Bu gün birkaç ay önce zaten kısmen ibadet yapılan, ama gösteri ve algı için virüs salgınına rağmen 300 bin kişinin katıldığı bir törenle açılışı yapılan Ayasofya camiinde, cumhurbaşkanı ve tüm devlet erkânının katıldığı örgün eğitimde hafızlık projesinin programı yapıldı.
Artık bir gelenek olacak galiba, Ayasofya’nın ilk açılışında, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Atatürk’e hakaret etmişti.
Bu gün de Üsküdar Yıldırım Beyazıt Camii eski imamı Mustafa Demirkan’da devlet erkânının önünde verdiği vaazda şöyle konuştu “Bu ve bu gibi mabetler, mabet olarak kalması için inşa edilmiştir. Öyle bir zaman geldi ki, bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz yasaklandı ve müze haline çevrildi... Bunlardan daha zalim ve kâfir kim olabilir... Yarabbi bir daha bu zihniyetin bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma ...”
Vaaz eden imam görüntüsündeki meczup, Milletimizin kurtarıcısına devletimizin kurucusuna lanet okuyor, zalimlikle, kâfirlikle niteliyor.
Devletimizi yönetenler huşuu içinde kendilerinden geçmiş gibi dinliyorlar.
Meczup imamın sözlerinden pek hoşnut oldukları her hallerinden belli oluyor (açık kanallarda görüntüleri var)
Üzerinde durduğumuz konu bir din simsarının milletimizin son önderine saldırması değil, saldırıya devletimizin yönetenlerinin olumlu yaklaşımıdır.
Din simsarının saldırısında iddia ettiği gibi Atatürk hiç bir zaman kendisini bir ümmet lideri olarak görmemiş.
Atatürk kendisini sadece Türk milletinin bir mensubu olarak görmüştür.
Bizler Türk milletinin mensupları ise Atatürk’ü milletimizin son lideri olarak görür kabul ederiz.
Zaten din simsarları ile Türk milliyetçilerini birbirinden temelde ayıran duydukları mensubiyetlerdir.
Ümmetçilik bir ortaçağ zihniyetidir. Yaşadığımız çağın çok gerisinde kalmış bir düşüncedir.
Avrupa 1500’lü yılların başlarında Rönesans hareketi ile ümmetçi zihniyetten kendini kurtarmış, biz ise 1517’de hilafeti başkentimize getirerek bir şeriat yönetimine geçmiş ve ümmet halinde yaşayarak sürekli gerilemiş batıya karşı hep yenilmiş, Türk milletinin devleti olarak kurulmuş olan Osmanlı devletinin bir ümmet devleti olarak yıkılışına sebep olmuştur.
İstiklal savaşımızı yapan bize adımızı ve vatanımızı veren Atatürk’e bir veya birkaç din simsarının saldırması Atatürk’ün Atatürklüğünden bir şey eksiltmez. Onu Türk milletinin gönlünden çıkaramaz.
Aksine bu meczupların saldırıları belki 500 yıl yaşayacak Atatürk’ü 1500 yıl yaşatır Türklüğün gönlünde.
Yazık olan din den geçinen, simsarlık yapan, din üzerinden siyaset yapan çok yüzlülere, sıradan yurttaşlarımızın değer vermesi inanmasıdır.
Lütfen biraz inceleyelim, biraz soralım.
Matbaanın ülkemize gelmesini 200 yıl engelleyen bunlardır.
İlk rasathaneyi asker gönderip topa tutup yıktıran bunlardır.
Galata köprüsünden, Karaköy’e uçan “Hazarfen Ahmet Çelebi”yi Cezayir’e sürdüren bunlardır.
Milleti 7 düvelle istiklal savaşı verirken, kendisi 62 yaşında iken 10’uncu eş olarak 18 yaşında bir kızla düğün yaparak evlenen bunların padişahıdır.
İstanbul’un işgal yıllarında Sultanahmet camiine “Tanrı kraliçeyi korusun” yazısını yazan bunlardır.
Türk milletinin İstiklal savaşında iken, savaşı baltalamak için Anadolu’da iç isyanlar çıkaran isyancıları para ile destekleyen bunlardır.
Atatürk’e idam fermanı çıkaran bunlardır.
Biz zaten onlarla aynı milletten değiliz...