Çok yalvardın mı "yapma" diye ?

Sesini duyan olmadı mı kuzum ?

Çok haykırdın mı "anne" diye ?

Babanın kudretini düşledin mi ?

"Şimdi babam gelip beni kurtaracak, seni de dövecek. Benim babam çok güçlü" dedin mi ?

O ipek saçların savrulurken, teninin acısına nasıl dayandın güzel gözlüm ?

Hayvanca kapanırken üzerine o insan artığı, merhamet aradın mı o irin akan gözlerinde ?

"Yapma" derken amca mı dedin abi mi ?

Küçücük ellerin onu itmeye yetmedi, feryadın arşı başımıza yıkmaya yetmedi, nefesini kesen acılarda attığın çığlıklar "çocuklara çığlık atmayı öğretin" diyenlerin kulağına da mı yetmedi kuzum ?

Son nefesine kadar umut edip "annem öpünce geçer" dedin mi yaralarına ?

"Belki de dünya, başka bir gezegenin cehennemidir" demişti bir yazar. Senin cehennemde ne işin vardı bebeğim ?

Seni düşündükçe "Tanrım kurut insanlığın neslini" diyorum. "İzin verme bu dünyaya o savunmasız bebekleri getirmemize. İzin verme doğmalarına Tanrım ! İzin verme ki, ne savaşlarda ölsünler nede o insan artığı yaratıkların iğrenç ellerinde. Tanrım lütfen izin verme ağlamalarına, izin verme bu cehenneme gelmelerine."

Ben anneyim.

Yeryüzünde ki tüm çocuklara da anne olmuşum önce doğduğumda sonra doğurduğumda.

Hani imkanım olsa, cam bir fanusta büyütürdüm hepsini. Sıkılıp çıkmak isterlerse, çocukluğumun pamuk tarlalarına götürürdüm onları. Bez bebekler, çam kabuğundan arabalar, uçsuz bucaksız gökyüzüne doğru sallanan salıncaklarla avuturdum onları. Avuturdum ama asla salmazdım onları bu iğrenç dünyanın ortasına.

Ben anneyim !

Çocuklarım düşünce ilk yardım setimin en baş aktörü öpücüğümdür. O öpücük de binlerce duygu vardır aslında ama çocuklar sadece "merhem" olarak bilir.

"Gurban olurum guzum" dur, "sana gelen bana gelsin yürek yangınım" dır, "Allah'ım ben ne yapacağım şimdi" çaresizliği, " ben yanındayım ciğerparem" mesajı ve daha yüzlerce cümle saklıdır o öpücük de.

Kendine aldığı kıyafetin boynundaki etiket kıyafetle beraber eskir de yavrusuna aldığı kıyafetin boynunda ki etiketi "teni kızarmasın" diye daha giydirmeden keser bir anne. 2 saattir deliksiz uyuyan çocuğunu "sağ kulağı ağrımıştır" deyip sola çevirirken ufacık bir delik açmaz o uykuda.

Bir sürü güzel şarkı ve şiir ezberletip, naif ruhlu ve üretken çocuklar yetiştirme kaygısı gütmek dururken "sana yaklaşıp popona yada bacak arana dokunmak isteyen olursa avazın çıktığı kadar bağır yavrum. Yardım iste benden, polisten" diye öğretmek zorunda kaldığımız çocuklarımızın " anneciğim, çok ayıp. Neden ellesinler benim totişimi" sorusuna cevap vermek isterken bize kırk takla attıran düzenin çarkına sövüyor işte insan.

Empati yeteneği yüksek biri olarak bu yeteneğimin bana verdiği acıyı tarif etmem imkansız.

Kadınların etek boyuna, endamına veya yürürken ses çıkaran topuklu ayakkabısına "tahrik unsuru"diyen, Babaları kızlarına hallendiren insan artıkları. Çekin o iğrenç ellerinizi, o irin akan gözlerinizi bizim ve çocuklarımızın üzerinden !

