Savaşların isimleri, yerleri, muhatapları ve süreleri her ne kadar birbirinden farklı gibi görünse de, aslında hepsinin çıkış sebebi birbiriyle aynıdır. İktisadın ilk dersi olan “kıt kaynak, sonsuz ihtiyaç” açıklamasından da anlayabileceğiniz gibi, kaynakların hızlı tükenmesiyle beraber, ülkeler yeni kaynak arayışına girerler ve bu arayışın sonu, genelde savaşla biter. Geçmiş tarihi olayları inceleyebilirsek, bunu çok net bir şekilde görürüz. Ben de bugün size, 19. Yüzyılın ilk yarısında, İngiliz’in ekonomik sömürgesi altına giren ve yıllar geçtikçe sonu savaşa ve topraklarının işgaline kadar uzanan Osmanlı’dan ufak bir olay hatırlatacağım.
Sene 1826…
Osmanlı, temel hammadde ürünleri olan tahıl, yün, haşhaş, zeytinyağı, ipek, meyan kökü vb. ürünlerin yurtdışına çıkışını zorlaştırma amacıyla ‘YED-İ VAHİD’ sistemine geçiş yapar ve ürünlerin vergilerini yükseltir. Geniş bir coğrafyaya ve bu nedenle kaynakların büyük bir bölümüne sahip olan Osmanlı’nın almış olduğu bu karar, bir ada devleti olan ve ithalata dayalı sisteme sahip İngilizleri rahatsız eder. 1830 yılında, kara Avrupa’sı ülkeleri de İngiliz mallarına karşı gümrük duvarını yükseltince, İngilizlerin ucuz hammadde arayışı artmış ve Osmanlı’nın kapısını çalmıştır. YED-İ VAHİD’in kaldırılmasını isterler. Osmanlı ilk etapta buna karşı çıkar ama bu tarz ülkeler kapıyı sadece önden çalmazlar. Aynı anda Mısır’da da bir ayaklanma başlar. Kavalalı M.Ali Paşa ayaklanır ve kapitülasyonlarla beslenip büyüyen Fransa, Mısır’ı desteklediğini açıklar. Bu durumda köşeye sıkışan Osmanlı, İngilizlerin talebine boyun eğer ve Mason Reşit Paşa’nın araya girmesiyle birlikte, 16 Ağustos 1838 tarihinde İngilizlerle, Reşit Paşa’nın konağında bir anlaşma imzalar. Konağın bulunduğu yerin ismini alan anlaşmaya tarihte Baltalimanı Ticaret Anlaşması denir. Aşağıda yazılı olan maddeleri içerir ve o dönemden ülkenin bitişine kadar geçen sürede, İngiliz Ekonomik Sömürgesi altına gireriz.
1-Tekel sistemi kaldırıldı. Britanyalılara diledikleri miktarda hammaddeyi satın alma imkânı verildi.
2-İç ticarete Osmanlı vatandaşlarının yanı sıra Britanyalıların da katılması öngörüldü.
3-Britanya vatandaşları Osmanlı ürünlerini Osmanlı tebasından tacirlerle aynı vergi koşulları altında satın alma hakkına sahip oldular.
4-Britanyalılarla olan transit ticaretten alınan resmi vergi kaldırıldı.
5-Büyük Britanya gemileriyle gelen Britanya malları için bir defa gümrük ödendikten sonra, mallar alıcı tarafından nereye götürülürse götürülsün bir daha gümrük ödenmeyecekti.
Gelelim günümüze…
Günümüzün en büyük kaynak sıkıntısı enerjidir. Enerjiye sahip olan, yarının süper gücü olacak. Tüm ülkeler, yeni petrol ve doğalgaz yatakları arıyorlar ve nükleer santraller kuruyorlar. Günümüzün en sıcak maddesi de bu işte. Doğu Akdeniz’de, yeni enerji kaynakları arayan ülkeler. Bu sefer ayaklandırılan Kavala şehrinin bulunduğu ülke olan, Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan. O şımarık çocuğu kollayan, İngilizlerin daimi tetikçisi konumunda olan, sömürgeci, terör örgütlerinin ev sahibi ve Avrupa’da ne kadar pis düşüncede insan varsa barındıran Fransa. Peki, buraya nereden geldik? Şu an neden İngiltere böyle bir durum hazırladı ve sanki hiç haberi yokmuş gibi kenara çekilmiş görünüyor? Siyasi hesaplaşmadan öte bir şey değil. Bu iktidarın geliş şekli, kadrolaşma, iç çatışma ve 15 Temmuz süreci iyi incelendiğinde, aslında patronun Amerika değil, İngiltere olduğu net bir şekilde anlaşılmaktadır. İngiltere oyunu kurar, uygulamayı Amerika’ya bırakır.
“Mevcut iktidarın eski hamisi, yeni muhalefetin yaratıcı babası İngiltere büyük bir oyuna başladı”
Bu su durulmaz. Tarih tekerrürden ibarettir. Bu durum sadece iktidarı değil, ülkenin kaderini bile değiştirebilecek duruma getirebilir. Şu an ortalıkta görünmeyen İngiltere, bir anda ortaya çıkıp arabulucu olabilir mi? Arabulucu olmak için ve Doğu Akdeniz’de sular durulsun diye, İngiltere’ye ne gibi imtiyazlar tanınır? Tüm bunları yaşayıp göreceğiz ama bir gerçek var ki; yıllardan beri süregelen sığınmacı ve berbat dış politikalarımızla bu durumu bu hale mevcut iktidar getirdi. Aynı Osmanlı padişahları ve ailesi gibi kaçış planlarını yaptıkları için hala dik olmaya devam ediyorlar. İhalelerin dağıtıldığı tüm aileler paralarını İngiltere’ye çoktan taşıdılar. Bir tek kaçmak için 3-4 saate ihtiyaçları olacak. Hepsini kaçıracak sayıda uçak bile aldırdılar. Arkalarında iç savaşların yaşandığı, vatanın gerçek sahiplerinin Suriyeli sığınmacılar tarafından kesildiği, tecavüze uğradığı, yarı Arap bir devlet bırakacaklar.
Sonuç olarak, belki eski kafayla “Atina’da 5 çayı içeriz” hayalleri içinde, Türk’e bir şey olmaz naraları atıyoruz ama şunu bilin ki; zamanında 1 milyon civarı olan silahlı kuvvetler personel sayımızı yarısından aşağıya indirdik. Hava gücü olarak küçücük Yunanistan, bizimle aynı sayıda uçağa sahip. Doğu Akdeniz sıcak ve daha da ısınacak. Sanki 3. Dünya Savaşı’nın altı ısıtılıyor ama inanın o yemek çok acı olur!