edildi. Eşitlik olsun, tarafsız oldu algısı oluşturulmak üzere 28 kişinin daha diplomaları iptal edildi. Üniversite de ders veren bir Prof. Hanımında diploması iptal edildi. Bunun hukuki yönü ne olacak düşünüldü mü? İmamoğlu, cumhurbaşkanlığına aday olmasaydı, diploması iptal edilip yine tutuklanacak mıydı?

Sn. Erdoğan’ı 23 yıldır tanır olduk.

Eğer İmamoğlu’nun ve Ümit Özdağ’ın dosyalarında dişe dokunur, meydanlarda konuşulacak bilgi, belge ve iddia olsaydı; Sn. Erdoğan meydanları inletmez miydi? Meydan meydan bu bilgi ve belgelerle beyinleri yıkamaz mıydı?

Demek ki, iddianamelerin içeriği boş.

Eskilerin yalancı şahit dediği, günümüzde gizli tanık denilen kişilerin; “Duymuştum, böyle demişlerdi, konuşulurken dinlemiştim” türünden verdiği bilgilerle bu kişiler suçlanmaktadır. Kişilerin avukatlarının beyanları bu yönde ve bu beyanlara da yalanlama yapılmamakta.

Diploma işine gelince; eğer bir suç, hata, kusur ve kayırma söz konusu ise bu, neden İmamoğlu’nun diplomasının iptalini gerektiriyor?

Konu doğrudan kurumu yani fakülte yönetimini ilgilendirmez mi? Diplomada bir hata ve usulsüzlük var idiyse, cezalandırılacak yer fakülte yönetimi değil midir?

Madem diploma iptal edildi, neden şimdiye kadar tebliğ edilmedi?

İmamoğlu’nun avukatları tebliğ olmadığı için, itiraz edemediklerini söylüyorlar.

Böylece bu uygulama bir hak gasbı olmuş olmuyor mu?

Devlet vatandaşını, mağdur eder mi?

Konya’da konuştuğun pek çok AKP’li arkadaş, bu konulara açıklık getiremiyorlar, tatmin edici yanıt vermekte zorlanıyorlar. Vardır Reiz’in bir bildiği diyerek topu taca atıyorlar.

560 milyar dolarlı ya da 560 milyarlık yolsuzluk iddiası var ki bu da mantıksız değil mi? İBB’nin bu kadar parası var mıydı?

Parkta konuştuğum bir vatandaş, bu konuyu şöyle izah ediverdi; “hocam Ekrem İmamoğlu’nun suçu; Sn. Erdoğan’a karşı girdiği seçimleri kazanmaktır, Kanal İstanbul projesine karşı çıkmaktır, projenin yapımını engellemektir.”

Seçim kazanmak ne zamandan beri suç oluyor?

2002’de AKP ve Sn. Erdoğan’da seçim kazanarak iktidarı devralmadılar mı? Bundan doğal Anayasal bir hak var mı?

Demokrasilerin gereği seçimdir. Seçimlerin amacı da iktidara gelmektir.

2002’de Sn. Erdoğan ve ekibi, söylemleriyle, eylemleriyle halkın gönlünü kazanıp, fakir-fukara, garip-guraba edebiyatıyla iktidar olmuşlardı. Garip-guraba, fakir-fukara yoksulluğun dibini yaşıyor. AKP ve Sn. Erdoğan’a artık sahip çıkmıyor.

Öyle olmasaydı, önceki seçimlerde ve Erdoğan karşıtlarına candan “Soğan ekmek yeriz, reizi yedirmeyiz- Dik dur eğilme, halk seninle, Yetmez ama EVET” diyen taraftarlar nerelere gitti?

Şunu demek istiyorum: “Bütün çiçekleri koparsanız da o bahar yine gelecek” bundan kaçış yok. Her hukuksuzluk, halkı uyandırmakta, ne oluyoruz dedirtmekte. Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ekonomiye ,şimdilik 50 milyar dolara mal olmuş. Bu parayla, tanesi 5 milyon liradan 500 bin konutun yapılacağı söylenmekte.

İmamoğlu işinin gidişatını iyi görmeyen Bahçeli, “ Dosyada suç varsa cezasını, yoksa gereğini yapın” deme gereksinimini duymuştur.

Nas nas dediğimiz dini duyguda, ekonomide büyük yara aldı.” Bu kardeşiniz durdukça FAİZ hep inecek, Ortada NAS varken sana bana ne oluyor?” derken % 42.5 olan Faiz birden %46’ya çıkarıldı. Bunun adı da enflasyonun artması, faizlerin yükselmesi, yoksulluğun hortlaması demek değil mi?

Vatandaşın dediği gibi: SEÇİM KAZANMAK SUÇ MUYDU?

Esen kalınız.

Eğitimci-Yazar