Paranoyak yaptınız ulan bizi. Tanıyanlar iyi bilir, çok severim sosyal medya kullanmayı. Çocuklarımın fotoğraflarını paylaşmaya korkuyorum. 7 yaşında ki kızımın şort boyunu uzun tutup "elbise istiyorum" cümlesini senede bir kere yerine getirirken bile titriyorum. 5 yaşında ki Oğluma "kilosu yerinde, diz kapağının yukarısı dikkat çekmesin" diye 7 yaş kıyafeti alıyorum. 13 yaşında ki oğlum kot pantolon giyince bacakları ve poposu çok güzel duruyor diye eşofman altını çocuğun yaşam tarzı haline getirdim. Fotoğraflarını paylaşırken hangi karede nasıl güldüklerine değil, bedenlerinin nasıl durduğuna bakıyorum. Çünkü "insan kılıklı şeytanın biri aklından bir fenalık geçirirse" düşüncesiyle deliye dönüyorum.

Ve siz ! Koca koca koltuklara oturmuş küçük adamlar !

Pedofiliymiş falan filan. Teşhis ve tedavi net efendiler ! 5 metre yağlı urganla çözülüverir o afilli sorun.

Çocuk diyorsun, tecavüz diyorsun, haberlerde izliyorsun, delirmiyorsun !

Bakın tek tek yazıyorum, yazarken bazen mola verip kusuyorum. Çocuklara, kadınlara ve hayvanlara tecavüz eden o insan artıkları İDAM EDİLMELİDİR !

Edemiyor musunuz?

O zaman verin onları annelere. Ruhları, toplu iğne ile bile cinayet işleyebilecek kıvama getirilen biz annelere. Bakın bir daha dokunan oluyor mu bizim yavrularımıza.

Ama bilin ki ; Tecavüzcü insan artıkları için idam yasasını sunmayan, sunulduğunda da kabul etmeyen her milletvekili VATAN HAİNİDİR. Türk töresi der ki "vatana ihanetin bedeli ölümdür." Öyleyse kabul için kalkmayan her el önce o insan artıkları tarafından tecavüze uğrayacak sonra da hepsi el ele asılacak !

Bunu da mı yapmıyorsunuz ?

O vakit Anadolu Anaca ayağa kalkar efendiler !

Biz ki evladını Allah'a emanet edip Anadolu'yu evlatça koruyan bir neslin devamıyız. "Bebeler anasız olur vatansız olmaz" deyip kanımızla çizdik bu hudutları. Vatansız koymadık onları. Şimdi bizim kanımızla çizip bebelerimize yurt ettiğimiz vatanı bebelerimize mezar etmeye kalkanlarında hakkından gelmeyi biliriz evelallah.

Er'ce hakkından gelmeyeceksiniz bu insan artıklarının, deyiverin hele de biz bakalım çaresine.

Bırakın kınamayı, ağıt yakmayı. Bu coğrafyayı ağıtla mı suladı ceddiniz ?

Kimi çıkar cezaevinde ki mahkumdan medet umar, kimi cezaevinden seslenip dışarıdaki gazeteci müsveddelerini tehdit eder.

Bizim boş lafa karnımız tok efendiler.

Anadolu'm ağlayan ana dolu iken, evlatlarımız dağ başlarında kâh hain bir kurşunla kâh bir insan artığının nefsi altında can verirken, Anadolu'nun sizi neden mebus yaptığını unutup zevk ve sefa içinde yaşayamazsınız.

Yok öyle cezaevinde tecavüzcüleri besleyip sonrada onları öldürene 29 yılı kilitleyerek adaleti sağladığına inanmak.

Ben anayım.

Ben yağmur bulutları kadar doluyum.

Ben ANADOLU'YUM !

HAKKIMI İSTİYORUM EFENDİLER !

" Bu yazıyı, bu topraklarda çığlık çığlığa koşup oynamak yerine çığlık çığlığa can veren minik yavrularıma ithaf ediyorum"