Türk milletine ait olması gereken egemenliğin yüzyıllar boyunca sülaleler elinde bulunmasının yanlış olduğunu vurgulayan ve egemenliğin kişilere değil millette ait olduğunu söyleyen büyük Atatürk, söylediğini yapmış ve parlamenter demokrasiyi ülkemizde işler kılarak Türk milletinin en büyük temsil organı olarak TBMM’yi kurumlaştırmış, TBMM’nin üzerinde güç tanımamıştır.
YASAMA, YÜRÜTME ve YARGI temel ayakları üzerinde işleyen Türk parlamenter sistemi ve Türk milleti adına karar vermede en üst yetkili organ olan TBMM, 2018’de yaşanan sistem değişikliği ile atıl duruma düşürülmüş ve ülkede karar verici en üst merci, başkanlık makamı olmuştur. Yasama devre dışı, yargı siyasallaştı, yürütme saraya bağlı.
Başkanlık (tek adamlık sistemi) ile yönetilen ülkelerin (ABD Hariç) demokratik ve ekonomik gelişimlerini tamamlayamadıkları ve küresel ligde son sıraları paylaştıkları bir gerçektir. Bu ülkelerde başkan ve adamları hukukun üstüne taşan yetkileriyle hareket etmekte, şeffaflık ve denetlenebilirlik gibi temel demokratik unsurlara sahip olamayan ekonomiler dünyanın lider ülkeleriyle yarışmak bir yana dursun tam anlamıyla çarçur edilmektedir. Tek adam sistemlerinde durum buyken Batı tipi demokrasilerle yönetilen batı Avrupa ülkeleri ise demokrasi, adalet, eşitlik, insan hakları ve ekonomik refah yönleri ile diğer ülkelerden ayrışmakta; dünyanın dört köşesinden ülkesini terk eden insanların göç etmek istedikleri ülkeler haline gelmektedir. Ülkemizde başkanlık sistemine geçildikten sonra demokratik ülkelere sayıları yüzbinlerle ifade edilen nitelikli insan göçü (beyin göçü) ile varlıklı insan göçü (sermaye göçü) yaşanmıştır. Nedeni bu ucube Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi değilse nedir?
Hal böyle iken yeniden parlamenter demokrasi ülkemiz için de şart olmuştur.
Ancak ülkemizde demokrasinin tasfiye edilmesi sürecinde demokratik sistemin kendisini koruyamadığı acı bir şekilde görülmüştür. Yeniden parlamenter demokrasiye geçildiğinde sistemin kendisini koruyacak alt yapısının da oluşturulması gerekmektedir.
Buna ilave olarak ülkemiz demokrasisinde 18 yaşından gün almış herkesin oy kullanmasının zararlı etkileri de görülmüştür. Tıpkı dinimizin akıllı olmayanı, baliğ olmayanı, bunamışı, deliyi hükümlü saymadığı gibi ülkemizdeki demokratik sistemin işleyişinde de kendini temsil etme yeteneği kazanamamış vatandaşların oy kullanmalarının önüne geçilmeli, böylece niteliksiz çoğunluğun tercihinin nitelikli insanların kaderi olmasına engel olunmalıdır.
Bu sebeple yeniden parlamenter sisteme geçişte bazı kriterlerin mutlaka uygulanması gerekmektedir. Aşağıdaki şu maddeler bu kriterlerin sağlanması hususunda örnek olması için sıralanmıştır:
* En az lise mezunu olanlar oy kullanabilir. Asgari olarak bir lise diplomasına sahip olmayan Türk vatandaşları oy kullanamazlar. (Japonya’da böyle)
*Son iki yıldır herhangi bir gelire sahip olmayanlar, sosyal yardımlarla geçinmek zorunda kalanlar yeniden geçimlerini temin etmeye başlayana kadar oy kullanamazlar.
*Hırsızlık, gasp, tecavüz, uyuşturucu kullanma ve kullandırma, kamu malına zarar verme gibi suçlardan ceza almış kişiler oy kullanamazlar.
*Türk vatandaşlığına geçirilmiş olsalar bile yabancı uyruklu vatandaşlar 15 yıl boyunca oy kullanamazlar. Türk vatandaşlığına geçirildikleri tarihten sonraki 15 yılın sonunda kültürel entegrasyonunu tamamlamış olanlar, ilgili kurumlardan entegrasyon belgeleri almaları kaydıyla oy kullanabilirler.
*TBMM’sine her meslek dalından en az 10’ar vekil kontenjanı uygulanmalı. Parası olan değil kariyeri olanlar vekil seçilmeli.
*Vekillik bir meslek olmamalı. Vekillere TBMM dışında ayrıca bir özellik ve dokunulmazlık zırhı ve çıkarı sağlanmamalı. Emekli vekillik diye bir gelir kaynağı sağlanmamalı.
*Cumhurbaşkanı kesinlikle tarafsız olmalı. O da yeri geldiğinde Yüksek Mahkemeye ve TBMM’ne hesap verebilmelidir.
*Her parti liderinin % 10 kontenjanı olmalı, diğer vekilleri bölge halkı tercih yoluyla belirlemelidir.
Yukarıda fikir vermesi amacıyla sıralanan maddelerdeki koruyucu tedbirlerle demokrasinin işleyişi sorumlu ve eğitimli insanlara verilmeli ve böylece niteliksizlerin tercihi niteliklilerin kaderi olmaktan çıkarılmalı; eğitimli ve yetkin insanların tercihleri tüm ülke vatandaşlarının kaderi olmalıdır.
Ülkemizin geleceğe taşınması adına başkanlık sistemi yerine çoğulcu, demokratik, laik, hukukun üstünlüğü esas olan, şeffaf, denetlenebilir parlamenter sistem lüzumlu, parlamenter sistemin koruyucu tedbirlerle düzenlenmesi elzemdir.