Şimdi yazının altına bir foto koyacağım. Ben burada ne yapıyorum diye de soracağım. Sadece fotoya bakıp yazıyı hiç okumadan beğeni atıp geçilecek büyük olasılıkla.

Bin tane kafadan da ayrı fikirler çıkacak. Gerçeği ise sadece ben ve o an orada olanlar biliyor.

Halk olarak ama herkes her konuda uzman olmuş.

Şu hikâye kafamda dönüp duruyor.

Ranga Guru öğrencisine: “Sen artık büyük bir ressamsın. Resmini halk değerlendirsin. Bu resmi al, şehrin kalabalık bir meydanına as. Yanına da bir kırmızı kalem ile şu yazıyı bırak: “Lütfen beğenmediğiniz yerlere çarpı koyunuz.”

Öğrenci söyleneni yapmış ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, emeğini ve yüreğini ortaya koyarak yaptığı tablo, kırmızı çarpılarla doldurulmuş.

Öğrenci buna çok üzülmüş. Tabloyu almış ve hocasına götürmüş.

Ranga Guru, öğrencisine üzülmemesini söylemiş ve aynı resmi yeniden yapıp yanına da yağlı boya ve fırça ile birlikte şu yazıyı bırakmasını söylemiş: “Lütfen beğenmediğiniz yerleri düzeltiniz.”

Öğrenci birkaç gün sonra gidip bakmış, tabloya kimse dokunmamış. Bu duruma çok sevinerek durumu hocasına anlatmış. Ranga Guru şöyle demiş: “Sen ilk seferde belki de hayatında hiç resim yapamayan insanlara fırsat verdin ve acımasız eleştiriler ile karşılaştın.

Bu duruma çok üzüldün. İkinci sefer ise hataların düzeltilmesini istedin. Oysa kimse konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.

Çarpı koymak, beğenmemek, karalamak, kolaydır. İnsanoğlu başkalarında kusur aramada pek aceleci ve pek acımasızdır…”

***

İşte hepimiz elimizde kırmızı kalem çarpı atıyoruz.

Bilgi kirliliği içinde boğuluyoruz.

Dağlısından kentlisine, akademisyeninden okuryazarına hepimiz her konuda uzman olmuş her konuda ahkâm kesiyoruz. Ama bize gösterilenin ne olduğunu hiç sorgulayanımız yokkkkk…

Bilmediğimiz hiçbir konu yok her konuda fikrimiz var.

Hepimiz ama hepimiz, siyasetçi, yönetici, başkan, vekil, yazar, üretici, doktor, mühendis, çiftçi, teknoloji uzmanı, bilim adamı vs. edasıyla fikir sunuyor.

Çok iyi birer yargıç ve savcı olup çıktık vesselam.

Kendi gibi düşünmeyeni yargılamakta da ustayız.

Hele de sosyal medya aracılığı ile kendini dünyanın hâkimi sanıyor. Abi öyle lafı gediğine koydum diye kendini övüyor.

Eleştiri konusunda çok mahiriz, haydi beraber düzeltelim deseniz ortada kimse kalmıyor.

Yıkmaya hazır bekliyoruz. Gelin yapalım deyince kimseler ortada yok

Okuduğumuz dinlediğimiz, gördüğümüz her konunun arkasını önünü, görünürünü, görülmezini düşünmeden peşin hükümle belirli odakların yönlendirmesiyle verilmek istenen algıyla yönlendiriliyoruz.

Aklımızı fikrimizle birleştirmeyi asla akıl etmiyoruz. Düşünmeye dahi üşeniyoruz.

Birileri çıkarları doğrultusunda gereğini yapıyor millette konuşuyor.

Bir de çıkarına dokunulsun haykırışlarını dijital dünya nimetleri ile evrene sallıyor.

Ama kimse birilerinin çıkarına su taşıdığının farkına bile varmıyor.

Çünkü düşünmeyi ve fikirlerimizi geliştirmeyi unuttuk. Hazır ne varsa yönlendirme ile kullanılıyoruz.

Herkes kendi kuyusuna su taşımaktan başkaca bir şey düşündüğü ve yaptığı yok.

Öyle bireyselleştik ki toplumu bırak aile birliği bile kalmadı.

Çıkarları peşinde koşan fırsatı kaçırmayayım diyen olgunun beşiğinden beslenir olduk.

Birinin veya birilerinin çıkarına ters gelen her şey kötü. Bunu da toz bezi edip halk önüne atmayı iyi biliyorlar.

Herkes taşın altına elini sokmak yerine, taşın üzerine çıkıp nutuk atmanın peşinde.

Birileri yapsın ben faydamlayım derdinde.

Patronu Halil ayaklanması geliyor aklıma.

Patrona Halil İsyanı, 29 Eylül 1730 tarihinde, Lale devri olarak adlandırılan devrin sonunu getiren bir ayaklanma olarak karşımıza çıkar.

Altında yatan asıl neden ise, İran ile Osmanlı arasında savaş çıkacağı söylentisini doyan Halil efendi ne kadar serveti varsa dönemin savaş araçlarına yatırım yapıp depolamıştır.

Savaş çıkmayınca da elinde patlayan malları ile ortada kalınca isyan çıkarmıştır.

Tarihte farklı şekillerde anlatılır.

Her şeyin bir ön bir de arka yüzü vardır.

Şu an da ÜLKEMİZDE her şey birbirine karışmış durumda. Sosyal medya ve iletişim araçları ile ulusun ruhu kirlendi.

Herkes kendi kayığını akıntıya sürüyor. Nemalananlarda avuç ovuşturuyor.

Zaman aklımıza fikrimizi katarak mantığımızla yoğurma zamanı. Ama mayası birlik, dirlik ve biz olmalı.Kalın Sağlıcakla__Temiz Ruhla__Meyrem’ce