Sayın Cumhurbaşkanım,
Zenci Fatma Kadın’ı, kimse bilmez. Beykozlu. Zenci dendiğine göre Habeşli olmalı. Târihin ilk grenpeace eylemcisidir. Beykoz, Sultan Abdülaziz Han zamanında bataklıkmış. Zenci Fatma, Beykoz tarafına doğru gezmeye giden Sultan’ın arabasının önüne yatarak “Köyümü kurtar!” demiş.
Pâdişah, derhâl bataklığa çınar ağaçları dikilmesini ferman buyurmuş.
Benim de böyle bir bataklık derdim var: Osmanlı Arşivi.
Kâğıthâne’deki Osmanlı Arşivi, açık ve seçik olarak su çekiyor. Belgeler, nem tehlikesi altında. Yaklaşık bir yıldır kurtarma çalışması yapılıyor ama beyhûde gayret!
Düşünün ki Kâğıthâne’de, Türkiye’nin bütün sorunlarını çözecek elmas rezervi var. Fakat su çektiği için bozulmaya başlamış. Elmasların kurtarılması mı yoksa mâden yatağının sudan arındırılması mı önceliklidir?
İşte Arşiv, böyle bir hazînedir. Osmanlı, boşu boşuna Hazîne-i Evrâk dememiş.
Meseleyi ilk gündeme getiren târihçiler sussa da İlber Ortaylı, “Âcilen taşınmalı!” dedi. Başka söze gerek olmadığını düşünüyordum fakat bugün okuduğum bir yazı sebebiyle arabanızın önüne yatıp, “Hazîne-i Evrâk’ımı kurtarın!” demek istedim. Yıllarca ekmeğini yediğim kurum için elimden başka bir şey gelmiyor.
Osmanlı Arşivi’ni çok iyi bilen Erhan Afyoncu, İlber Ortaylı’nın ifâdesine rağmen, Osmanlı Arşivi’nin birinci önceliğinin yüzlerce restorasyon elemanı alımı olduğunu yazdı. Belgelerin mâruz kaldığı rutûbet tehlikesine tek kelimeyle bile temâs etmedi. Arşiv belgeleri üzerinde çalışan bir cemaatin yüzlerce elemanının restoratör adı altında Arşiv’e alınacağı dedikoduları ortada dolaşırken böyle bir önceliğin dillendirilmesini takdîrinize sunuyorum.
Ayrıca, mezkûr yazıda Afyoncu’nun, Feridun Emecen, İdris Bostan, Ali Akyıldız, Zekeriya Kurşun gibi ilim haysiyetine şehâdet edeceğimiz hocalardan bir danışma kurulu teklif etmesi, “Eniştem, beni niye öptü?” sorusunu akla getirmektedir. Gerçi bu hocalarımızın önceliğinin de Osmanlı Arşivi’nin dere yatağından taşınması olacağından eminim. Yok eğer susarlarsa tıpkı Osmanlı Arşivi binâsının mîmârı gibi ind-i İlâhî’de hesâbını verirler.
Geçen sene Osmanlı Arşivi’ndeki personel kıyımını durdurarak hem ömrünü Arşiv’e adayıp tozunu yutmuş 250 vatan evlâdını mutlu ettiniz hem de Osmanlı Arşivi’nde bir cemaat yapılanması ihtimâline son verdiniz. Ne yazık ki sürecin üzüntüsüne dayanamayan iki arkadaşımız vefat etti. Kahırlanıp emekli olanlar var. Emin olun bu arkadaşlarımız, Yıldız Sarayı basıldığında kütüphânenin eşiğine yatarak, “Ölümü çiğnersiniz!” diyen Hasan Basri Bey kadar hâfız-ı kütüb idiler.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Ferman, sizin elinizde. Lütfen Hazîne-i Evrâk’ı kurtarın!
Yoksa ind-i İlâhî’de siz de hesap verirsiniz.