Baba soyadından başka bir özelliği olmayan Cemil Barlas, aylar önce Cumhurbaşkanı adaylarına imzâ vereceklerin bylock listesi olarak uzayıp gideceğini yazdığında, “Ayık kafayla bu yazılmaz” diye kimse oralı olmadı. Ancak Devlet Bahçeli aynı sözleri tekrar edince iş ciddileşti.
Aslında benim daha iyi bir fikrim var. Memleketin bütün sivri beyinleri toplansın ve hâfıza tarayan bir fetömetre yapsınlar. Google taraması gibi bir şey. 24 Haziran’da sandığa gidenin ağzından “hocaefendi” kelimesi çıkmışsa oy vermesin. Bakalım kim zararlı çıkar?
Nasıl ama? Mesele saçmalamaksa hiç de zor değil.
Bugün öğleye doğru Sıhhiye’ye YSK bürosuna gittim. Ne yalan söyleyeyim, bunca olandan sonra bir sürü engel çıkacağını zannettim. Yanılmışım. Her şey, tıkır tıkır işliyordu. İzdiham yoktu. Hattâ birbirlerine sıralarını ikram edenlere rastladım. Polisler de görevliler de son derece nâziktiler.
Benim Saadet Partisi’ne bir oy borcum vardı, onu ödedim. Duyduğuma göre Meral Hanım’ın oyları, çok iyi durumdaymış. Öğlen olmadan imzâ sayısı elli bini geçmişti.
Neden Saadet Partisi’ne bir oy borcum vardı? Bunun üç sebebi var: Ali Aktaş, Koray Peksayar, Tuncay Beşikçi.
Bu üç adâlet savaşçısı, korkmadılar. Fetöcü diye taşlanmayı göze alarak binlerce bylock mağduru için mücâdele ettiler.
Bu üç âdil adam, Saadet Partili’ydi.
İşte o zaman onlara borçlandım.
Bugün gidip borcumu ödedim.
Hayırlı olsun.