Türkiye çiftçisi son yıllarda bilerek ya da bilmeyerek üvey evlat muamelesi görmekte. Girdisi pahalanırken ürettiği ürün ucuzlamaktadır.

Ayrıca Türk çiftçisinin ve Türk tohumculuğunun gelişmesini engelleyen: 5553 ve 5042 sayılı yasaların acilen; yerli ve milli bir hale getirilmesi gerekmektedir.

Karnı doymayan, midesi guruldayan insan, tehlikeli insandır, zavallı insandır.

Buna en iyi örnek; son model bir arabaya yakıtını koyamadığınız da bu arabanın modern bir kümesten farkı olur mu?

Türk köylüsü de, Türk çiftçisi de çalışkandır, vatanseverdir. Yeter ki gerekli destek verilsin.

Biz senelerdir “Et ucuzlasın” diye 12 yıllık Sırbistan’dan bile et ithal ediyoruz.

Et ucuzladı mı?

Bilakis tam tersine, “Et fiyatları el yakıyor.” İnsanlar vitrinlerden bakıyor.

Hani ülkeyi yönetenler, “Tarım da Avrupa’nın birincisiyiz”, “Türk tarımı altın yıllarını yaşıyor” gibi dayanaksız laflar ediyorlar ya!..

Size ufak bir bilgi vermek istiyorum:

Yıl 2002, AKP’nin iktidar olduğu sene:

Kayıtlı çiftçi sayısı: 2 milyon 700 bin, çiftçilerin toplam tarımsal kredi borcu tutarı: 530 MİLYON TL, Tarımın milli gelirden aldığı pay: % 10.6

İken

Yıl 2019, AKP’nin ülke yönetiminde ustalık ve altın devri (Kendileri öyle söylüyor)

Kayıtlı çiftçi sayısı: 2 milyon 100 bin, çiftçilerin toplam tarımsal kredi borcu tutarı: 118 MİLYAR TL oluvermiş ve tarımın milli gelirden aldığı pay da: % 5.8’ e düşüvermiş.

Nereye gitmiş 600 bin çiftçi? Neden tarımı terk etmişler. İnsan ekmek yediği tekneyi neden bırakır?

Bu durumda Türk çiftçisi altın çağını mı yaşamış oluyor?

Düşük kur politikasıyla ve desteksiz bırakılan ülke çiftçisi yerine; Rus, Fransız, Sırp, İran, Çin, ABD, Kanada, Hollanda Brezilya çiftçilerine ithalat yoluyla döviz aktarırsanız; Türk tarımı Avrupa’da birinci mi oluyor?

Kaçınılmaz sonuç:

Yeterli tarımsal ürün olmadığından İTHALATA yönelirsiniz ama o da durumu kurtarmıyor, ENFLASYON da patlıyor. Enflasyonun nedeni sadece FAİZ değil ki?

Üretmeden tüketmek, mirasyedilerin fıtratıdır. Bizde bir laf vardır, “Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde gelmez.”

Sonra da çıkıp meydanlara: “Biz kendi göbeğimizi kendimiz keseriz.” diye hava basmak; züğürt tesellisinden ve davulcu yellemesinden öte bir şey değildir.

Unutmayınız ki eğer bir üçüncü dünya savaşı çıkacaksa bilin ki bu savaşın ana dayanağı; “Gıda” olacaktır. Yani tarım ve tarıma dayalı ürünler.

Siz aç bir karınla ve guruldayan bir mide ile ne yapabilirsiniz?