Mahşer hakkında Nihat Hatipoğlu’nun söylediklerini hazmetmeye çalışırken İsmet Yılmaz’dan, “rûz-ı mahşer” açıklaması geldi.

Kısa devre yapmamıza sebep olan konuşmaların videosunu dikkatlice seyredelim. Yalan olmasını dileyerek Yılmaz’ın videosunu da seyrettim. Kelime kelime olmasa da maalesef doğru.

Son derece parlak bir özgeçmişe sâhip ve üç kez bakanlık yapmış olan İsmet Yılmaz, Sivas AK Parti belediye başkan adayı Hilmi Bilgin’e verilen desteğin cennete götüreceğini müjdelemiş. Neyse ki dinin kesin hükmü olarak söylememiş. “Böyle düşünüyorum.” demiş. Olabilir, düşünebilir.

Yılmaz’ın “böyle düşündüğü” konuda Hilmi Bilgin’in ne düşündüğünü merak ettim. Neyse ki bu Ortaçağ kafasındaki açıklamayı, twitter hesâbına koymamış. Allah muhâfaza, kerâmet ehli olduğuna inanan adamın Ravza’ya gidince, “Yâ Resulallah! Gör bak kim geldi!” demesi misâli havaya da girebilirdi.

Eğer İsmet Yılmaz’ın söylediklerine İsmet Yılmaz’ın inandığını zannediyorsanız yanılıyorsunuz.

O zaman niye söylüyor?

Hep o koltuk yüzünden. Bir kez tadına varınca tekrar kavuşmak için her şeyin yapılacağı koltuk yüzünden. Seçim kampanyası esnâsında siyâsetçilerin gösterdiği canlı performans ikbâllerini belirliyor. Fakat tesirli nutuklar atmanın dayanılmaz hafifliğine kapılınca olmadık laflar edebiliyorlar.

“Adam, üç kez bakanlık yapmış. Daha ne ikbâli?” demeyin. Gönül bu! Ziyâ Paşa’nın dediği gibi, bûseden sonra kenar da ister visâl de. Tekrar bakan olmak var. Meclis başkanlığı var. Hattâ Cumhurbaşkanlığı var. Niye olmasın? Hepsi bir yana, çoluk çocuğun ikbâli var.

Diyeceğim o ki siyâsetçilerin ikbâl uğruna sözün şehvetine kapılması, vaka-i âdiyyedendir.

......

İsmet Yılmaz kıssasından bana da bir hisse düştü. Fakat öyle bildiğiniz hisselerden değil. Dünya malı parsel parsel dağıtılırken bir şey düştümü ki cennet parsellenirken düşsün? Vasili gibi yine ortada kaldık.

Vasili, son nefesini vermeden önce Müslüman olmuş. Hanımı şöyle ağlamış:

“Ah Vasili ah! Hz. İsa’yı küstürdün. Hz. Muhammed seni tanımaz. Şimdi oralarda ne yapacaksın?”

Vaktiyle AK Parti’ye oy veren ben gibi “hâin” ülkücüler, tıpkı Vasili gibiydik. MHP’yi küstürmüştük. AK Parti ise bizi tanımıyordu. İki tarafa da yaranamamıştık. Oysa iki tarafın yakınlaşmasına her zaman inanmıştık.

Bize “hâin, müsvedde” diyenlerle faşist ve kurtperest görenler, şimdi ittifak ettiler. Kara bahtım kem tâlihim, bizde şans mı var? Bu sefer de hiçbir partiye verecek oyumuz kalmadı. Daha doğrusu gönlümüz kalmadı.

Yılmaz’ın sözlerini ciddiye alırsak Cumhur ittifakı adaylarını destekleyenler cennete; karşı tarafı destekleyenler cehenneme gidecek demektir.

Peki, benim gibi kimseye oy vermeyi düşünmeyenler ne olacak? Dedim ya dünya malı parsel parsel dağıtılırken ne düştü ki cennet parsellenirken düşsün?

Yine Araf’ta kaldık.

Kaldık diye boş mu duralım? Bâri bir Erzurum türküsü söyleyelim.

Yarın mahşer yerine

Bu halkı cem eylerler

Cem eyleyip bir araya

Bir bir sual eylerler