YSK İstanbul seçimleri ile ilgili beklenen kararını verdi. Beklenen diyorum, çünkü bu ülke CB sistemine geçerken -bağımsız yargıdan da- vazgeçme kararı vermişti. Tek adam sistemlerinde tek adam sadece icranın başı değil aynı zamanda yasama ve yargının da başıdır. İstiklal Mahkemeleri ne kadar bağımsız idiyse Türk yargısı da bugün o kadar bağımsızdır.
Kararın hukuka uygun olmadığını anlamak için hukukçu olmaya gerek yok. İptal kararının dayanağı bazı sandık kurullarının kamu görevlisi olmayan kişilerden teşekkül etmiş olması. Peki bu kurulları oluşturan kim? İlçe seçim kurulları. Yani yanlışı veya usulsüzlüğü yapan YSK'nın alt birimleri. Şimdi onların yaptığı yanlışın faturası millete ve seçilmiş olan kişiye çıkarılıyor. Başkasının yanlışının hesabı o yanlışta payı olmayanlardan soruluyor. Kaldı ki ortada usulsüz bir işlem de yok. 298 Sayılı Kanun’un 22. ve 23. maddelerinde sandık kurulu başkanları ve üyelerinin nasıl belirleneceği açıkça yazıyor.“Seçim çevresindeki kamu görevlilerinin listesi İlçe Seçim Kurullarına gönderilir ve orada İlçe Seçim Kurulu Başkanlığınca yerleştirmeler yapılır. Eğer kamu görevlileri yetersiz gelirse, dışarıdan da atama yapılabilir. Yani sandık kurullarının illa kamu görevlisi olacağına dair bir zorunluluk yok. Üstelik bu kurular 2 Mart'ta kesinleşmişti. Zamanında yapılmayan itirazların seçim kaybedilince yapılması ve YSK'nın da buna dayanarak karar vermesi tam bir hukuk ihlalidir.
Diyelim ki 212 sandıkta kurullar yanlış oluşturulmuş. Bu kurulların görev yaptığı sandıklarda sadece İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı için oy kullanılmadı ki. Aynı sandıklarda belediye meclislerine, ilçe belediye başkanlıklarına ve muhtarlıklara da oy kullanıldı. Bu kurullar iptal sebebi oluyorsa niçin İlçe belediye başkanlıkları, belediye meclis üyelikleri için kullanılan oylar iptal edilmiyor? Kurulun usulsüzlüğü niçin sadece İBB Başkanlığı için kullanılan oyları etkiliyor? Karar sadece bu yönüyle bile kendi kendini nakzetmektedir. Kurullar usulsüz deniliyor ama o kurulların denetiminde kullanılan oylar içinde ilçe belediye başkanlıkları, muhtarlıklar ve belediye meclis üyelikleri için verilen oylar geçerli, büyük şehir belediye başkanlığı için kullanılan oylar geçersiz sayılıyor. Bundan açık hukuksuzluk olabilir mi? Çünkü İlçe belediye başkanlıkları ile belediye meclis üyeliklerini iktidar partisi AKP kazanmış.
AKP'nin taraf olduğu hemen her yerde aynı hukuksuzluklar başka partilere de yapıldı. Keskin belediye başkanlığını 7 oy farkıyla İYİ parti kazandı. AKP'nin engelli ve vesayet altında olanlara oy kullanıldığı gerekçesi ile yaptığı itirazı YSK kabul ederek seçimi iptal etti. Bundan sonra yapılması gereken belediye meclis üyeleri arasında bir başkan seçmekti. Ancak çoğunluk İYİ partide olduğundan bunu yapmak yerine AKP'li bir kayyum atanarak seçime kadar bu şekilde gidilmesine karar verildi.
YSK bu kararı ile sadece hukuk ihlali yapmamış, iptal yönünde oy kullanan üyeleri bakımından suç da işlenmiştir. Seçim takvimi bir tarafa bırakılmış, itiraz süreleri dikkate alınmamış, aynı kurulların baktığı aynı zarfa atılan belediye meclisi, ilçe belediye başkanlıkları ve muhtarlık seçimleri iptal edilmemiş, kısacası vicdanlara sığmayan bir karar verilmiştir. AKP'nin kazandığı ilçe belediye başkanlıkları ile belediye meclis üyelikleri için bu kurulları yasal saymış, büyük şehir belediye başkanlığı için yasadışı görmüştür. Bu açık çelişki kararın hukuki olmaktan çok siyasi olduğunu göstermektedir.
Geldiğimiz nokta, dünyada eşi benzeri olmayan CB sisteminin bir sonucudur. Bu sistem devam ettikçe bu ihlaller de sürecektir. Bugün artık Türkiye'nin nasıl bir Kıbrıs sorunu, terör sorunu varsa en az onlar kadar büyük birde CB sistemi sorunu vardır.